BÖLÜM 67

5.1K 551 6
                                    


Laboratuvardan çıkıp bahçeyi ağır ağır kat ederek köprünün olduğu noktaya doğru yaklaştık. Köprü yüzeydeydi. Onu yüzeye çıkartmak için doğru şifreyi bilmek gerekiyordu; ama bu onlar için engel oluşturmamıştı. Ultor, yaptığından gurur duyarcasına gülümsedi. Bense ona, kendisinden tiksindiğimi hissettirecek bir ifadeyle bakıp karşılık vererek platforma adımımı attım.

Hep birlikte yürüyerek platformu geçip bahçe kapısına ulaşmıştık. Kapının önüne geldiğimde kenara çekilerek, benden önce çıkabilmeleri için diğerlerine yol verdim. Ayaklarım beni daha ileriye götürmek istemiyordu...

Arkaya dönerek belki de son kez, bütün hayatımın geçtiği ve o muhteşem çocukluk anılarımı yaşadığım eve baktım. Şu anda yanımızda olmayan annem, babam ve Hercules'ü hatırlayarak iç geçirdim. Paylaştığımız anlar, bir film şeridi gibi hızlı bir şekilde gözümün önünden geçiyordu. Ne kadar da mutlu bir hayatımız olmuştu bu evde...

Ultor, biri Jeep, diğeri panelvan olmak üzere iki tane araç gasp etmişti. "Sahiplerine zarar verdi mi acaba?" diye aklımdan geçirdim. Bu işi gece yaptığına göre, araçları büyük ihtimalle sahipleri uyurken çalmıştı. Bu da onların zarar görmemiş olduğu ihtimalini güçlendiriyordu. Aden, Ariel ve Keira ile savaştan önce mutlaka konuşmalıydım ve bundan daha iyi bir fırsatı bir daha bulamayabilirdim.

Jeep, panelvanın arkasında duruyordu. "Biz Jeep'e geçiyoruz." dedim Ultor'a soğuk bir ifadeyle. "Umarım senin için bir sakıncası yoktur." diye ekledim. Aynı anda Aden'e başımla işaret ettim. Ariel ve Keira da bunu gördü ve Aden'i takip ederek araca doğru ilerledi. Aden, hemen direksiyona geçmişti. Ariel ve Keira arkaya oturmayı tercih edince bana da Aden'in yanındaki koltuk kaldı.

Dışarıdan bakıldığında ise araçtaki yerleşim daha farklı görünüyordu. Direksiyonda Matthew vardı. Onun yanında Melanie oturuyordu. Arkadakiler ise Keira ve Ariel değil, Sissy ve Kelly'ydi.

Panelvanın direksiyonuna ise Ultor oturmuştu. Forneus onun yanındaki koltuktaydı. Görünüşte ise onlar, Charles ve Simon'du. Felicity, Jade, Rain ve Borrowski ise arkaya geçmişlerdi.

Ultor, motoru çalıştırmış ve hemen aracı hareket ettirmişti. Güçlü motorun egzozundan çıkan duman, yerdeki tozları da havaya kaldırınca bir anda göz gözü görmez oldu. Aden, onu takip edebilmek için kısa bir süre öndeki aracın çıkardığı toz ve duman bulutunun dağılmasını beklemek zorunda kalmıştı. Bir yandan da Ultor'a söylenmeyi de ihmal etmiyordu.

İki araç peş peşe ilerlemeye başladı. Bir süre sonra da dar yollar tükenmiş, daha geniş ve asfalt kaplı yola gelinmişti. Bu arada kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.

"Neden hiçbiriniz konuşmuyorsunuz?" dedim usulca. Buna rağmen sessizlik bir süre daha devam etti.

"Sence Ultor'a güvenebilir miyiz?" dedi Aden sessizliği bozarak. "Bize yardım etmeye çalışması sana da saçma gelmiyormu?" diye ekledi.

"Bunu ben de çok düşündüm Aden. Ancak anlattığı şeylere bakınca, o kadar da saçma sayılmaz. Dün gece siz uyurken kısa bir süre onunla konuştuk. Bana Forneus'u korumak için bizim yanımızda savaşa girdiğini söyledi." diye cevap verdim ve devam ettim:

"Beni iyi dinleyin çocuklar; bir daha bu şekilde bir araya gelmemiz mümkün olmayabilir. Özellikle diğerlerinden ayrı bir araca geçmek istedim; çünkü size anlatacağım şeyler önemli ve onların bilmemesi gerekiyor."

"Ne anlatmaya çalışıyorsun?" dedi Aden, gözlerini yoldan ayırmadan.

"Bu gece başlayacak şu savaş... Kontrolümüz dışında olan çok fazla şey var ve bu beni oldukça rahatsız ediyor."

"Ne gibi?" diye sordu Ariel.

Kısa bir duraksamadan sonra anlatmaya devam ettim:

"Her şeyden önce, kazanmak için Ultor'un varlığına ihtiyaç duyuyor olmamız son derece kötü. Bizim yanımızda oluşunun mantıklı bir açıklaması var gibi gözükse de, Aden gibi ben de bu durumdan rahatsızım ve tuhaf bir his durmadan içimi kemiriyor."

"Sence ne olabilir?" dedi Keira.

"Bunu açıklayamıyorum; ama onda kötü olan bir şey var." diye cevapladım. Bunu söylerken aynı anda boynumdaki kolyeyi çıkartarak dikkatlice açmıştım. Elime aldığım siyah renkli tohumu hepsinin göreceği şekilde havaya kaldırarak devam ettim: "Bunu beden değiştirmeden önce yapmam gerekiyordu ama fırsat olmadı. Şimdi hepinize bu tohumlardan birkaç tane vereceğim. Bunları hiçbir şekilde düşürmeyecek ve kaybetmeyecek şekilde saklayacaksınız."

Ariel hiç alışık olmadığım şekilde önemli bir ayrıntıyı fark ederek beni şaşırtmayı başardı: "Bu senin kolyen değil miydi, Mel'e ne zaman verdin?"

"Aferim Ariel, çok dikkatlisin." diyerek tebrik ettim onu. "Beden değişimi sırasında kimseye çaktırmadan bir şekilde hallettim işte ." 

"Ne işe yarayacak bunlar?" diye sordu Aden, göz ucuyla bana bakarak.

"Ben anladım galiba." dedi Keira kısık bir sesle.

"Bu gece... Eğer bir şeyler ters gidecek olursa ve yakalanırsak, o zaman bu tohumları dönüşmek için kullanacağız. Böylece ortadan kaybolmuş ve deney faresi gibi kullanılmaktan kurtulmuş olacağız." 

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now