BÖLÜM 52

5.9K 604 9
                                    

Aynı anda mahzenin kapağı küçük bir titreşimle yavaş yavaş aşağıya inmeye başladı. Birden içim ürpermişti, orada her ne varsa işe yaramak zorundaydı. Aksi halde şu anda aşağı indiğim bu kapaktan bir daha yukarıya çıkamayacaktım. Belki de mahzenin karanlık ve küf kokan ortamında ölüp gidecektim ve onu bir daha göremeyecektim. Hayatımda ilk defa beni böylesine heyecanlandıran ve tutkuyla bağlandığım kişiyi bu son görüşüm olacaktı.

Üzerinde durduğumuz ve silindirik bir asansöre benzeyen mekanizma dördümüzü aşağıya indirirken, bir yandan da kalabalık bir topluluğun fısıltıyla konuştuğu hissi yaratan bir çeşit ses efekti duyulmaya başlamıştı ve sesin şiddeti de asansör aşağıya indikçe artıyordu. Ariel tırsmıştı:

"Çocuklar, ben korkmaya başladım, seslere bakılırsa aşağısı oldukça kalabalık gibi görünüyor." dedi. Cevap vermemize fırsat vermeden asansör durdu. Yaklaşık yirmi metre yüksekliğinde ve oldukça geniş prizmatik bir odada bir süre öylece bekledik. Loş biraydınlatma yapılmıştı. Fısıltı sesleri, kulakları rahatsız edecek kadar şiddetlenmişti ki, bununla ilgili yorum yapmak için çok erkendavrandığımı fark ettim. Odanın çift kanatlı kapısı tıslayarak iki yana doğru açıldığında o ses neredeyse bir öncekinin on katına çıktı. Fakat bunun yanında, karşımızda kesinlikle eşi benzeri bulunmayan bir tabiat manzarası belirmişti.

Her taraf, şimdiye kadar hiçbir çeşidini görmediğim değişik bitkilerle doluydu. Genelde büyük yapraklılardı ve yükseklikleri onbeş metreyi bulan türleri vardı. Ortalık güneş varmış gibi aydınlıktı ama ışık kaynağını göremiyordum. Ağır ağır ilerlemeye başladık. Ortam sıcaklığı sanki ilkbaharmış hissi yaratıyordu ve ne garipti ki, daha birkaç dakikadır burada olmamıza rağmen kuruyan cildiminverdiği ağrılar azalmaya başlamıştı. İyileşeceğime olan inancım gittikçe kuvvetleniyordu. Hepimiz iyi hissediyorduk. Sanki bir ormanda ilerler gibi ağaçların arasında ilerlemeye devam ettik. Burası gizlenmiş bir cennet gibiydi.

"Şuraya bakın çocuklar!" diye bağırdı Keira heyecanla. Gösterdiği yerde görkemli bir şelale vardı. Sular, yükseklerdeki bitkilerin arasındaki yosun kaplanmış kayaların üzerinden akıyor ve altındaki sanki dibinde milyonlarca elmas varmış gibi pırıl pırıl parlayan bir göle düşüyordu. Manzara gerçekten büyüleyiciydi! Aşağıya inerken mahzen hakkında düşündüğüm olumsuz şeylerdenutanmıştım.

Fısıltı sesleri eşliğinde ilerlemeye devam ettik. Göl, değişik kıvrımlarla devam ediyor ve içerideki en gösterişli bitkilerin çevrelediği bir bölümde son buluyordu. Biraz daha yaklaşınca Aden şaşkın bir ifadeyle:

"Bu da ne böyle?" dedi.

"Ne oldu?" diye merakla sordum.

"Şuraya baksana." diyerek ileride bir şeyi işaret etti. Sonra düzeltti: "Doğru ya, bu halde nasıl göreceksin, unutmuşum kusuruma bakma sen."

Beni her durumda çıldırtmayı başarabiliyordu. Kızgınlıkla bağırdım:

"Kör değilim ben! Gayet iyi görebiliyorum!"

Bu konuşmaları yaparken yürüyor olduğumuz için zaten Aden'in gösterdiği noktaya gelmiştik. Aynı anda fısıltılar da kesilmişti.

