4.5

7.8K 411 321
                                    

Selena Gomez- The Heart Wants What It Wants (Klibi kesinlikle izleyin, emin olun sözlerle birlikte anlam kazanıyor.)

Bu modern peri masalı, mutlu sonlar yok.

Yelkenlerimiz için rüzgar yok.


46.BÖLÜM

Mavi bir dondurmam var. Rengi umudu, ümidi, sevinci, yeni bir yaşamı andırıyor. Üstelik fiyatı da oldukça pahalı. Eh, sonuçta rast gelinmeyen bir çeşit ve bu yüzden verdiğim para gözüme değmiyor. Elime aldığım an, vücudum resmen boyut atlıyor ve yemyeşil, çiçeklerin boy gösterdiği bahçeye düşüyorum. Önümde uçurumun hemen kenarında koca çınar ağacına asılı bembeyaz bir salıncak var.

Salıncağın kolları kahverengi dallardan oluşuyor. Dondurmamı yaladığımda tadının eşsiz bir güzellikte olduğunu fark edip, bir daha yalıyorum. Hızlıca bitirip, salıncağa binmek istiyorum ve bulunduğum çimlerin üstüne oturup dondurmamı bitiriyorum.

Tam ayağa kalkıp, salıncağa koşacağım sırada hava tüm güzelliklerini yitirip, ortamı fırtınaya boğuyor. Yüzüme damlayan yağmur damlaları canımı acıtacak sertlikte iken, omzumu silkip salıncağa gidiyorum. Elbet, fırtına dinerdi. Öyle uğultulu bir rüzgâr esiyor ki, kulaklarımı kapatmak zorunda kalıyorum. Yağan şiddetli yağmura rağmen ıslanmayan salıncağa oturuyorum ve yavaş yavaş kendimi sallamaya başlıyorum.

Ayaklarımı zemine basıp kendimi geriye itmeye çalışsam da boyum yetişmediği için fazla, en azından istediğim kadar hızlanamıyorum. Tam pes edip salıncaktan inecekken güçlü iki el sayesinde istediğimden de yükseğe çıkabiliyorum. Kafamı geriye atıp, kahkaha atıyorum arkamdaki her kimse. Daha fazla yükseğe çıkıyorum, onun her bir itişiyle. Daha fazla ve sonuna kadar gidiyorum.

Ayaklarımın altında fırtınanın kasıp kavurduğu ringi grileşmiş deniz ve koca kayaklıklardan başka bir şey bulunmazken, korkmaya başladığımı hissediyorum. Gözümü açtığım için ruhum daha fazlasına cesaret edemiyor ve geri inmek istiyor bu salıncaktan ancak arkamdaki kişinin bundan haberi yok.

"Tamam, yeter. Lütfen daha fazla sallama." diye uyarıyorum ve yavaşlamayı bekliyorum ancak beklediğimin tam aksına daha fazla hızlandığımda düşme ihtimalimin tavan olduğunu fark ediyorum. Resmen sallanmak yerine, düşmemeye çalışıyordum. Elimin altındaki dallardan biri çatırdadığında gözlerimin kocaman açıldığını hissediyorum.

"Hey!" diye bağırıyorum. Ancak beni duymamazlıktan geliyor. Gözlerime anında dolan yaşlarla birlikte her geri gelişimde ayağımı zemine basmaya çalışıyorum ama o kadar yüksekteyim ki yetişemiyorum.

Olmuyor, öleceğim.

"Durdur beni!" Çırpınmaya başlıyorum ama vücudum öyle bir titriyor ki hiçbir şey yapamıyorum, hem de hiçbir şey. Allah kahretsin ki, hiçbir şey! Ne yapacağım ben? Burada ölsem cesedimi bile bulamazlar.

Arkamdaki kişiyi merak ediyorum ve kafamı arkaya çevirip kim olduğuna bakıyorum. Deniz, içimi ısıtan kahve gözleriyle bana bakıp, gülümserken gözümden bir damla yaş daha süzülüyor. Kaşlarını çatıyor aniden ve endişeli bakışlarla bana bakmaya başlıyor.

"Ne oldu?"diyor sadece dudaklarını oynatarak.

"Durdur, öleceğim." dediğimde daha fazla çatıyor o kaşlarını. Bakışları anlamadığını belirtirken, fırtına daha da kasvetli bir hale bürünüyor. Artık neredeyse göz gözü görmezken, ellerinin salıncakla hiçbir alakasının olmadığını fark ediyorum. Beni o sallamıyordu.

REİSWhere stories live. Discover now