BÖLÜM 33

7.4K 721 30
                                    

Ariel ve altın savaşçılarla birlikte gerçekten iyi bir iş çıkartmıştık. Tam da istediğimiz gibi -tabii özel zırhımızın da yardımıyla-, Aden kelepçelerden kurtulana ve zırhını kuşanana kadar klonları oyalamayı başarmıştık. Birinci takımın, özellikle Aden'in de aramıza katılmasıyla bu, çember içine aldığımız klonlar için sonun başlangıcı demekti. Savaşın başlamasından önce yaptığımız plan gereği altın savaşçılar ve birinci takım yavaşça geriye çekilerek geniş bir çember oluşturdular. Böylece Aden, Ariel, Keira ve ben klonlarla çemberin içinde baş başa kalmıştık. Aden öfkeyle bağırdı: "Lidere dokunan olursa fena bozuşuruz, o benim!"

"Meraklısı değiliz, al senin olsun." dedim Aden'e. "Fakat lideri alana bonus olarak yanına bir klon daha veriyoruz ona göre..."

"Niyeymiş o?"

"Niyesi var mı? Say bakalım ortada kaç klon var, sen sadece lideri alırsan kalan dört klonla biz üçümüz savaşmak zorunda kalacağız. Bu sıkıntı yaratabilir. Ayrıca sana o kadar yatırım yaptık, karşılığını almamız lazım değil mi?"

"Komiklik yapmanın sırası değil. Baksana... İyi ki şu üzerindeki zırh var, yoksa bu karışıklıkta klonlara benzerliğinden dolayı kimvurduya gidebilirdin."

"Tamam, tamam, mesajı aldım."

"Herkes kiminle savaşacağını tespit etti mi?" diye sordu Ariel.

Keira yan gözle bakarak Ariel'e cevap verdi: "Nasıl yapacağız bunu? Hepsi birbirinin tıpatıp aynı, işaret mi koyalım üzerlerine?"

"Öyle söyleme Keira, mesela ben klonumla neredeyse kanka olmak üzereyim. Ne zamandır göz gözeyiz çünkü."

Bu seçme işi çok fazla sorun olmayacaktı çünkü zaten klonlar ve biz, birbirimizi tartmak için çemberin içinde dönüp dururkenzaten bir eşleşme oluşmuştu. Hepimizin karşısında göz göze olduğu bir klon vardı, bir tek Aden'in karşısında lider klon, yanında da muhtemelen koruyucusu olan diğer bir klon duruyordu. Birdenbire Aden kılıcını havaya kaldırdı ve aynı anda bağırdı.

"Şimdi!"

Aden'in kılıcını havaya kaldırdığını zaten hepimiz fark etmiştik. Aynı anda hepimiz karşımızdaki klona karşı hamle yaptık. Klonlarla savaş gücümüz hemen hemen denk gibiydi. Bir tek Ariel'in rakibi daha pasif görünüyordu; çünkü onun zincirli gürz ile yaptığı hamleleri kılıçla savuşturmayı beceremiyordu. Ariel de onun bu açığını anlar anlamaz daha kuvvetli ve daha hızlı saldırmaya başlamıştı. Gürzünü beşinci kez savuruşunda da bu gayretinin karşılığını alacaktı. Beşinci hamleyi yana doğru savurdu ve zincirin ucundaki gürz tam olarak klonun yanağını bulmuştu.

Klon, darbeyi alır almaz ayakları yerden kesildi ve rüzgarda savrulan bir dal parçası gibi havada birkaç takla atarak yere düştü. O sırada sanki zaman durmuş gibiydi, herkes yapacağı hamleyi dondurup klonun yere çarpma anına tanık oldu. Klonun mavi renkli kanı ve yüzünden kopan et parçaları etrafa saçılmıştı. İşte 'Kader Anı' denen söz, buna benzer durumları tasvir edebilmek için ortaya çıkmış olmalıydı. Keira'nın teorisine göre örümcek zehri, klonların yapısını değiştirip çoğalmasını engellemeliydi. Bu gerçekleşirse savaşı büyük ihtimalle kazanabilirdik. Ama eğer zehir hiçbir işe yaramıyor ise, o zaman kazanmak için hiç şansımız yok demekti.

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now