Suyun içine doğru inen, basamakları tamamen beyaz renkli LED aydınlatmayla kaplanmış dört tane merdiven vardı. Suyun içine doğru iniyor ve her biri suyun altındaki birbirinin aynı gibi görünen ve camdan yapılmış hissi veren dört tane silindirik kapsüle bağlanıyordu. Kapsüller tamamen mavi renkteydi ve içleri fark edilmiyordu. Kapsüllerin çapından daha büyük ve yeşil renkli bir ışık çemberi yukarıya ve aşağıya doğru durmadan hareket ediyordu.İlk tepkiyi Ariel verdi.

"Burasını su basmış olmalı, yoksa suyun altına inen merdiven nerede görülmüş?"

Hiçbirimiz cevap vermedik. Keira temkinli bir şekilde etrafını inceliyordu. Birdenbire "Bakın!" diyerek başka bir noktayı gösterdi. Gösterdiği yerde yine camdan yapılmış ve yan yanasıralanmış dört adet silindirik kapsül duruyordu. Her bir kapsülün üzerinde isimlerimiz yazıyordu ve içlerinde sanki içinde birisi varmış gibi durdurulan beyaz renkli kostümler vardı. Kıyafetler inanılmaz havalıydı ve göğüs üzerinde iç içe geçmiş iki güneşin simüle edildiği maviyeşil renkli bir hologram işlenmişti.

"Bunları giyeceğiz galiba." dedi Aden, ve kapsüllere doğru yaklaştı. Kapsüllerin görünür bir kapısı ya da içerideki kıyafete ulaşmak için herhangi bir kontrol mekanizması görünmüyordu. Ayrıca fısıltı sesleri de tekrar duyulmaya başlamıştı. Geriye doğru dönüp merdivenlere doğru ilerledik, fısıltılar bir kez daha sustu.

"Bu fısıltılar bitkilerden geliyor olmalı ve bize yol gösterir gibibir hali var. Baksanıza tıpkı oyun gibi, şu aşamada kıyafetlerle bir işimiz olmadığını anlatmaya çalışıyorlar."

"O zaman?" diye panikle sordu Ariel.

"Evet, aşağıya inmemizi istiyorlar. Tabii eğer yanlış anlamadıysam." diye cevap verdim.

"Carol bu değişim beynini kötü etkilemiş anlaşılan. Merdivenler suyun içine giriyor görmüyor musun?"

"Bilemiyorum; ama ben şansımı deneyeceğim. Kapsüle kadar nefes almadan gitmeyi başarabilirim belki."

"Kapsüle ulaşsan ne olacak ki?" diye sordu Keia, onun daiçinde su olmadığını nereden biliyorsun?"

"Denemeden bilemeyiz." diye cevap verdim. "Belki su var,belki yok. Belki de kapsülün içinden başka bir boyuta geçiliyor. Ama kesinlikle bu sistemin bir anlamı olmalı. Tabii eğer Ariel'in dediği gibi burayı su basmamışsa..."

"Olmaz öyle şey!" diye araya girdi Aden. "Eğer bir şey yapılacaksa hep beraber yapacağız."

"Teşekkür ederim; ama sizi tehlikeye atamam. Bunu tek başıma yapmak istiyorum." diye ısrar ettim. Bunun üzerine Aden enyüksek perdeden bağırdı.

"Uzatma Carol! Olmaz dedim, bu tartışmaya açık bir konu değil."

"Tamam, tamam, sakin ol." diyerek sırtını sıvazladım Aden'in."Dediğin gibi olsun..."

Hep birlikte merdivenlerin başına geldik. Her birimiz bir merdivenin önünde duruyordu. En sağda, birinci sırada ben vardım. Aden hemen benim solumda yer almıştı. Her ihtimale karşı bana yakın olmak istiyordu. Aden'in solunda Keira, onun da solunda Ariel vardı. Veda eden bakışlarla ve hiç konuşmadan bir süre birbirimizi inceledik. Bunun bizim için ne kadar önemli bir an olduğunu sanki hissediyorduk.

Diğer taraftan suyun içerisine merdivenle yürüyerek inmek bize oldukça garip geliyordu. Belirli bir derinlikten sonra bunu yapabilmek zaten mümkün olmayacaktı. Ama planımız hazırdı: Suyun kaldırma kuvveti bizi etkilemeye başlayana kadar merdiven üzerinde ilerleyecektik. Daha sonra ise yüzerek kapsüllere ulaşmaya çalışacaktık. Ondan sonrası ise tamamen doğaçlama olacaktı.Kapsül açılacak mıydı, açılırsa ve içine girince sonrasında ne olacaktı, işte bütün bunları yaşayarak öğrenecektik.


SAKLANANLARWhere stories live. Discover now