1.9

21.4K 937 458
                                    


20.Bölüm

Bir bebek doğduğunda, savunmasız olur. Çünkü sıcacık anne rahminden koparılıp, sonu olmayan soğuk dünyaya getirilir. Korkar bebek. Annesiyle olan bağlarının koptuğunu, yalnız kaldığını düşünür.

Şuan bulunduğum durum bunun gibiydi. Yalnız ve savunmasız hissediyordum. Oysaki daha dün Deniz'in olduğu her yer evim gibi güvende hissettirmiyor muydu? Bir yalan, nasıl bu kadar uzaklaşmamı sağlamıştı?

Yalnızlık, kişinin kendi isteğine göre şekillenirse oldukça huzur verici bir şey. Fakat kişi buna mahkûm bırakılınca ise en büyük işkencelerden biri. Sahi, ben mahkûm mu bırakılmıştım, yoksa kendim mi istemiştim?

Cevabı neydi bilmiyordum, ama huzurlu hissetmediğim kesindi. Öte yandan işkence çekeceğim kadar ağır bir durum da yoktu. Sanırım ikisinden de biraz vardı.

Babamın ihaneti, mahkûm bırakırken; annemin sözleriyle, Deniz'in yalanı kendi seçimimdi.

"Ulan!" Deniz'in haykırışı irkilmemi sağlarken, Aykan rahattı. Fazla rahat.

"Piç herif! Seni uyarmadım mı ben? Siktim belanı senin dur sen!" Deniz iki büyük adımda Aykan'ın yanına gidip, yakasına yapıştığında, o hâlâ gülmeye devam ediyordu. Berke de Deniz'in arkasına geçince Aykan'ın gülüşü daha da yayıldı yüzüne. Amacı neydi?

"Sana hiçbir şey anlatmayacaksın dedim! Hiçbir şey! Senin yüzünden onu kaybetmeyeceğim duydun mu beni!"

Ortada bahsedilen kişi bendim, bunun farkındaydım. Daha doğrusu tüm okul farkındaydık. Fakat sorun şuydu ki, Aykan bana hiçbir şey anlatmamıştı. Aksine Deniz kendi çukuruna kendisi düşmüştü. Eğer o gece sarhoş bir şekilde Aykan'ın ismini sayıklamasaydı benim bir boktan haberim olmayacaktı.

"Cık cık. Bu hareketler yakışıyor mu sana Deniz? Canım anlatmak istedi ve anlattım. Abartma." dedi yayvan bir şekilde. Bunun üzerine Deniz yakasına daha da yapışıp, yüzüne yaklaştı.

Aykan ne saçmalıyordu bilmiyordum ama kaşındığı belliydi. Deniz'in arkası sağlamdı ve Aykan'ı mahvetmesi tek bir sözüne bakardı.

"Senin belanı sikmemem için bana tek bir neden söyle." Deniz'in tıslamasıyla, birlikte düşünüyormuş gibi yaptı. Dudaklarını da büzdüğünde Deniz çıldırmak üzereydi. Birisini sinir etmek istiyorsanız, dalga geçmeniz ve karşınızdaki kişiyi küçümsemeniz yeterli olurdu, hatta fazla bile gelirdi. Şuan olduğu gibi.

"Yok, sikebilirsin belamı. Tabi benim belanı siktiğim halinle nasıl becereceksin, bilmiyorum ama meydan senin. Buyur." dedi gülerek. Birden birkaç kişi daha Deniz'in arkasına geçti. Aykan tek başına iken, Deniz'in arkasında 5-6 kişi vardı.

Deniz elini yumruk yapıp havaya kaldırdığında ciddileşti birden Aykan. Tüm okul, ki buna birkaç öğretmen de dâhil sesimizi çıkarmadan izliyorduk gösteriyi. Nedense birden garip hissetmiştim. Aykan şerefsiz piçin teki olabilirdi ama bu konuda onun bir hatası yoktu.

"Dur!" diye bağırdım. Yapacağım şey ne kadar doğru, ne kadar yanlıştı bilmiyordum ama böyle aptal gibi izlemek de işime gelmemişti. Deniz'in bakışları bana döndüğünde, meydan okurcasına ona bakmaya başladım.

"Eğer ona tek bir fiske dahi atarsan, bir daha yüzümü göremezsin. Yemin ederim, göremezsin."

Ağır konuştuğumun bilincindeydim. Neden böyle bir şey dediğim hakkında bir fikrim de yoktu fakat sanırım biraz olsun canını yakmak istemiştim Deniz'in. Ki başarılı olduğumu çöken omuzlarından ve havaya kaldırdığı yumruğunun geri inmesinden anlayabiliyordum.

REİSWhere stories live. Discover now