BÖLÜM 23: ASKERLİK AŞKIM ŞİMDİ BAŞLIYOR - GÜMÜŞHANE VE USTA BİRLİGİ

3K 107 9
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR, YENİ BÖLÜM İLE SİZLERLEYİM. İYİ OKUMALAR DİLİYORUM. YAZARKEN TEKRAR YAŞADIĞIM BİR BÖLÜM OLDU. 💕

AYRICA HERKESİN KURBAN BAYRAMI MÜBAREK OLSUN. SAĞLIK, BARIŞ VE BİRLİK İÇİNDE BİR BAYRAM GEÇİRMENİZİ DİLERİM. 👪🐮🍬

24 saatten fazla süren bir yolculuk yapmıştım. Yükseklik korkum olduğu için, otobüs ile gitmeyi tercih etmiş ve yorucu ama keyifli bir 24 saat geçirmiştim. Ordu'da mola verildiğinde bir çay ve hafif bir kahvaltı için, dibimizdeki restoranı tercih etmiştim. Saat sabah 6 civarıydı, hava yeni aydınlanıyor ve o muhteşem esintisi ile beni mestediyordu. Çayımın sıcaklığı içimi ısıtırken, denizin ve rüzgarın bir araya gelerek oluşturduğu o muhteşem hava, ölene dek Ordu'ya aşık biri olmama neden olacaktı. Kahvaltımı ederken, mecburen evi aramıştım. Ben onları o saatte uyandırmak istemesem de, annem her saatte aramam konusunda ısrarcı olmuştu. Onu üzmek istemezdim ve fırsat buldukça arama yapmıştım bu yüzden. Hemen evi aradım ve bekledim. Çalıyordu telefon, çok geçmeden de anneciğim açmıştı.
- Alo
- Oğlum
- Uyandırdım mı annecim?
- Olsun yavrum önemli değil, nerdesin?
- Ordu'da kahvaltı ediyorum anne. Mola verdi otobüs burada.
- Oh, afiyet olsun oğlum. Nasıl oralar güzelmi?
- Her şehir bir harika ama Ordu bana bambaşka geldi anne. Havası muhteşem, bir yanda mavisi bir yanda yeşili. Hayran oldum buraya ben.
- Sevindim oğlum, sevdiysen sorun yok. Orası güzelse Gümüşhane'de güzeldir kesin. Ne de olsa Karadeniz, yeşili doğası yeter. Oraya inince de girmeden mutlaka ara bizi oğlum, tamam mı?
- Tamam annem, ararım tabi. Mola bitmeden bir çay ile bir sigara içeyim. Şimdilik kapatıyorum seni çok seviyorum annem.
- Ben de seni seviyorum canım oğlum.
- Görüşürüz anneciğim.
- Tamam oğlum, görüşürüz.
Annemle konuşmak bana daha da enerji vermişti. Kahvaltı ettikten sonra, kısa bir zamanın kalmış ve onu da bir bardak daha çay alıp sahil kenarında yapayalnız duran, mavi ve beyaza boyanmış masallar kadar güzel bir kayığa yaslanarak, sigaram ile birlikte içmiştim. Hem büyülenmiş, hem de anlatılmaz bir mutluluk hali sarmıştı içimi. Mola bitmek üzereyken, otobüse geçtim ve yerimi aldım. Şu an hatırlamadığım bir nedenden dolayı, Ordu'nun içine gitmişti otobüs. Sanıyorum ki ya yollarda tadilat vardı ya da otogara girmesi gerekiyordu. Sonuç olarak otogara girmiştik. Yeni yolcular binmiş ve çok durmadan yola çıkmıştık. Ordu'da sokak aralarından geçerken, yoldan da yolcular alıyordu otobüs.
Bir amca ile teyzeyi almak için durmuştu bir sokakta. Ellerinde kocaman ve gergince bir çuval vardı. Kapıdan girip çuvalı da içeri almışlardı. Ancak o an çuval patlamış ve içinde bir dolu fındık olduğunu görmüştüm. Bir miktarı yerlere saçılan fındık, amcanın da yakarışına sebep olmuştu. Laz şivesi ile konuşuyorlardı. Tabiki rahatlıkla anlıyordum dediklerini, ancak gerçekte o güne kadar hiç Karadenizli biriyle denk gelmemiştim.
- Hay Allah ya, görüyor musun hanım? Çuval patladı bak.
Eşinin de ona söylediği birkaç kelimeden sonra, bir de baktım ki herkes fındıkları toplamaya yardımcı oluyor. Hemen yerimden kalktım ve ben de eşlik ettim yardıma. Ben böyle el birlik işleri çok severdim, ancak bizim taraflarda ara ki bulasın. Bu fırsatı kaçırmak istemedim ve severek yardımcı olmaya başladım.
- Dur amca ben de yardım edeyim.
- Sağol oğlum sağol. Buralardan değilsin herhalde sen. Asker misin yoksa?
- Konuşmam şiveli değildi sonuçta, saçlarım da asker saçıydı. Anlamasına yine de şaşırmıştım tabi.
- Evet amcam, Gümüşhane'de askerlik yapacağım, oraya gidiyorum.
- Ha maşallah! Allah korusun, Allah sahip çıksın Mehmetçiklerimize.
- Allah razı olsun amca, amin sağol.
Fındıkları toplayana dek ilk tanıdığım bir insanın bu kadar sıcak ve samimi yaklaşımı, beni gerçekten etkilemişti. Toplama işlemini bitirip, yerlerimize geçtiğimizde, amcadan çok daha tatlı ve imrenilesi bir atak geldi. Doldurduğumuz torba ile otobüsü dolaşan bu amca, herkese avuç avuç fındık ikram etti. Bana da fındık verdi ve söze girdi.
- Yiyin oğlum yiyin. Güç kuvvet olsun askerimize.
- Sağol amcacım.
İşte Ordu'ya olan hayranlığımın bir nedeni de, bu tatlı anımdı. Herkes yerine geçtiğinde, yolculuk yeniden başlamış ve yolculukta son durağım olan Trabzon'a ulalmıştık. Buradan da başka bir otobüs aracılığıyla Gümüşhane'ye geçecektim. Benimle birlikte birkaç asker daha bilet alıp otobüse yerleşmişti. Trabzon'da gerçekten Karadenizin inci şehirlerinden biriydi. Yeşil ile mavinin en güzel kombini olan, anlatılmaz bir şehirdi. Çok geçmeden Gümüşhane'ye gidecek otobüsün anonsu yapıldı ve otobüse bindim. Otobüs yola çıkmıştı. Son durağa doğru giderken, etraf fazlasıyla dağ ve sarp kayalıklarla bezenmeye başlamıştı. Dönemeçli yokuşları iniyor, yine dönemeçli yokuşlardan çıkıyor ve yolumuza devam ediyorduk. Ve sonunda Gümüşhane otogarına giriş yapmıştık. Ufak bir otogardı burası. Şehirde gerçekten ufak bir şehirdi. Ancak otobüsten inince çevrenin güzelliği insanı büyülüyordu. Burası binalara mahkum kalmış bir şehir değildi. Doğanın varlığını hissetmek için, çok doğru bir yerdi gerçekten. Otogarda değişik duygular içine girmiş ve kapının önüne çıkmıştım. Bir yol, karşıda büyükçe bir dere ve etrafını kaplayan parmaklıklar, ara ara merkeze girişi sağlayan köprüler ve adeta merkeze girişi temsil eden ve büyük bir hoşgeldin gösterisi yapan Gümüş Otel tabelası göze çarpıyordu. Şehrin çevresi sarp kayalıklardan oluşuyordu. Ya da dağlar yer alıyordu bu şehri dış etkenlerden korumak istercesine. Derenin boyunu takip ederek, ilk köprüden diğer tarafa, şehir merkezine geçmiştim. Gökyüzü sanki akşam üzeri gibiydi. Bunun sebebi ise, yüksek dağ ve kayalardı. Merkeze giriş yaptıktan sonra, askeriyeye gitmek için yol tarifi aldım. Askeriye de merkezin dibindeydi ve öğrendiğim iyi olmuştu. Saat daha çok erkendi ve hemen giriş yapmak istememiştim. Biraz simit, börek ve çay keyfi yapabileceğim bir mekana girip oturdum. Zaman geçiyordu ve giriş saati yaklaşıyordu. Şehre hayran kalmamak elde değildi. Ancak içimde sebebini itiraf edemediğim korkular, mideme bile vurmaya başlamıştı. Bu korku ve tedirginliğimin sebebi, yeni bir düzene, yeni arkadaşlar ve yeni komutanlara nasıl alışacağıma dair düşüncelerimden kaynaklanıyordu.
Saat akşam üzeri 16:00 civarında kalktım ve askeriyeye doğru yola çıktım. Yaklaştıkça önümden giden askerleri, valizlerinden ve saçlarından farkedebiliyordum. Onları takip edercesine yürürken, nihayet Gümüşhane ilinin Jandarma Komutanlığı binası kendini göstermişti. Kütahya'nın aksine daha ufak, daha çok katlı, daha yüksek ve devasa kayaların, dağların arasında kalmış bir bina beni bekliyordu.

ASKERLİK AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin