1.8

21.8K 1.1K 387
                                    


19.Bölüm

"Bavulumu hazırlamaya başlamalıyım değil mi?" dediğimde anlık bir afallama yaşadı. Belki lafın gelişi demişti ama bunun kalbimde ne kadar büyük bir yaraya neden olduğunun farkında değildi. Ben de fark etmesini sağlayacaktım. İnsanları kırmak, bu kadar kolay olmamalıydı. Bunun elbet bir karşılığı olmalıydı.

"Ne diyorsun sen? Altı üstü nerede olduğunu söyleyeceksin!" Sesindeki öfkeden gram eksilme yoktu. Hâlâ neler olabileceğinin farkında değildi.

"Hayır, bana iki seçenek sundun sen. Ya sana nerede olduğumu söyleyeceğim ya da babamın yanına gideceğim." Yüzümde en ufak bir mimik dahi oynamıyordu. Fırtına öncesi sessizlik mi yoksa fırtına sonrası sessizlik mi olduğuna karar verememiştim.

"Onu lafın gelişi söylediğimi biliyorsun Derinsu! Yoksa bara mı gittin, köşelerde birileriyle falan mı sürt-" Kaşlarımı olağanca hızıyla çatıp, ifadesizlik maskemi çıkarttım yüzümden.

"Yeter! Sen nasıl böyle bir kelime kullanırsın? Ne dediğinin farkında mısın sen anne! Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Yazıklar olsun sana!" Son gücümle bağırırken, boğazım ağrımaya başlamıştı.

"Derin-"

"Sus! İstemiyorum tamam mı? İstemiyorum seni! Gideceğim, kurtulacaksın." dedim zorlanarak.

Bir annenin öz kızına böyle bir imada bulunması ağırdı, çok ağırdı. Üstelik o kız şuana kadar ailesinin güvenini hiçbir şekilde sarsmamışken bu lafları duyması, katlanılmazdı. Artık tahammüllüm kalmamıştı kimseye. Bu sözleri hak edecek hiçbir şey yapmamıştım. Şu güne kadar ne bir sevgilim olmuştu ne de sevdiğim. Kendi halinde bir kızdım. Ve annem de bunu biliyordu.

Odama girdiğimde kapımı tüm gücümle çarptım ve kilitledim. Geleceğini zannetmiyordum ama yine de kilitlemiştim. Dolabın üzerindeki valizimi yatağımın üzerine koyup, hiç vakit kaybetmeden yerleştirmeye başladım kıyafetlerimi. Babamın yanına gitmeyecektim. Çünkü ona da en az annem kadar kırgındım. Valizim hazır olduğunda kulbundan tuttum ve odanın kapısını açtım. Dış kapının oraya geldiğimde, annem de gelmişti.

"Saçmaladığının farkındasındır umarım Derinsu." Onu umursamadan vestiyerde asılı olan montuma uzandım. Üzerime geçirirken, derin bir nefes aldı annem. Sabrını zorladığımın farkındaydım.

Umurumda mıydı peki?

"Tamam, özür dilerim o laflar için ama..." Devamını getirememesine güldüm. Hiçbir bahanesi yoktu. Her hata insanın kendi seçimidir ve annem affı zor olan bir hata yapmıştı. Bu duruma gelmemizi kendisi seçmişti ve sonuçlarına da katlanmak zorundaydı.

Kapıdan çıkmak üzereydim ki, kolumdan tuttu. Soğuk bakışlarımı gözlerine diktiğimde bir şey demeden tek kaşını kaldırdı. Hala dik dik ona bakarken, derin bir nefes alıp, başını önüne eğdi.

"Bir daha özür dilemeyeceğim, geç içeri." Alaycı gülüşümü tekrardan takınırken, son sözümü söyledim.

"Bir yerlerde bir söz okumuştum anne. Neydi biliyor musun? 'Koparılan bir çiçeği suya koymak kadar anlamsızdı, kırılan bir kalbe özür.' Ama sen benim hem kalbimi hem de güvenimi kırdın anne. Ve üzgünüm, köşelerde birileriyle sürten kızın bunu kolay affetmeyecek." Bavulu dışarı çıkararak, kapıyı sertçe kapattım ardımdan.

Beni durduramazdı, bunu biliyordu. Her ne kadar annemden korkuyor gibi gözüksem de öyle olmadığını ikimizde biliyorduk. Ona olan sevgi ve saygımdan sesimi çıkarmazdım. Şimdi ikisinden de pek bir eser kalmadığı için ona karşı çıkacağımı biliyordu ve müdahale etmiyordu.

REİSΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα