4.4

8K 436 493
                                    

          

45.Bölüm

Multi: Derinsu Uz

Donuk bakışlarımı etrafta seri bir şekilde gezdirdim. Belimdeki sıkı kollar bunalmamı sağlasa da, bir şey çaktırmamaya çalışıyordum. Tek düşüncem, planımızın tıkır tıkır işlemesiydi. Tek isteğim buydu.

Tek sevincim ise,  Deniz'in hiçbir şey anlamasına izin vermeden binadan çıkarmamdı. Yaklaşık 10 dakikadır aşağıda beni sakinleştirmeye, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Korkuyormuş gibi davranıyor ve tek kelime bile etmiyordum. Adamlarının şimdiden Alarm'ı talan ettiğini tahmin edebiliyordum ama ona güveniyordum.

O kata çıkıp da, o kâğıtları ele geçirmeden hayatta aşağıya inmeyeceğini biliyor ve güveniyordum. Deniz'in beni çekiştirdiğini hissettiğimde parmak uçlarıma kadar buz tuttuğum halde yerimden kıpırdamamaya karalıydım. Aykan'dan herhangi bir haber almadan gidemezdim. Onu burada tek başına yüz üstü bırakamazdım.

"Hadi artık güzelim. Eve bırakmam gerekiyor seni." diye isyan ettiğinde kaşlarımı çattım. Beni eve bırakması gerekiyordu çünkü hemen ardından gelip Aykan ile ilgilenecekti, değil mi? Zorlukla yutkundum ve parmaklarımı göğsüne koyup, bakışlarımı gözlerine diktim.

O ise hazırdı zaten. İndiğimizden beri gözleri her daim gözlerimdeydi. Bekliyordu, ama neyi beklediğini bilmiyordum. Ya benden şüphelenip bazı şeyleri ağzımdan kaçırmamı bekliyordu ya da kendime gelip, eve gitmemizi bekliyordu.

Ah, tabiki ikinci seçeneği bekliyordu. Aptal olmasa zaten Aykan'ı atlatamazdık.

"Deniz..." dedim sessizce. Etkili olmasını dilediğim bakışlarımı es geçip, tırnağımla göğsünde yuvarlak çizmeye başladığımda âdem elmasının aşağı indiğini fark ettim. Ardından vücudumu, vücuduna daha da yapıştırıp kulağına yükseldim ve konuştum. "Beni bırakma lütfen. Evde duvarlar üstüme üstüme geliyor, dayanamıyorum."

Bir adım geri çekildiğinde, şaşırmıştım. Cidden şaşırmıştım. Ondan bu isteğimi koşulsuz şartsız kabul etmesini beklerken, reddetmesi fazlasıyla şaşırtıcı aynı zamanda da sinir bozucuydu. Aykan'a onu hiç aramamız gerektiğini söylediğimde beni dinleseydi şuan bununla uğraşmıyor olacaktım. "Ama üşüyeceksin." dedi düşünceli bir biçimde.

"Ama Mart ayındayız sonuçta, kış değil." dedim ben de itiraz ederek. Dişlerini sıktığı çenesinden oldukça bariz belli olurken, kararan bakışlarına bakakaldım. Bu kadar çabuk sinirlenmesi de oldukça can sıkıcıydı.

"Hava eksilerde Derin. Gecenin bir yarısı, dağın tepesinde hava kıştan farklı değil!" diye bağırdığında kaşlarımı çattım ve anlık sinirle çenesinden tuttum sertçe ve yüzünü yüzüme doğru çektim. Delirtiyordu resmen beni. Karşısında eskiden olduğu gibi dilediği zaman bağırabileceği bir Derinsu yoktu, bunu anlamalıydı.

"Bana bak." dedim tane tane. "Ben ne istiyorsam, o olacak. Seni aradığıma pişman etme beni." Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı ve hemen ardından hayran kaldığını belli eden bir gülümseme takındı. Böyle bir tepki beklemiyor olsa gerekti. Aniden o açtığı mesafeyi kapattı ve dudaklarıma eğildi.

Zihnimdeki paslı çarkların hepsi bir anda hızlandı sanki. Yine aynısı oldu ve Aykan'ın yüzü gözlerimin önüne perde gibi indi. Soğuk hava etkisini bir anda ateşe bıraktı ve anlık bir hareketle başımı sağa çevirdim. Dudakları yanağımla buluşurken duraksadı ama küçük bir buse kondurup geri çekildi. Ellerimi kollarına koyup, iteklediğimde itiraz etmeden geri çekildi ancak bu dikkatli bakışlarının etkisi altında kalmamı sağlamıştı.

REİSWhere stories live. Discover now