BÖLÜM 58: ASKERDEN SONRA (1)

2.8K 65 8
                                    

HANGİ YAZAR FİNAL SONRASI BÖLÜMLERİ YAZMIŞTIR? O YAZAR BENİM ARKADAŞLAR :D
HİKAYENİN GERÇEK BİR HİKAYE OLMASINDAN DOLAYI, ASKERDEN GELDİM VE BİTTİ OLSUN İSTEMEDİM. FİNAL BÖLÜMÜ YAPMAMIN NEDENİYSE, TAMAMEN ASKERLİK ÜZERİNE OLAN HİKAYEYİ BİTİRMİŞ OLMAKTI. NİHAYET ASKERDEN SONRASINA GELDİK. HADİ BİRKAÇ BÖLÜM DAHA BU HİKAYENİN AKIŞINA BIRAKALIM KENDİMİZİ. DAHA SONRA DA, YEPYENİ BİR HİKAYE İLE YOLUMUZA DEVAM EDELİM.

İYİ OKUMALAR DİLERİM. BU ARADA BU BÖLÜMLERİN BAZILARINDA, RESİMLER OLACAKTIR. GEREKLİ BÖLGELERİ SANSÜRLENEREK, DAHA ÇOK HİKAYENİN İÇİNE GİREBİLMENİZ VE BENİMLE OLABİLMENİZ İÇİN, BÖYLE BİR KARAR ALDIM. ^_^


24 saatlik yorucu bir yolculuk sonunda eve dönmüştüm. Yükseklik korkum olduğu için, her zaman otobüsü tercih ederdim. O gün terminale vardığımızda, yabancı bir şehre iner gibi indim otobüsten. Şarjım bitmişti ve bitmeden önce Bursa'ya girdiğimizi haber verebilmiştim anneme. Artık Balıkesir'deydim ve memleketimin havasını soluyordum. Gerçekten yabancı hissediyordum kendimi o an. Bunun olacağını biliyordum aslında, araştırmıştım askere gitmeden önce. Askerlik psikolojisinin ilk 6 ay sürebileceğini okumuştum. Tam terminalin binasına nereden gireceğime karar verirken, arkamdan biri seslendi. Arkamı döndüğümde, hissettiğim duyguları nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Ama anlatmaya çalışacağım yine de. Kalbim yerinden çıkacak gibi hissettim, annem ve kızkardeşimi gördüğümde. Özlem duygusunun içine, mutluluk dahil olmuştu. Hüznümü yarıp atan bir sevinç duygusuydu yaşadığım. Yabancılığımın içinde bir tanıdıktı annem ve kardeşim. İşte o an, onları gördüğüm an 21 yıl sonra yeniden doğmuş gibi hissetmiştim.

Gülümseyen gözleriyle el sallıyordu annem. Kardeşim şaşkınlığını ve mutluluğunu, iki elini ağzına kapatarak belli ediyordu. Annemin gözlerinde varolan doluluğu, uzaktan bile anlamam mümkündü. Çok duygusal bir kadındır benim annem. Ama çokta merttir. Tam bir Osmanlı kadınıdır, otoriterdir, ancak önüne geçemedeği bir yufka yüreğide vardır. Annem benim hayatımda önüne kimseyi geçiremeyeceğim, muhteşem ötesi bir varlıktır.

O muhteşem varlığa ve değerlime doğru, hızlı adımlarla yürümeye başlamıştım. Yaklaştıkça kalp ritmim belirgin bir şekilde artıyordu. Ana kokusu denilen o kokuyu duymak için, coşuyordu içim adeta. Öyle bir sarıldım ki, yaşama sebebime. Boynuna başımı yasladım önce, öpmeye başladım annemi özlem içinde. Gözlerimin doluluğunu düşünmüyordum, sevincim kat be kat artmıştı. Annem ise göz yaşlarını çok akıtmıştı. Ağlamasının arasında zor anlaşılan sesinden, bana birkaç cümle dökülmüştü:

- Oğlum! Yavrum benim. Sağ salim döndün! Ah yavrum, birtanem benim.
- Annem, ağlama nolur. Bak döndüm işte, üzülme daha fazla.
- Elimde değil oğlum, elimde değil.

Annemin yanında duran ve gözleri yaşlanmış kardeşime bakakalmıştım. Öyle sevinçli, ancak öyle yorgun bakıyordu ki o da. Özlemiştik birbirimizi çok. Annemle uzun bir sarılmanın ardından, kardeşimle kucaklaştık. Sımsıkı sarıldık ikisiyle de. Annem sözlerine devam etti:

- Gelmeyin dedin oğlum ama, dayanamadık sürpriz yaptık. Hadi gelin çocuklar, eve gitmeden önce birer çay içelim.
- Balıkesir çayı değil mi anacım?

Gülüştük öylece. Balıkesir'de birçok şeye özlem duyuyordum tabi. Özcan kardeşimin güzel yemeklerine rağmen, ana yemeğine duyduğum özlem bambaşkaydı mesela.

