2.6

14.3K 666 504
                                    

27.Bölüm

Türlü türlü insan vardır bu kozmosta. Hepsinin her bir özelliği, hareketi birbirinden farklı ve eşsizdir. Bu da her insanın eşsiz bir hazine olduğu anlamına geliyor.

Örneğin her insanın öfkesi birbirinden farklı olur. Birisi camı pencereyi indirerek sakinleşir, diğeri kendini yiyerek; sessizce, başkası ağlayarak, bir diğeri müzik dinleyerek...

Böyle devam eder bu zincir.

"Kes sesini!" diye bağırdım sinirini karşısındaki insandan çıkaran birisi olarak. Sinirlendiğim an, gözüme perde inerdi. Fakat bu perde eşyalara veya kendime zarar vermemi sağlayacak türden değil direk karşımdaki kişiye saldırtacak türdendi.

O cırtlak sesine artık tahammül edemiyordum. Fakat o bunu anlamak istemezcesine konuşuyordu, nefes dahi almadan. Bağırışım üzerine birden sessizleşti. Sanırım, kırılmıştı. Fakat artık yapabileceğim bir şey yoktu. Yahu bir insan 46 dakika boyunca hiç odak noktası bozulmadan konuşabilir miydi?

"Kusura bakma ben bir an kendimi kaptırmışım." diye mırıldandı Merve.

Evet, bahsettiğim kişi ondan başkası değildi.

"Bir an mı? Yapma Merve sana tüm olayları anlattığıma neden beni pişman ediyorsun?" dedim sinirle söylenerek. Sabahın köründe bir anda evin kapısında belirmiş ve her şeyi ona anlatmam için tehdit üzerine tehdit yemiştim.

Ve anlatmıştım.

Allah belamı versin benim!

"Ya tamam şimdi biraz uzun konuşmuş olabilirim ama sence de haklı değil miyim? Yani kısacık bir sürede yaşadığın olayları film ya da dizi yapsak, trilyoner oluruz. Valla kız. Bence bu oyunun başkarakterleri Aykan ve sensin bebeğim. Hayır, o Lolcü geri zekâlı niye araya giriyor ki? Ben senin yerinde olsam kesinlikle, bak kesinlikle..." diye tekrardan taramalıya bağladığında kafamı önümdeki mutfaktaki masaya sertçe gömdüm.

O, susacak mıydı? Eğer aklında öyle bir düşünce varsa cidden mutluluktan ağlayabilirdim.

Merve'nin kimseye bu olayları anlatmayacağına emindim. O yüzden ona anlatırken aklımda tek bir tereddüt dahi yoktu fakat sonrasında kapanmayan çenesi...

Allahım, sen bana yardım et!

"...sonuç olarak bence Aykan'a yapış. Sonuçta yakışıklı, kaslı, karizmatik, seksi götlü ve sanırım zengin. Yani bu çocuğu kim kaçırır ki elinden? Ve mutlu son. Tadam!" diyerek ellerini sevinçle havaya kaldırdı. Kız resmen hayatımın geri kalanını planlamıştı.

"Bak Merve'm sana şimdi birkaç bir şey söyleyeceğim, tamam mı?" diye ciddi bir soru yönelttiğimde hevesle başını aşağı yukarı salladı. Dudaklarımı dilimle hafifçe ıslattım ve Merve'nin konuyu nasıl ciddiye alabileceği hakkında düşünmeye başladım.

Hiçbir şeyi ciddiye almayan, sulu kızın tekiydi ve ben yakında sinir krizi geçirebilirdim.

"Birincisi, Aykan benden nefret ediyor. Düşmanız, anlayabiliyorsun demek istediğimi değil mi?" diye teyit ettiğimde tekrar başını salladı.

"Güzel, o yüzden ona yapışamam ki, zaten istemem de böyle bi-" derken birden sözümü o bayıldığım (!) sesiyle kesti. Hiç acımadan.

"Ama şöyle yapabiliriz sen düşman ayağına gid-"

"Sözümü kesme ve dinle!" diye haykırdım birden. Sinirden gözüm dönmüştü. Neden bir kez olsun beni anlamak istemiyordu? Ortada dalga geçebileceği şeyler yoktu. Aksine çok ciddi şeyler vardı.

REİSWhere stories live. Discover now