BÖLÜM 68

4.9K 538 7
                                    

"Ya sonra ne olacak?" diye merakla sordu Ariel.

"Bak işte onu ben de bilmiyorum." diye cevapladım. "Sonrasını o anki şartlar belirleyecek."

Panelvan, uzun bir süre sonra yavaşlayarak asfalttan çıktı ve sağ tarafta ormanlık alana doğru giden dar yola girdi. Aden bu duruma yüzünü buruşturarak tepki vermişti. Dar ama müthiş manzarası olan orman yolunda biraz daha ilerledik. Nihayet, ağaçların çevrelediği geniş bir düzlüğe geldiğimizde panelvan yavaşlayarak durdu. Burası, oldukça geniş bir alandı ve zemin, çimeni andıran fakat tamamen doğal bir bitki örtüsü ile kaplıydı.

Öndeki arabadan ilk inen Charles oldu. Bir anlık da olsa onun Ultor olduğunu unutarak tebessüm etmiştim. Birdenbire hatırlayarak yüzümü düzelttim. Hemen arkasından Simon -yani Forneus- ,onun da arkasından diğerleri arabadan indiler. Ultor, önce gülümseyip arkasından aniden somurtmama bir anlam veremedi; ancak bunu fazla kafasına taktığı da söylenemezdi. Hala arabanın içinde oturuyor olduğumuza hayret edermiş gibi yüzüne tuhaf bir mimik yerleştirerek inmemiz gerektiğine işaret etti. Zaman gelmişti, artık başlıyorduk...

Jeep'ten inerek diğerlerinin yanına doğru ilerledik. Ultor hemen açıklama gereği duydu, eliyle işaret ederek:

"İzolasyonlu bölge, şu ilerideki ağaçlık alandan başlıyor ve kulübeye kadar devam ediyor. Size laboratuvarda da bahsettiğimgibi, onları buraya çekmemiz gerekiyor. Gördüğünüz gibi burası, bu hesaplaşma için son derece uygun bir yer." dedi.

Ultor, seçtiği alanla ilgili söylediklerinde haklıydı. Her şeydenönce buraya izolasyon uygulamamışlardı. Bu nedenle, tam olarak nasıl devreye sokacağımızı bilmiyor olsak bile, tabiatın gücünü kullanabilme şansımız olacaktı.

Diğer konu, kulübeden gelen yolları karşıdan rahatça görebiliyorken, aynı zamanda gizlenmemize yarayacak bodur ağaçlıklar vardı. Bu, özellikle beden değişimlerini gizleyebilmek ihtiyaç duyabileceğimiz önemli bir avantajdı.

"Birazdan hava kararacak." diye uyardı Ultor. "O zaman planı uygulamaya başlayabiliriz. Karanlıkta iyi göremeyiz diye endişelenmeyin, bu gece gökyüzü açık ve ay ortalığı gündüz gibi aydınlatacak." diye ekledi.

"O halde arkadaşlar, daha önce üzerinde konuştuğumuz planı bir kez daha gözden geçirmekte fayda var. Ben, anlatmaya başlayacağım, lütfen aklınıza takılan her türlü soruyu çekinmeden sorun. Planın kusursuz işleyebilmesi için her şeyi doğru yapmamızgerekiyor. En küçük hata, planın başarısını tehlikeye sokabilir."

Herkes dikkatli bir şekilde beni dinliyordu. Motivasyonu dağıtmadan anlatmaya devam ettim, Ultor'a dönerek:

"Ultor, ilerideki ağaçlık alana giren iki tane yol görüyorum. Buyollar nereye gidiyor?"

"Kulübeye." diye cevap verdi Ultor. "Yarı yolda birleşip kulübeye doğru devam ediyor."

"Çok iyi." dedim sevinçle. "O zaman Felicity ve Jade ilkinden,Borrowski ve Rain de diğerinden içeriye girerler. Bu şekilde hem yakalanma riskini azaltmış oluruz, hem de Lapith'leri şaşırtırız."

"Birlikte olsak ne değişir?" diye sordu Jade merakla. "Daha güçlü olmaz mıyız?"

Forneus "Hayır." diye cevapladı benim yerime ve devam etti:

"Eğer onlarla karşılaşırsanız, bir arada çok kolay bir hedef olursunuz. Tek bir atışla hepiniz yok edilirsiniz. Ama iki ayrı koldan ilerler ve bir şekilde birbirinizle irtibat halinde olursanız, tehlike anında hayatta kalma şansınız artar."

"Peki, nasıl haberleşeceğiz?" diye sordu Borrowski.

"Bunlarla." dedim ve çantamdan parlak renkli iki tane küçük cihaz çıkardım ve devam ettim: "İnce kalem pille çalışan minik el fenerlerine benzediğini biliyorum; ama onlardan oldukça farklılar.Bunları babam geliştirdi ve 'El lazeri' adını koydu. Haberleşmek amacıyla kullanılıyor ve sarı kırmızı ve yeşil olarak farklı üç renkte ışın üretebiliyor. Sürekli kullanılsa bile güç kaynağı yıllarca idare edebiliyor.

İki şekilde, hatta üç şekilde kullanabiliyorsunuz. İsterseniz aydınlatma bile sağlayabilirsiniz bununla. Ayrıca bunu kullanırken bulunduğunuz yeri gizleyebilirsiniz de. Yani isterseniz, ışını gören kişi çıkış noktasını tespit edemez."

"Süper bir icat!" dedi Borrowski heyecanlanarak.

"Evet, bence de." diyerek onayladım. "Bir şey daha var." diyerek ekledim. "Farklı iki cihazın çıkardığı ışın renklerinin tonlarını ayarlayabiliyoruz. Böylece mesajın hangi ekipten geldiğini de anlayabileceğiz."

"İletişim kodları nasıl olacak?" diye sordu Keira.

"Bence renkleri evrensel anlamlarında kullanabiliriz. Yani kırmızı tehlike, sarı tedbirli ol, yeşil de her şey yolunda şeklinde. Burada, yani biriniz kırmızı kullandığında, 'Tehlike var.', ya da 'Lapith'ler geliyor.' anlamına gelsin. Bu uyarıyı yapan zaten hızlı bir şekilde geri dönmeye çalışacak ve diğer ekibi de acilen dönmesi konusunda uyarmış olacak. Ayrıca burada olan bizler de karşılaşmaya hazır bir şekilde bekliyor olacağız."


SAKLANANLARWhere stories live. Discover now