- Annem, neler yaptın bakalım. Yemeklerini öyle özledim ki, bilemezsin.
- Yemeklerin hepsi hazır yavrum. Ama kahvaltı hazırladık kardeşinle önce. Güzelce bir kahvaltı edersiniz, sonra istediğini ye. İstediğini yaparım daha ben sana.
- Kahvaltı mı? Menemen var mı?
- Abi, inanır mısın annem çıkmadan doğradı malzemeleri. Kaplara koydu geri döndüğümüz gibi, iki dakikada sıcacık hazırlayıveririm deyip duruyordu. Kıskandım doğrusu.

Kardeşim çok iyi bir kızdır. Muhteşem bir yüreği vardır. Ama beni bazen kıskanır bu bir gerçek. Derim ki ''Ben erkeğim, sen kız. Kıskanmanın anlamı ne?'' Ama huy işte değişir mi hiç? Gerçi bu kez tamamen gülüşelim diye söylemişti bunu. Menemen kahvaltıda en çok özlediğim şeylerden biriydi ve annecim bunu unutmamıştı. Eve gidelim diye can atıyordum. Ama bir yandan da, kafam çok dalgın ve yabancılaşmış gibi hissettiriyordu herşeye karşı. Evime girdiğimiz zaman, nasıl hissedecektim ki?

Çaylarımızı içerken bolca sohbet etmiştik. Annem askerlikten anlatmamı öyle istiyordu ki! Ben de bazı anılardan bahsettim o an. Gerisi bitmeyecek bir anı furyası olduğu için, evde zaman zaman ve uzun uzun konuşurduk nasılsa. Çaylarımızı bitirip kalktık ve merkeze gitmek için, otobüslere bindik. En arka koltuklara gittim özellikle. Böylelikle soluma annemi, sağıma kız kardeşimi alabilmiştim. Ayrı ayrı oturmayı hiç istemiyordum. Yol boyunca annemin omzuna yattım ve hüzün ile mutluluğun aynı anda yaşanabileceğini farkettim. Bir yanım Gümüşhane'de, Köse'de, Orhan'da ve arkadaşlarımda kalmıştı. Bir yanım ise memleketime, anamın, kardeşimin, babamın, arkadaşlarımın ve tüm sevdiklerimin yanına gelmişti.

Çok geçmeden merkeze gelmiştik ve indik otobüsten. Tanıyordum buraları, ama yabancı gibi geliyordu yine de heryer. Anneme döndüm ve söze girdim:

- Anne, unutmuşum buraları ben ya. Yürüyerek gidelim mi eve? Yakın nasılsa, geze geze gideriz.
- Olur oğlum olur öyle yapalım. Merak etme sen, herşey yoluna girecek. Tüm askerler, tüm evlatlarımız böyle hissediyormuş. Sen yokken çok gelen giden oldu Allah kavuştursun demeye. Anlattılar onlarda, alışamıyormuş insan ilk etapta.
- Benim alışmam da zaman alacak gibi, ne dersin?
- Alışırsın alışırsın. Hem eve gidelim bak, seni şaşırtacak bir sürprizimiz var. Çok istediğin birşeydi.
- Hadi ya! Söyle söyle, eve kadar bekletme beni.
- Yok, sabret eve ne var şurada?

Sürprizi gerçekten çok hoştu ailemin. Eve geldik, mahalleye girdiğimizde değişik duygular içindeydim. Evin kapısını annem açtı ve içeri girdik. Zar zor adım atıyordum üst kata çıkmak için. Çok yabancı bir yer gibiydi evimiz. Ayakkabılarımı çıkardım ve merdivenden çıkmaya başladım. Evimizdeyim işte sonunda. Kavuşmuştum aileme ve yuvama. Peki bu halim neydi böyle? Neden böyle kopuk bir haldeydim?

Ruh halime uzun zamandır anlam veremiyordum zaten. Askerliğin Orhan'lı ayları başladığında, ruh halim gerçekten değişmişti benim. Şimdi de yadırgamak yerine, alışmaya çalışmak zorundaydım. Odama doğru ilerledim valizlerimi bırakmak için. Odamın kapısını açtığımda, bir de ne göreyim? Yeni bir bilgisayar! Ondan da önemlisi, istediğim renge boyanmıştı odam. Muhteşem görünüyordu gerçekten. Valizleri kapıdan girerken bırakıp, odamı izlemeye başladım. Evet benim odamdı, çok yabancıydı ama benim odamdı işte. Hemen geri dönüp, anneme sımsıkı sarıldım ve konuşmaya başladım:

- Annem! Ne gerek vardı? Yaptığınız masraflar yetmedi mi 15 aydır?
- Olur mu hiç öyle oğlum? Hakettin sen. Herşeyin en iyisini hakediyorsunuz sen de, kardeşinde.

Valizlerimi bıraktıktan sonra, salona geçmiştim. Kahvaltıyı bekliyordum ve kardeşimle sarılmış oturuyordum koltukta. Hem konuşuyor hem de hasret gideriyorduk. Kahvaltıdan sonra odama geçecek ve valizlerimi boşaltacaktım. Anıları ortaya dökülecekti birer birer ve duygusal anlar yaşamama neden olacaktı.

ASKERLİK AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin