BÖLÜM 30

8.5K 765 35
                                    

       Matt neredeyse uyumak üzereydi, doğrusu bu bekleyiş benim de sinirlerimi iyice germişti. Klonlar veya Aden'in durumuyla ilgili en ufak bir değişiklik yoktu. Onu usulca dürttüm fakat öyle sert bir tepki verdi ki, son anda ağzını kapatmasam klonları tepemize toplamaya yetecek kadar yaygara koparacaktı. Yavaşça elimi ağzından çektim.

  "Alacağın olsun Carol, insan böyle mi uyandırılır?" dedi hemen.                                                       

    "İnan ki yavaşça dokundum sadece, bu kadar korkacağını nereden bileyim?"                                               

  "Neyse artık, niye uyandırdın beni, bir gelişme mi var?"                                                         

          "Hayır ama Keira'yla görüşmem gerek. Burada görüşemem çünkü klonlar bizi duyabilir. Biraz içerilere doğru gidelim ki rahat rahat konuşabileyim."                     

       Klonlardan yeteri kadar uzaklaştığımıza kanaat getirince Keira'yı aradım heyecanla.                                  

          "Carol, ben de tam seni arayacaktım." dedi.     

          "Selam, meraktan delirdim, neler yaptın?"        

      "Ne yapmadık ki, kendin bak istersen." diyerek görüntüyü mağaraya doğru yönlendirdi.                            

       "Aman tanrım Keira, buna inanamıyorum, kelimenin tam anlamıyla muhteşem görünüyorsunuz." Kısa bir an duraksadıktan sonra, "Altın şövalyeler!" diye mırıldandım.

       "Kıskanmana gerek yok canım, size de ayırdık bu kostümlerden getireceğiz ama yolu bilmiyoruz." 

       "Ha, şu mesele… Kızım klonlar burayı panayır yerine çevirdi.Her tarafa mavi neon meşaleler yerleştirdiler, ortalık ışıl ışıl oldu. Bulunduğunuz yerden fark edilmiyor mu?"                                                     

         Keira şöyle bir baktıktan sonra:            

  "Hakikaten ya… Biraz abartmışlar gerçekten, siz orada mısınız şimdi?"                                                        

         "Evet, siz ne taraftasınız?"                                

   "Size göre kuzeydeyiz ve yürüyüş mesafesinde en fazla birsaatlik uzaktayız."                                                          

          "Yürüyerek mi geleceksiniz?"                           

  "Hayır, birazdan şoförüm limuzinle gelip bizi alacak, onu bekliyoruz."                                                          

        "Bırak dalga geçmeyi, biraz koşun hiç değilse… Fazla zamanımız olmayabilir; çünkü bu klonlara hiç güvenmiyorum, her an bir sorun çıkarabilirler."                               

        "Tamam, geldiğinizde nasıl buluşacağız?"        

    "Hepinizin gözleri Simon gibi değilse mutlaka karşılaşırız, geleceğiniz yol üzerindeyiz çünkü."       

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now