BÖLÜM 58

5.8K 600 27
                                    



       "Ne!" diye bağırdım. "Kardeşini kendi ellerinle götürüp cezalandırması için babana teslim mi edeceksin?"

Ultor, bu çok normal bir durummuş gibi başını salladı. Sinirden neredeyse çıldırmak üzereydim.

"Tepkini anlayabiliyorum Carol." dedi Forneus. "Ama ne yazık ki Ultor olmadan onları yenmemiz imkansız. Tamam, sizin de yetenekleriniz var; ama bunları daha yeni kazandınız ve tam olarak kullanmayı bile bilmiyorsunuz. Bilseniz bile, Lapith'lere ve Zamor'lara karşı hiç şansınız yok. Çünkü savaş, onların en iyi bildikleri konudur. Yıllardır savaşıyorlar, bu konuda hem sizden daha tecrübeliler, hem de çok daha güçlü... Aslında en doğrusu, başka bir gezegene gidip izinizi kaybettirmeniz. Yıllar önce anne ve babanızın yaptığı gibi..."

"İkisi aynı şey değil! Onlar birbirlerine aşık olduğu ve kendi gezegenlerinde beraber olamayacakları için dünyaya geldiler. Yani, bize tavsiye ettiğin gibi kaçmadılar. Aslında şu anda eminim ki onlar da senin söylediğin şeyi yapmamızı diliyorlardır; ama böyle bir şey yapmayacağımızı bilirler."

"Peki, ya tabiatın bize sağladığı avantaj..." dedi Aden. "Onu kullanamıyor muyuz?"

"Bu kez değil." diye cevapladı Ultor. "Bilim adamlarımızın yıllardır Neva'ları yenmek için araştırma yaptıklarını söylemiştim. İşte bu araştırmaların neticesinde, çok özel bir madde geliştirmeyi başardılar. Bu madde, kullanılacağı gezegenin atmosferinin molekülyoğunluğundan daha daha ağır bir gaz ile karıştırılarak ortama veriliyor. Gazın ağırlığından dolayı da madde, doğrudan doğal örtünün üzerine inerek yapışıyor ve gözle fark edilemeyen bir kaplamasağlıyor. Bu şekilde tabiatın Neva'larla iletişim kurmasını engelliyor."

"O halde neden Bioneva'yı ele geçiremediniz?" diye sordu Ariel.

"Neva'lar oradayken maddeyi kullanmanın bir faydası yok da ondan. Madde, tabiatın gücünü engellemiyor, sadece iletişimi kesiyor. Üstelik üretilmesi çok zor ve çok pahalı olduğu için çok geniş alanlarda kullanmak hiç mantıklı değil."

"Ama burada kullandılar, öyle değil mi?" dedi Keira.

"Evet... Anne ve babanızı esir tuttukları kulübenin etrafındaki alanı bölgesel olarak bununla izole ettiler. Kulübeye ulaşmak için bu alandan geçmek zorundasınız ve doğa güçlerinizi kullanamadığınız için orada sizi kolaylıkla avlayacaklar."

"Tuzak kurmuşlar resmen!"

"Evet." diye cevap verdi Ultor, Keira'ya. "Ama öğrendiğinize göre artık tuzak sayılmaz, öyle değil mi?"

Keira Ultor'a sinirli bir bakış attı. "Sanki bunları planlayan başka birisiymiş gibi konuşuyorsun." dedi ve devam etti: "Peki bizimle işbirliği yaptığını öğrendiklerinde onlara ne diyeceksin?"

"Sen o konuyu merak etme. Onlara bu işbirliğinin sizi yakalamak için yaptığım planın bir parçası olduğunu söylerim."

"Eğer doğanın bize sağladığı avantajı kullanamayacaksak onları nasıl yeneceğiz?" diye sordum Ultor'a.

Ultor çok bilmiş bir tavırla anlatmaya başladı: "Bir planım var elbette; ama daha önce de bahsettiğim gibi ve ben ve Forneus olmadan başarı ihtimali düşük. Yine de bizsiz denemek istiyorsanız, siz bilirsiniz."

Keira'nın sinirli bakışlarından sonra duraksamadan anlatmaya devam etti: "Ana fikir şu: Madem ki izolasyon, güçlerinizi kullanmanıza engel oluyor, o halde savaşı o bölgenin dışına taşımak gerekecek. Yani onları bir şekilde o alandan dışarıya çıkartmalıyız."

"Bunu nasıl yapacağız?" dedi Aden.

"Lapith'leri kandırmak kolay, asıl mesele Alexander. Lapith'lerin vahşi hayvan dürtülerine benzer özellikleri vardır. Harekete geçmeleri için yiyecek kokusu almaları yeterli olacaktır." diye cevap verdi Ultor, arkadaş gurubumuza doğru bakarak.

Ultor'un neyi ima ettiğini hepsi anlamıştı. Matthew, Charles, Simon ve Borrowski, birbirlerine baktılar ve sonra Matt, hepsinin adına konuştuğunu belirten bir tavırla: "Bize düşen ne ise yapmaya hazırız." dedi üzgün bir ifadeyle. "Hiç olmazsa sizin ailenizi yok olmaktan kurtaralım."

"Sizi feda etmem söz konusu bile olamaz." dedi Aden kararlılıkla. Sonra Ultor'a dönerek: "Hata bizde ki senden yardım bekliyoruz, senin yaptığın plan ancak bu kadar olur." diye ekledi.

Kızlar adına da Felicity söz aldı, ağlamaklı bir ses tonuyla:

"Hayatta tek bir akrabamız bile kalmadığına ve gidecek bir yerimiz olmadığına göre, yaşamanın da pek fazla bir anlamı kalmıyor.Biz de Matt'ler gibi düşünüyoruz. Ne gerekiyorsa yapacağız."

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now