BÖLÜM 29

7.8K 741 21
                                    

       "Peki, ne yapacağız o zaman?" diye sordu Jade. Arkasından Rain devam etti: "Biz savaşmayı bilmiyoruz ki…"           

         "Oradaki duruma göre güncelleme yapmak gerekebilir ama şu andaki düşüncem, onlarla bizim savaşmamız gerektiği yönünde."                                                  

       "Ama biz bile yenemeyiz onları demiştin." dedi Felicity titrek bir sesle. "Ayrıca, diğerleri ne yapacak."                   

       "Bakın, savaşacak olan biz olabiliriz ama, arka planda da yapılacak bir sürü iş olacak. Bunları orada anlatacağım. Ve karamsar olmayın çünkü o klonlara karşı elimizde önemli bir koz var."                                                          

       "Neymiş o?"                                                      

       Keira, kafasını çevirerek dişi örümceğin dişlerinden damlayanzehre baktı ve yarım bir gülümsemeyle: "İşte orada!" dedi.                                                 

      "Bu klonlar örümceklere karşı oldukça çekingen davranıyorlar. Ve ben, örümcek zehrinin klon kanına ait bu çoğalma yeteneğini yok edeceğine eminim. Bu nedenle silahlarımızı örümceğin zehrine batıracağız. Ariel, sen şu budama makaslarının ortasındaki vidayı sökebilir misin?"  

      "Hemen." dedi Ariel, ve her bir makası diğerinin vidasını gevşetmek için anahtar gibi kullanarak bir dakika içinde işlemi tamamladı. Kafasını kaldırdığında, herkes şaşkın gözlerle ona baktığını fark ederek:                    

          "Ne var, niye öyle bakıyorsunuz?" diye bağırdı.           

       "Sakin ol Ariel, şu bir dakikada yaptığın şey büyük ihtimalle çoğumuzun saatlerini alır. Hayranlık dolu bakışlar bunlar, kızmana gerek yok."                         

       "Ha… Tamam, o zaman." dedi Ariel sakinleşerek. "Bu arada, mızraklar da hazır." diye devam etti, yaptığı mızrakları göstererek.                                               

       "Şimdi silahları örümcek zehrine iyice batıracağız fakat herhangi bir yerinde açık yarası olan çok dikkat etsin, ve kesinlikle zehirli silahla kendinizi yaralamayın."       

        "Ben keskin aletler konusunda çok sakarımdır." dedi Rain."Evde bana elma bile soydurmazlar, yapabileceğim başka bir şey   varsa söyleyin."         

          "Olmaz olur mu? Sen de kap gibi bir şey bulup şu zehirden doldur. Yanımıza da biraz almamız lazım. Caroll'lardaki silahlar için de gerekli olacak."           

         "Bu iplikleri ne yapacağız Keira?" dedi Melanie. "Epeyce uğraştık, umarım iyi bir nedenin vardır."

     "İyi hatırlattın. Sen, Simon ve Kelly, bu iplikler konusunda oldukça uzmanlaştınız. Biraz sonra bunları üzerimize sarıp zırh yapacaksınız. Ben size nasıl yapacağınızı anlatacağım."                                                 

       Silahların zehre batırılması kazasız bir şekilde tamamlanmıştı. Rain, zehir kabı aramak için fazla zahmete girmedi ve su matarasını kullanmaya karar verdi, matarayı zehirle doldurup çantasına yerleştirirken sürekli aynı cümleyi mırıldanıyordu:  "Sakın içme…  Sakın içme…"        

       Melanie, Kelly ve Simon, yere serdikleri ipliklerin başında sabırsızlıkla giydirecekleri mankenleri bekliyordu. En çok da Simon heyecanlıydı, kendini tutamayarak:  

       "Evet, kızlar, lütfen üzerinizdekileri çıkarıp hemen sıraya geçin!.." diye bağırdı.                                                       

       Bir anda bütün bakışlar Simon'a çevrildi. Simon, yaptığı şakaya kimsenin gülmediğini fark edince hemen boynunu içeri çekip kısaltarak acıklı bir ifadeyle devam etti: "Mr. Charles, buyurun size yardımcı olayım."         

       Melanie ve Kelly işe Keira'yla başladı. Eklem yerleri açıkta kalacak şekilde yapışkan ipleri büyük bir özenle bacaklarına, kollarına ve son olarak da gövdesine doladılar. Keira işlem sırasında iplerin sıkılığı ile ilgili onları sürekli olarak yönlendirdi. İplerin yapışkan ve esnek olması, kaliteli işçilikle birleşince ortaya kusursuz bir görüntü çıkmıştı. Keira, ışıl ışıl parlayan bu zırhla uzay çağı  şövalyelerine benziyordu.                                                    

       "Evet, nasıl görünüyor millet?" diyerek diğerlerine sordu Keira. Herkes büyülenmiş gözlerle ona doğru bakıyordu.En kısa veetkili yorum Charles'dan geldi: "Bu... Gerçekten muhteşem!"                                                         

       "Sırada kim var?" diye Kelly bağırdı. Herkes "Ben! Ben!" diyerek birbirinin önüne geçmeye çalışıyordu. Melanie duruma el koydu: "Acele etmeyin hanımlar, herkese yetecek kadar malzeme var." Sonra Keira'ya dönerek espiriyi patlattı: "Moda tasarım işine mi girsek acaba?"       

       Yüksek tempolu bir çalışma sürecinden sonra, herkes zırhını kuşanmıştı ve ortaya çıkan görüntü, Charles'ın da dediği gibi gerçekten muhteşemdi. Altın rengindeki ağ ipliklerinden oluşan zırh, ateşin yaydığı ışığın da etkisiyle gezegenler tarihindeki en gösterişli savaş giysisi unvanını kesinlikle hak ediyordu.                                                          

       "Umarım gecenin karanlığında da böyle parlamayız." dedi Keira endişeyle, ve devam etti: "Arkadaşlar, artık yola çıkma vakti geldi. Silahları alın -Rain, sen silahlara dokunma-, kalan ağ ipliklerini de kullanabileceğimiz uzunluklara göre kısaltın. Zırh kuşandıracak üç savaşçımız daha var biliyorsunuz. Tabii ki baltayı da yanımıza alıyoruz. Her ihtimale karşı onu da zehre batırın, belki iplik kesmekten başka işlerde de kullanmamız gerekebilir."

Evet arkadaşlar, bu biraz kısa bir bölüm oldu ama bundan sonrası uzun ve oldukça aksiyonlu olduğu için kesmek zorunda kaldım. Vote'larınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin, öpüyorum :)

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now