BÖLÜM 29: ORHAN İLE GEÇEN GÜNLER

4.4K 111 11
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR. YENİ BÖLÜM SİZLERLE, İYİ OKUMALAR DİLİYORUM.
AYRICA GECİKME YAŞANDIĞI ZAMANLARDA, MUTLAKA BİR MEŞGULİYETİM OLDUĞU İÇİN GECİKME OLMUŞTUR, BİLGİNİZE.

Zaman geçtikçe daha da ısınmıştım Orhan'a. İyi arkadaş olmuştuk ayrıca. Sık sık zaman geçiriyorduk Orhan ile. Gün içinde görevler, ısrarla temiz olduğu halde binaya tekrar yapılan temizlikler derken akşam oluyordu. Temizlik veya başka bir görev verildiğinde, Orhan'ı benim olduğum gruba almak için elimden geleni yapıyordum. Genelde işe yarardı ve sözüm geçerdi o konuda. Orhan yanımda olduğunda, ayrı bir huzur oluyordu içimde. Herşeyi istekli yapıyordum. Hiç bir yorgunluk hissi dahi yaşamıyordum. Ancak o gün onun görev alanı tamamen değişecekti. Orhan şoför olarak gelmişti. Zırhlı araç şoförüydü. Köse'de bir adet zırhlı araç bulunuyordu ve zamanı gelince o şoför olacaktı. O gün de gelmişti nihayet.
Üst koğuşta düzenleme yaparken, santral sorumlusu olan devrem girdi koğuşa ve Orhan'a seslendi:

- Orhan! Biray başçavuş seni çağırıyor!
- Tamam, geliyorum.

Orhan işi bırakıp, koğuştan çıktı ve komutanın yanına gitti. Ben pek ilgilenmemiştim. Sonuçta sık sık komutanlar tarafından çağırılıyorduk hepimiz. Biz temizliğe devam ederken, Orhan geri döndü. Biz sormadan söze girdi:

- Arkadaşlar araç bana devredildi. Ben iniyorum bahçeye, araç işlerine bakayım biraz.
- Ooo, hadi hayırlısı dostum. Tamam görüşürüz git hallet sen işlerini.

Elinde sorumlu olduğuna dair evraklar ile, koğuştan çıktı Orhan. Aslında bu olay benim ruh halime büyük etki edecekti. İlerleyen günlerde, şoförler belirlenince, benim açımdan üzücü durumlar da kendini göstermeye başlayacaktı.
Orhan inince, biz de geri kalan arkadaşlar ile birlikte temizliği bitirmiştik. Artık akşam olmak üzereydi. Akşam yemeği saati gelmişti. Tam bu sırada 1987/4 dönem askerlerin, birliğe geldiğini öğrendik. Askerliğin yarısını bitirdiğimizin resmiydi bu askerler. Hemen aşağı indik ve kimler geldi görelim istedik. Gelenler arasında 2 kişi şoför olacaktı. Erkan ve Ercan adında 2 asker. Diğerleri de iyi çocuklardı. İlerleyen zamanlarda iyi anlaşacağım iki askerde vardı içlerinde.
Onları da Orhanlar gibi büyük bir ilgi ile karşıladık. Üst kata çıkmaları ve yerleşmeleri için yardımcı olduk. Yemek saati gelmişti ve aşağıya inmemiz gerekiyordu. Yeni gelen askerlere sesşendim:

- Arkadaşlar, valizleri koyun şimdilik. Akşam yemeği veriliyor. Yemeğinizi yedikten sonra yerleşirsiniz.
- Tamam abi, teşekkür ederiz yardımcı olduğun için.
- Ne demek dostum, merak ettiğiniz ne olursa sormaktan çekinmeyin. Hadi iniyorum ben aşağı, siz de gecikmeyin yemek kalmaz sonra.

Ben aşağı indim ve yemek dağıtılana kadar, bir sigara yaktım. Etrafa bakınıyordum ki, karşıda Ercan, Erkan ve Orhan'ın sohbet ettiğini farkettim. Araçlara bakıyorlar ve muhtemelen araçlar hakkında konuşuyorlardı. Kapının dibine, merdivene oturdum ve sigaramı içmeye devam ettim. Ayrıca onları izliyordum. Tabi ki bir art niyet beslemeden bakıyordum öyle. Yemekler, yemekhane girişine çıkmıştı. Sigaramı söndürdüm ve Orhan'lara da seslenerek içeri girdim:

- Arkadaşlar, yemek veriliyor haberiniz olsun.
- Tamam Emre, geliyoruz.

