BÖLÜM 54

5.6K 611 19
                                    

"Düşüncelerini yoğunlaştır ve konsantre ol." dedi Keira.

"Bunu nasıl yaptın?" diye sordum Keira'ya. "Yani ne düşündüğümü nasıl anladın?"

"Düşünce gücüyle." diye cevapladı Keira, ve devam etti: "Çocuklar, bu dönüşüm beyin gücümüzü tam anlamıyla kullanabilmenizi sağlıyor. Bu ne demek biliyor musunuz?"

"Bilmiyoruz, ne demek?" diye cevapladı Ariel.

"Beynimizin yaydığı elektromanyetik dalgaların şiddetini istediğimiz gibi kontrol edebiliriz demek. Bu sayede beyin gücümüzle başka canlıları etki altına alabiliriz, cisimleri hareket ettirebiliriz, cihazları kontrol edebiliriz, hastalıkları iyileştirebiliriz, hatta uçabiliriz!"

"Bu muhteşem bir güç!" dedi Aden.

"Evet, ama öncelikle bu gücümüzü kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor. Bu da biraz zaman alacaktır." diye tamamladı Keira.

"O zaman işimize geri dönelim." dedim ve ekledim: "Ben çıkıyorum."

Keira'nın dediği gibi, düşüncelerimi yapmak istediğim şey üzerine yoğunlaştırdım; yani normal bedenime geri dönmek istiyordum. Tamamen konsantre olunca, gerçekten de suyun içinde yavaş yavaş bedenim belirginleşmeye başlamıştı ve saniyeler içinde tamamen geri gelmiştim. Tabii çıplak olarak!

Yüzerek suyun kenarına ulaştım ve kapsüllere en yakın noktadan dışarıya çıktım. Üzerinde ismimin yazılı olduğu kapsülün kapısı, önüne geldiğimde tıslayarak kendiliğinden açıldı. Beyaz renkli kıyafet gerçekten çok etkileyici görünüyordu. Kapsülün içine girince kapı bu kez tam tersi hareket ederek kapandı. Aynı anda duvarların şeffaflığı da kaybolmuştu. Artık görünme endişesi olmadan rahat rahat giyinebilirdim.

Kıyafeti elime alarak incelemeye başladım. Bunun sentetik kumaşlardan yapılan sıradan kıyafetlerden olmadığına emindim. Mutlaka önemli bir takım özellikleri olmalıydı. En azından görünüşü beni böyle bir beklenti içerisine sokmuştu.

Tahmin ettiğim gibi, elbise çok farklı bir malzemeden yapılmıştı. Çok inceydi ve yağmurdan sonraki toprak kokusu gibi baştan çıkarıcı kokuyordu. Dokunulduğunda, sanki bir gülün yaprağına dokunuyormuş gibi hissettiriyordu.

Kumaşı incelemek için evirip çevirdikçe, git gide yumuşadığını fark ettim, aynı zamanda elime de yapışmaya başlamıştı. Yapışmaktan çok sanki derimin içine işliyordu. O anda anladım ki;bu malzeme tamamen organik bir malzemeydi ve bedenimle bütünleşmeye çalışıyordu.

Yeni kıyafetimin bu sabırsızlığı daha ileri boyutlara varmadanhemen giymeliydim. Çünkü artık değdiği her noktaya yapışıyor ve sanki bedenimin içine girmek için mücadele ediyordu.

Resmen boğuşarak sonunda onu giyebilmiştim. Giyinme işlemi daha tamamlanır tamamlanmaz tamamen üzerime yapışmıştıve ben, gerektiğinde onun nasıl çıkartacağımla ilgili en ufak bir fikredahi sahip değildim. Ancak şundan emindim ki, bundan sonraki dönüşmelerimden sonra artık çıplak olmayacaktım! Kıyafetim de benimle birlikte dönüşüp geri gelebilecekti...

"Hey çocuklar!" diye seslendi Keira. "Beni duyabiliyor musunuz?"

"Açık ve net!" diye cevapladı Aden orduda kullanılan terimlerle.

"Ben de duyuyorum." dedi Ariel. Ve en son olarak ben de:

"Evet, hepimiz seni ve de birbirimizi duyabiliyoruz." dedim.

Bu önemli bir konuydu; çünkü hiçbirimiz bu konuşmayı ses tellerimizi kullanarak yapmamıştık. Artık konuşmadan da beyin gücümüzü kullanarak birbirimizle haberleşebiliyorduk.

"Herkes giyindi mi?" diye sordum. Onların da benim gibi zorlanıp zorlanmadığını merak ediyordum. Keira sitem etti:

"Giyinirken hızlı davranmamız konusunda bizi uyarabilirdin!"

"Haklısın." diye cevapladım. "Elbiseyle o kadar büyük bir savaş içine girmiştim ki, tamamen unutmuşum."

"Sohbetiniz bittiyse çıkabilir miyiz artık?" diye söylendi Aden.

"Elbette." diye cevapladım. "Biz de seni bekliyorduk. Ne de olsa kapsüle en son sen girdin..."

Kapsüllerin kapısı sırayla açılmaya başladı. Dışarıya çıkışımız da tesadüfen, içeriye giriş sıralamasıyla aynı gerçekleşmişti. En çok sabırsızlık gösteren Aden, en sonuncu olarak dışarıya çıktı. Herkes dikkatle birbirini incelemeye başlamıştı. Birdenbire hepsinin bakışının benim üzerimde sabitlendiğini fark ettim. Garip bir şekilde yüzüme bakıyorlardı ve çok sinir bozucu bir durumdu. Tam bağırmak üzereydim ki, Keira bakışlarını benden ayırmadan:

"Carol, gözlerin!" dedi, sanki birisinin duymasından korkar gibi.

"Ne olmuş gözlerime?" diye sordum endişeyle. Keira bir an duraksayıp yutkundu ve:

"Mavi ışık saçıyorlar!" diye cevap verdi.    

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now