BÖLÜM 22

8.9K 822 32
                                    

Bedenimi taşıyamayarak, dizlerimi yere koydum. Gözlerimden akan yaşlara hakim olamıyordum. Böyle bir şey nasıl olurdu? Aden nasıl yenilirdi? O bizim için yenilmez biriydi, liderimizdi… Annem, babam ve Hercules onu, daima bizi koruyabilecek şekilde eğitmişlerdi. Aden de bunun bilincindeydi. Her türlü dövüş sanatında her zaman çok başarılıydı, çelik gibi sinirleri ve çok hızlı refleksleri vardı. Havada uçan bir sineği rahatlıkla eliyle yakalayabilirdi. O anda reflekslerini yavaşlatan ne olmuştu?    

       Ayrıca Aden çok güçlüydü. Her fırsatta, kaslarını daha çok geliştirebilmek ve daha güçlü olabilmek için ağırlık çalışırdı. Muhteşem bir kas yapısına sahip olmuştu. 

       Tayfa arkada koro halinde sesleniyordu:                      

  "Carol! Carol! Deminden beri sesleniyoruz, cevap ver artık. Ne oldu?''                                                         

       Onların bağırması, beni kendime getirmişti.                 

  "Aden…" Kelimeler dudağımdan çıkmak istemiyordu. "Ona bir şey oldu."                                                  

       "Ne oldu?" diyerek telaşla sordular.                  

       "Bilmiyorum." dedim. "Bir şey ona saldırdı."   

       "Peki, o nasıl, iyi mi?"    

 Göz ucuyla ikona baktım ve cılız bir sesle cevap verdim:                                                       

       "Yaşıyor…"                                                       

       Birdenbire Keira aklıma geldi. Aden'in saldırıya uğradığı sahneyi görmediğini umarak ekranı açtım. Ama ne yazık ki görmüştü. Dizlerinin üzerine çöküp mağaranın taştan oluşmuş duvarlarına kafasını dayamış, hıçkırıklarla ağlıyordu. Başaramayacağımı biliyordum ama onu teselli etmem gerekiyordu.                                                   

       "Keira böyle yapma, kendini bırakmamalısın." dedim.

 "Benim yüzümden oldu." diye cevap verdi, hıçkırmaya devam ederek.                                                         

       "Ne senin yüzünden oldu?"                               

       "Aden, benim yüzümden yenildi."                    

   "Aden'in yenilip yenilmediğini daha bilmiyoruz. Belki ilk raundu kaybetti diyebiliriz ama maç daha bitmedi. Ayrıca bu olanların seninle ne ilgisi var?"                

       "Benim yüzümden dikkati dağıldı. Kafası benimle meşgul olduğu için dikkatini toplayamadı."                  

       "Hayır, dikkati de refleksleri de gayet yerindeydi. Onu yavaşlatan başka bir şey vardı."                              

       "Nedir o?"                                                         

    "Bilemiyorum, hamle yapabilirdi ama yapmadı, bekledi. Bunun bir nedeni olmalı ve bunu mutlaka öğrenmeliyiz."                                                          

       "Peki, ama nasıl?"                                                          

      "Keira, Aden darbe almadan hemen önce şaşkınlık içerisinde bir şeyler fısıldadı. Bunu anlamanın bir yolu yok mu? Sen bu konularda oldukça yeteneklisindir."      

       "Şöyle yap: O sahneye geri gel, sonra menüden ses kalitesi seçeneklerini aç, oradan 'Filtre' seçeneğini tıkla, Aden'i işaretleyerek Enter'la. Sistem, bütün arka plan seslerini filtre ederek Aden'in ses kalitesini artırmayı deneyecektir."                                               

       "Sen mükemmelsin Keira'cığım."                                 

       "Biliyorum." dedi gözlerini silerek.                               

       Keira'nın tarif ettiği şeyleri hemen yaptım. Enter'den sonra birkaç saniye içinde işlem tamamlanmıştı ve bu gerçekten de işe yaramıştı. Aden şöyle demişti:                  

      ''Sen… Bu nasıl olur?''                                                         

       "Bu ne demek şimdi?" diyerek Keira'ya sordum.        

      "Şu demek." diye söze başladı Keira düşünceli bir tavırla. "Karşılaştığı her neyse, onu tanıyormuş!"                 

       Acil olarak bir plan yapmalıydım. Hem de çok iyi plan… Çünkü hem Aden, hem de Keira tehlikedeydi ve ikisinin de bana ihtiyacı vardı. Ama iki yerde birden olamazdım!                                                 

       "Simon, sen örümcekler konusunda son derece bilgili olduğun için Keira'ya gideceksin." dedim.                                                  

   "Ve sen Melanie, sen de Simon'la beraber git." diye devam     ettim.                                                 

   "Tamam." diye cevap verdi ikisi de. "Peki plan ne?" diye sordu Melanie.                                                      

       "Bakın çocuklar. Bir şekilde Keira'nın baltayı almasını sağlamanız gerekiyor. Onun için mağaraya geldiğinizde dışarıdan örümceklerin dikkatini dağıtacak bir şeyler yapın. Keira baltayı aldıktan sonra ağları keser ve Kelly'yi kurtarır. Daha sonra ne yapacağınızı Keira söyler. Savaş taktikleri konusunda çok bilgilidir, dediklerini yapın yeter. Kılıcın birini de yanınıza alın, gerçi orada balta ve kılıç var ama yola savunmasız çıkmanız doğru olmaz. Size güveniyorum çocuklar, Keira'yı bana getirin."                    

  "Merak etme Carol." dedi Melanie. "O benim de kardeşim sayılır."                                                   

       Melanie ve Simon, vedalaşarak yola çıktılar. Gözden kaybolana kadar Matt'le arkalarından baktık.            

   "Haydi, Matt!" dedim. "Biz de yola çıkalım, Aden'in bize ihtiyacı var."                                                       

       Aden'in saldırıya uğradığı yer, ormanlık bölgedeydi ve çok uzakta sayılmazdı. Yol boyunca ilerlerken aynı zamanda kafamı meşgul eden sorulara da cevap arıyordum. Acaba onu bu kadar şaşırtan neydi, Keira'nın teorisi doğru olabilir miydi? Ancak bütün bunlardan önce çözmem gereken daha önemli bir mesele vardı:                   

       "Matt!" dedim, sinirlice arkama dönerek. "Yürürken bu kadar ses çıkarmayı nasıl beceriyorsun?"                             

       "Elimden geldiği kadar dikkat etmeye çalışıyorum ama yine de oluyor işte." diye cevap verdi, üzüntülü bir ses tonuyla.                                                         

       "Elinden gelen yetmez, daha fazlasını yapmalısın. Şu çıkardığın gürültüyü duymayan kalmamıştır. Aden'i avlayan her neyse birazdan bizi de kuş gibi avlayacak."

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now