İçeri girdim ve yemeğimi aldım. Yemekte barbunya, patates püresi, pilav ve tatlı vardı. Salata da boldu bugün. Sevdiğim için iyice doldurdum tabağıma. Masama geçtim ve İbrahim ile karşılıklı oturdum.

- İbo, afiyet olsun kardeşim.
- Sağol devrem, sana da afiyet olsun.

Hem sohbet ediyor, hem de yemeğimizi yiyorduk. Orhan ve iki yeni askerde girmişti yemekhaneye. Yemeklerini aldılar ve masalarına geçtiler. Dikkatimi çeken konu, Orhan'ın devreleri kendi masalarında yemek yerken, Orhan'ın gidip bu askerler ile oturmuş olmasıydı. Kıskançlık mı ediyordum yoksa? Başka insanlar ile samimi olması, kabul edemeyeceğim bir şey miydi? Elbette sohbet edecekti askerlerle. Bu beni enterese etmezdi sonuçta. Ama daha birkaç saat olmuştu askerler geleli. Kendi devreleri ile yemeyi bırakıp, onlarla oturması gerçekten tuhaf gelmişti bana. Belki de içten içe kıskanmıştım onu. Yemeğimi yerken, arada bir orayı da izleyerek geçirdim zamanımı. Suratım düşmüştü farkediyordum. İstemeden oluyordu bu, engel olamıyordum. Yemeğimi bir an önce bitirip, masadan kalktım. İşlerim vardı ve üst kata, koğuşa çıktım. Dolabıma kantinden aldığım kola ve yiyecekleri bırakıp, koğuşun diğer kapısından idari işler bölümüne geçtim. Gelen askerlerin evrakları girilecekti bilgisayara. Oturdum ve onları kaydettim. Daha sonra Biray başçavuşun masasından, gelen askerler ile birlikte gelen evrakları da deftere kaydettim. İçlerinde bir resim ve şiir yarışması olacağını bildiren bir evrakta vardı. Eğer bizim ilçeyi de kapsarsa katılabilirdim. Resim yeteneğim ve  yazma yeteneğim vardı sonuçta.
İşlerim bitince koğuşa geçtim. Neredeyse boştu hala koğuş. Yatağıma geçtim ve oturdum. Yanımdaki yatak Orhan'a aitti. Komutan koğuş düzeni işini bana verdiğinde, onu yanıma yazdırmıştım. Yanımda uyuyordu sevdiğim adam. Yatağına baktım öylece. Elimi gezdirdim yattığı battaniyenin üzerinde. İçim acıyordu çok. Sevdiğim adam asker arkadaşımdı. Sevdiğim adam yanımda uyuyordu. Sevdiğim adam her an karşımda duruyordu. Ama biz sadece arkadaş, dosttuk onunla. Gidip, seni seviyorum diyemezdim. Senin için çok şey feda edebilirim diyemezdim ona.
Yerimden kalkıp dolabıma doğru ilerledim. Üzerimi değiştirdim ve aşağı indim. Koridorda pencereden yemekhane rahatça görünüyordu. Bir de baktım ki, Orhan, Ercan ve Erkan ile kola almış oturup sohbet ediyordu. Öyle mutlu duruyordu ki. Ya ben? Bense izliyor ve anlam veremediğim bir kalp acısı hissediyordum. Ağlamak geldi içimden ama tuttum kendimi. Ne yapıyordum ben böyle? Niye ağlamak istiyordum ki? Kıskanıyordum onu, farkediyordum. Daha ilk günden samimiyetleri fazlasıyla artmış olan Orhan'ı kıskanıyordum onlardan. İzlemek sadece içimi acıtacaktı. Bu yüzden çok durmadan, yukarı çıktım. Gidip yatağıma yattım ve bacaklarımı karnıma çektim. Yapayalnız hissediyordum bu kalabalığın içinde. Üzerime battaniyemi çektim ve uyumaya çalıştım. Aklım uykuya müsaade etmiyordu. Düşünüyor ve işin içinden çıkılmaz bir hale getiriyordum kendimi. Belli ki bu samimiyet, beni daha çok üzecekti. Gözlerimi zorda olsa kapadım ve uyumak için kendimi zorladım.

ASKERLİK AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin