BÖLÜM 38

6.8K 737 15
                                    

Nihayet herkes kusmadan eve dönmeyi başarmıştı. Her zaman olduğu gibi Aden, liderlik ve koruyuculuk içgüdüleriyle herhangi bir terslik oluşma ihtimaline karşı beklemiş, 'Çıkış' ikonunu en son tuşlayan kişi olmuştu.           

       Gelir gelmez de kaskını çıkardı ve hepimizin döndüğünden emin olmak için, gözlerini yoklama yapar gibi üzerimizde birer birer gezdirmeye başladı. Herkesin kendine geldiğini anladığında ise derin bir nefes aldı. Sonra birdenbire bakışlarını tekrar benim üzerime   çevirdi. Şöyle bir süzdükten sonra yanıma geldi. Ben de hemen kaskımı çıkarmıştım ve koltuğumun önünde düşünceli bir şekilde etrafı inceliyordum.                                                      

   "Ne oldu Carol, niye bu kadar düşüncelisin?" diye sordu.                                                      

       "Tuhaf bir şeyler hissediyorum." dedim. "Babam şimdiye kadar oynadığımız bütün oyunlarda döndüğümüzde burada oluyordu, bugün yok."                                 

       "Ne var ki bunda, belki de önemli bir işi çıkmıştır." diyerek beni rahatlatmaya çalıştı Aden.            

       "Evet, bu mümkün ama fark ettin mi garip bir sessizlik var." diyerek şüphelerimi ispatlamaya çalıştım.      

       Bizim sohbet ettiğimizi sanan Ariel ve Keira da yanımıza geldiler. Diğerleri kendi aralarında gruplar oluşturarak oyun hakkında konuşmaya dalmışlardı.                    

       Keira diğerlerinin duymasını engelleyebilmek için Aden'e bakarak kısık bir ses tonuyla sordu.                   

       "Anlatın bakalım neler oluyor?"                        

    Aden bana bakarak "Sen açıkla." der gibi eliyle işaret etti.                                                     

   "Yanılıyor da olabilirim; ama burada tuhaf bir şeyler olduğunu hissediyorum." dedim.                                

        Keira sordu: "Neyle ilgili?"                              

       "Tam olarak bilemiyorum; ama tuhaf işte... Nasıl ifade edeyim bilmem ki, yani dışarıda hayat durmuş ve bir tek bu odada yaşam devam ediyor gibi."                       

       "Bunu anlamanın tek yolu var." dedi Keira ve birdenbire kapıya doğru koşmaya başladı. Ben beynimdeki bu düşüncenin etkisinden kurtulana kadar çoktan kapıya ulaşmış ve şifreyi tuşlamaya başlamıştı bile.                    

       "Dur Keira, kapıyı açma!" diye bağırdım ve o noktaya doğru koştum. Kapıyı açıp adımını atmaya hazırlandığında dışarıya çıkmasına engel olmak için ben de arkasından atıldım. O anda lastik bir bariyere toslamış gibi ikimiz birden geriye, yani içeriye doğru fırlatıldık. Birlikte yere düşmüştük ve Keira benim üzerimdeydi. Aden hemen yanımıza geldi ve endişeyle sordu.               

        "İyi misiniz?"                                                     

       "Hayır!" dedi Keira sinirli bir şekilde. Aden yerimizde kalmamızı işaret ederek şüpheli bir şekilde kapıya doğru ilerledi. Elini kapıdan dışarıya temkinli bir şekilde uzattı. Bir şeye karşı kuvvet uyguluyor gibiydi. Elini geriye çektiğinde yarı saydam, beyazımsı ve balon gibi bir malzeme üzerinde iz bıraktığını fark ettik. Bir iki saniye içerisinde de el izi kaybolmuştu ve malzeme tekrar tamamen şeffaflaşıp görünmez bir hal almıştı.                                  

       Aden bu kez iki elini kullanarak kalkanı aşmayı denedi ama yine başarılı olamadı. Borrowski, Simon ve Matt de yanımıza gelmişti... Aden'den sonra tek tek, en sonra da birlikte kalkanı aralamayı denediler. Kalkana uygulanan kuvvet ne kadar büyük olursa,tepki de aynı şekilde artıyordu. Çocuklar en son birlikte yaptıkları denemede Keira ve benim gibi geriye fırlatılmışlardı. Ama pes etmeye niyetleri yoktu. Yine birleşerek kapıya doğru hamle yapmayı deneyeceklerdi ki engel oldum.                                           

"Durun arkadaşlar, bu şekilde olmaz. Yine geriye püskürtüleceksiniz."                                                         

       Çocuklar tavsiyeme uyup denemekten vazgeçtiler. Aden, "Peki nasıl aşacağız bu kalkanı?" diye sordu. Kılıçlarımızın bulunduğu dolaba doğru ilerledim ve açarak dördümüzün de kılıcını da aldım. Önce Aden'in kılıcını uzatarak: "Bununla!" diye cevap verdim. Ardından Keira ve Ariel'in kılıçlarını verdim ve devam ettim:

       "Kılıçlarımıza epeyce iş düşecek gibi görünüyor."        

  Kızlar şaşırtıcı bir şekilde uzun süre sessiz kalmıştı. Sessizliği Jade bozdu.                                                   

       "Biriniz neler olduğunu anlatabilir mi acaba?"  

       "Anlatacak kadar çok şey bilmiyorum Jade." dedim. "Tek bildiğim, birileri bizi buraya hapsetmiş ve buradan hemen kurtulmak zorundayız."                      

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now