3.2

9.9K 565 481
                                    

Multi: Justin Bieber- As Long As You Love Me

"İçiniz kor gibi yanarken susmak, acıların en beteridir,"

33.BÖLÜM

Kış mevsiminin öldürücü soğuğunda derin bir nefesi içinize çektiğinizde ne hissediyorsunuz? İliklerinize kadar titrerken söven mi, yoksa uyuşan düşüncelerinizin karşısında huzurla gülümseyenlerden misiniz? Şahsen ben o huzurla gülümseyen kısımdanım. Kışı sevmiyorum, öldürücü soğuğu seviyorum. O soğuğun bedenimden ziyade düşüncelerimin ipe takılırcasına gerçekleştirdiği uyuşturmayı seviyorum.

Zordan ziyade, imkânsızı seven birisiyim sanırım.

Başım kucağımdaki ellerime kenetlenmişken, uykum gelmişti. Sinirliydim, hem de fazlasıyla zira sinirimi çıkaramamıştım. Belki de kriz geçirebileceğim kadar yükselmeme sebep olan o kadından hıncımı alamamıştım. Engel olmuşlardı.

"Bu saygısızlığını nasıl açıklayacaksın?" Duyduğum sert sesin bir etki etmediğini fark ederek, ofladım. Oturduğum koltukta sağ bacağımı sol bacağımın üstüne atarak, bahsettiği saygısızlığa bir artı daha ekledim.

Boş iş olduğunu düşünüyordum şu müdür mevzularının. Birkaç ceza hatta Deniz araya girerse ceza dahi almadan sıyrılabileceğimi biliyordum. Müdür ve o yelloz da biliyordu fakat hâlâ amaçsızca uğraşıyorlardı. Aptallar.

"Derinsu!" diye tok bir şekilde bağırdığında umursamaz bakışlarımı gözlerine diktim. Yaşlılıktan gözlerinin kenarı kırışmıştı. Yoruluyordu artık bizlerle uğraşmaktan, bu bariz bir şekilde ortadaydı. Bu yüzden neden hâlâ zorladığına anlam veremiyordum.

"Efendim hocam?"

Derin ve sabır dilenen bir nefesi içine çekip elleriyle gözlüklerini düzeltti. "Ya artık şu terbiyesizliklerin hakkında birkaç açıklamada bulunup özür dilersin ya da disipline def olup gidersin!" diye bağırdı.

Başımı onaylamaz bir biçimde iki yana sallarken, gerçekten rahattım. Bu rahatlığımın nedeni ise, okulun berbat bir okul olması ve Deniz'in varlığıydı sanırım. Deniz'in ailesi okuldaki tek varlıklı aile olduğu için bu kadar umursamazdım, kurtarırdı beni her daim. Okula gelecek olursak, puansızdı zaten. Her telden insan cirit atıyordu.

"Gerçekten öyle, baş edilmiyor artık seninle kızım." diyen Çiğdem'le durağanlaşan vücudum yavaştan sinyal vermeye başlamıştı. Müdür odasına girdiğimiz andan itibaren 'Kızım, canım' gibi anlamsız kelimelerle hitap ediyor, kendini acınası bir duruma sokuyordu.

"Sen sus."

"Bakın Müdür Bey şu cevaplara, bence artık sıkı bir cezayı hak etti." diye tekrardan bilmiş bilmiş konuştu.

"Peki, bunu siz istediniz. Hocam Deniz ile aramdaki ilişkiyi duyduğunuzu varsayıyorum ve sizden bir şey gizlemek istemiyorum. Biz Deniz ile ayrıldık ve bu yüzden birkaç haftadır oldukça mutsuzdum. Bugün kahkaha attığım için Çiğdem Hoca aniden mutluluğumun sebebini sordu ben de söylemek istemedim." diye başladım kendimi savunmaya. Fazla sabretmiştim bu kadına.

Bakışlarımı karşımdaki koltukta oturan arsız kadına diktim. Endişeli gözüküyordu. "Bunun üzerine Deniz'e dönüp barışıp barışmadığımızı sordu ve hemen ardından 'Denizciğim, sana çok daha iyileri layık bence.' şeklinde küstahça bir yorumda bulundu. O bu okulda bir öğretmen, ben de bir öğrenciyim. Tek görevi ders anlatmak iken, özel hayatıma böyle iğrenç bir şekilde burnunu sokup beni herkesin önünde aşağılaması sizce doğru mu?"

Müdürün ağzı açık bir şekilde beni dinlemesi ve Çiğdem'in koltuğun kenarını gergin bir şekilde sıkmasıyla memnunca gülümsedim. Konuşmayı sevmezdim fakat konuştuğum zaman da tam konuşurdum, üzgünüm.

REİSWhere stories live. Discover now