BÖLÜM 3

30K 1.7K 246
                                    

      Hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Yanından geçerken, başımı hafifçe sallayarak küçük bir selam verdim ve aynı hızla yürümeye devam ettim. Hemen arkamdan beni takip etmeye başlamıştı. Ayak seslerinden bunu anlayabiliyordum. Beni neden beklemişti ve neden takip ediyordu? Bunu anlamanın tek bir yolu vardı.                    

       Birdenbire durdum ve arkama döndüm. Göz göze gelmiştik. Karşımdaydı ve ona bakıyordum. Gözleri bir anda beni etkilemişti. Kendimi, sanki çok yüksek bir dağın zirvesinden okyanusa atlamış gibi hissediyordum. Önce derin bir boşluk hissi ve sonrasında ise nefessizlik…        

       Büyüleyici ama bir o kadar da tehlikeliydi. Bu kadar etkileyici bir göz renginin var olabileceği hiç aklıma gelmezdi. Okyanusun derinliklerindeki mavilikle aynıydı ve inanılmaz güzeldi…                                               

       Öylece durup ona bakarken, içimdeki bir şeylerin kum taneleri gibi ona doğru akmak istediğini hissediyordum.           

       "Seni korkuttum. Özür dilerim." diye söze başladı.      

       Onun çekim alanından uzaklaşabilmek için gözlerine bakmamaya çalışarak:     

       "Korkmadım, özür dilemene gerek yok." diye cevapladım.                                  

       "Kantine gidiyorsun galiba, sana eşlik edebilir miyim?                                       

 'Hayır' anlamında başımı salladım ve yürümeye başladım.                                                     

       Önce hiç hareket etmedi. Ama sonra birkaç hızlı adımla aradaki mesafeyi kapattı. Kolumu tutarak beni durdurdu.                                                     

       "Gerçeklikle düş arasındaki kapının bazen aralandığı söylenir. Seni karşımda görünce, düşlerimden çıkıp geldiğini düşündüm bir an. Sınıfta durmadan sana bakmamın nedeni buydu. Seni rüyalarımda o kadar çok gördüm ki…"           

       Bu sözleri söyleyen başka birisi olsa çoktan burnunun üzerine yumruğu yemişti. Ama Forneus, tüm bunları öyle bir içtenlikle söylemişti ki, yumruğu hak etmiyordu doğrusu. Başımı çevirip gözlerine baktım.                           

       "Ben düşlerimi hiç hatırlamam." dedim ve yürümeye devam ettim. Benimle birlikte o da yürümeye başladı.

       "Ya hatırlamak istemiyorsan?"                                      

       Israrla yüzüme baktığını hissedebiliyordum.     

       "Neden?" diye sordum.                                                 

       Birkaç adımda önüme geçerek karşımda durdu. Ona bu kadar yakın olmak o kadar heyecan vericiydi ki, nefesimin kesildiğini hissettim. Başımı yavaşça kaldırıp gözlerine baktım. Kendisini bana doğru yaklaştırdı. Nefesi, bahar esintilerini hatırlatıyordu.                                                       

       "Neden?" diye tekrarladı usulca.                                              

       Yoluma devam edebilmek için onu itmek amacıyla elimi göğsüne koyduğumda, içimde bir şeylerin eridiğini zannettim. Kımıldamadı. Elini uzatıp çenemi nazikçe tutarak başımı yukarı kaldırdı. Göz gözeydik… Sanki ikimiz de donup kalmıştık.                                                       

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now