32. Bölüm: Yarali Kus

1.4K 69 10
                                    

 Multimedyada Arya ve Marco var ;))

    „Ne-fes a-la-mi-yo-rum.“ Iki eliyle birden bogazima yapismisti ve beni öldürmeden birakacagi yoktu. Tipki bir kus gibi elleri arasinda cirpiniyordum ama tirnaklarimi kollarina gecirdigimde bile kili kipirdamamisti. Gözleri adeta ates saciyordu. Sonum gelmisti, biliyordum.

    Gözlerim durmasini yalvarircasina gözlerine bakiyordu. Kalp atislarimin sesini artik duymuyordum, gözlerimin önüne belli belirsiz bir pus inmisti. Oksijensiz kalan cigerlerim artik mücadeleyi biraktiginda göz yaslarima daha fazla mani olamadim ve serbest biraktim.

    Hep acisiz ve huzurlu bir ölüm olacagini hayal etmistim. Insan ölümünü hic hayal eder miymis demeyin; eder. Eger benim yasadiklarimi siz de yasamis olsaydiniz ederdiniz. Fakat bu ölüm sekli hic de huzurlu degildi, cigerlerim oksijensizlikten yanmaya baslamisti ve beynim patlayacak gibiydi. Yaslar hala akarken gözlerimi yumdum ve ölümün beni kollarina almasini bekledim. Iste oluyordu, aci yavas yavas yok oluyordu ve ölüm beni cagiriyordu. Bi dakika! Ölüm neden beni baskasinin adiyla cagiriyordu?

    „Sylvie! Sylvie, gözlerini ac. Hey, hey sakin öleyim deme. Lanet olsun!“

    Ölüm neden beni Sylvie diye cagiriyordu, anlam verememistim. Bu iste bir yanlislik vardi. Ben ölmemistim ki.

    Bedenimin yerle olan iliskisi kesildiginde beni kucagina aldigini anlamistim. Gözlerimi acmak istiyordum, beni yere birakmasini haykirmak istiyordum ama her hangi bir tepki veremiyordum. O lanet olasica ellerini derhal bedenimden cekmeliydi!

    „Bana o sekilde bakmayi kes ve hemen bir doktor cagir, Alfred!“ diye bagirdi.

    Vücuduma degen yumusaklik kendimi daha iyi hissetmemi saglamisti ama onun o pis elleri hala bedenime dokunuyordu. „Sakin öleyim deme, sakin!“ diye konustu fisildayarak.

    Elleri basimin iki yaninda durmus sürekli sarsiyordu. Ona beni rahat birakmasini söylemek isterdim ama yapamadim. Ruhum huzuru bulmak istiyordu ama bu lanet olasica adam orada bile beni rahat birakmiyordu.

    „Kenara cekilin.“ diye konustu tanimadigim bir adam sesi. Nihayet ellerini üzerimden cekmisti. Derin bir ohh cekmek isterdim ama ne yazik ki onu bile yapamiyordum. Ne gözlerimi acabiliyordum ne de tam olarak uykuya dalabiliyordum. Sanki arafta kalmistim ve onun dokunuslariyla, sesini sonsuza kadar duymak zorundaydim. Hayir bu araf degil; cehennem olurdu.

    „Iyi olacak mi?“ diye sordu.

    Kisa bir sessizligin ardindan „Sana kiz iyi olacak mi diye sordum doktor!“ diye kükredi.

    „E-evet.“ diye kekeledi doktor. „Yeniden nefes almaya basladi ancak...“

    „Ancak ne?“ diye bagirdi tekrar. „Eger onu sapa saglam ayaga kaldirmazsan bu evden cesedin cikar.“ diye tehdit etti doktoru.

    „Beynine ne kadar süre oksijen gitmedigini bilmiyorum. Kalici bir hasar almis olabilir. Bedeni agir bir sok yasamis, onu bir süre uyusturmaliyim. Böylece uyandiginda kendine zarar vermez.“

    Zarar vermek mi? Tanri askina bunlar kimden bahsediyorlardi, benden mi? Beni sonsuza kadar uyusturabilirlerdi, buna asla hayir demezdim.

    „Efendim kizin bagimli oldugunu hatirlatmak isterim.“ diye araya girdi Hulk, artik onun sesini taniyordum.

    Anlamini bilmedigim bir küfür sarf ettikten sonra O'nun parmaklarinin yavasca kolumun üzerinde dolastirdigini hissettim. „Hangi ilaci vermen gerekiyorsa ver ve kizi ayaga kaldir.“

Tesadüf Serisi 2: GÜNAHKAR SEYLERWo Geschichten leben. Entdecke jetzt