Final {Part-1}

12.6K 487 596
                                    

Gökhan Türkmen- Lafügüzaf

'Katillerine güzel kıyafetler dikerler aşıklar...

FİNAL {PART-1}

Göz kapaklarım birkaç saattir algıladığım gerçeği hatırladığı her saniye titremekten geri durmuyordu. Artık vücudumu, kalbimi, ruhumu geçtim göz kapaklarım bile titriyordu.

Korkum bitmişti.

Kabullenmiştim, onu kaybetmiştim.

Beni Arzu sanması canımı ilk anladığım anki gibi acıtmıyordu, asıl canımı acıtan Arzu'nun bunu kendi lehine çevirip onu benden götürecek olmasıydı. Ben, Derinsu Uz. Her daim güçlü ve dimdik olan kız.

Artık zayıf ve yıkıldı.

Gücünü emdiler ve artık o eski kızın zerresinden dahi eser yok.

Kaldığı odadaydım. Yatağın karşısındaki koltukta iki büklüm bir halde oturmuş, gözlerimi zemine dikmiş duruyordum. Düşünmüyordum bile artık olacakları, ihtimalleri. Vazgeçmiş, her şeyi kabullenecek hale gelmiştim. Bitiriyordum tüm oyunları.

"Derin!" Bağırarak uyanan Aykan ile olduğum yerde irkildim ancak kalkıp yanına gitmek gibi bir hata yapmadım. Ona yaklaşmam artık sadece bir hatadan ibaretti. Bedenimi sandığı kişiden öylesine çok nefret ediyordu ki, ona bakmama bile izin vermiyordu resmen.

Yatakta dikişlerinin izin verdiği ölçüde doğruldu ve terden alnına yapışmış saçlarını geriye doğru ittirdi. Benim yapmam gereken şeyleri yapıyordu. Beni istemiyordu. Derin denilen acizi reddediyordu. Ve bu da göz pınarlarımı çürütüyor, morarmasına sebebiyet veriyordu.

Birden beni fark etti. "Sen hâlâ burada mısın? Git demekten ne anlıyorsun sen?" Nefes nefese kalmış, sakinleşmeye çalışıyordu. Sesi olması gerekenden çok farklıydı, nefret ve intikam doluydu.

"Aykan..." dedim tir tir titrer bir halde. Dışarıdan belki de o kadar komik gözüküyordum ki, küçücük bir çocuktan farkım yoktu. Kaç gündür yemek yememekten bitap düşmüş, iyice zayıflamıştım ve şuan üzerinde bulunduğum koltuk bedenime oldukça büyük geliyordu. Beş yaşında gibiydim.

Tek fark ruhum istemediğim kadar acı tatmış, gerektiğinden çok daha fazla olgunlaşmıştı. "N'olur yapma."

Ayaklarına kapanıp bıkmadan, usanmadan yalvarabilir, dilenebilirdim. Kendimi hatırlatmaya çalışabilir, tüm o nefretine göz yumup aşkımı hatırlatabilirdim ancak iki şey vardı. Birincisi, ona kendimi hatırlatmaya çalışmak durumunu daha da kötü yapmaktan başka bir şeye yaramazdı.

İkincisi de, zaten buna gücüm dayanmazdı. Mahvolmuş ruhum, daha da mahvolurdu.

Kırılan kanatlarımdan eser kalmaz, artık uçamazdım.

Ölürdüm.

"Neyi yapma? Siktir gitsene kızım şuradan." dedi resmen tükürerek. Suratı benden tiksindiğini belli edercesine buruşmuştu ve gözlerime bakmıyordu. Gözlerime bakmayacak kadar nefret ediyordu. Hiç mi hatırlamıyordu beni? "İstemiyorum amına koyayım seni, kıt mısın? Eskidin sen, eski. Başka birisini seviyorum, ona aşığım. Sana değil."

"Öyle mi?" dedim ister istemez. Bağırıp, çağırmak istemiştim birden. Kafasına vura vura "Bak ben o kızım, yeter artık daha fazla üzme beni!" diye haykırmak istiyordum.

"Öyle." Ama sadece omuz silkmekle yetinebiliyordum.

Sadece bu.

Birisi kapıyı tıklattı aniden ve kalbim olduğu yerde titredi. Kulaklarım uğuldadı, ellerim titredi. Birkaç tıklamadan sonra açılan kapıyla birlikte olduğum yerde nefesimi tuttum.

REİSWhere stories live. Discover now