BÖLÜM 24: USTA BİRLİGİ

2.7K 98 12
                                    

USTA BİRLİĞİNİN BAŞLANGICI MAHİYETİNDE OLAN, YENİ BÖLÜM İLE TÜM OKUYUCU DOSTLARA SELAM. İNŞALLAH BEĞENEREK OKURSUNUZ. DÜŞÜNCELERİNİZİ VE ELEŞTİRİLERİNİZİ, ÖNERİLERİNİZİ YORUMLAR İLE BELİRTEBİLİRSİNİZ. BU BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ VE ÖNEMLİDİR. İYİ OKUMALAR DİLİYORUM.

Kapıya geldiğimde, kendimi çok yabancı ve ustalığın aksine tamamen acemi hissetmiştim. Kapıda yavşak tavırlarıyla oraya alışmış üst devre askerler karşılıyordu bizi. Nizamiye girişinde valizlerimizi kontrol ettikten sonra, yol gösterip içeriye yolluyorlardı.
İçerde şöyle bir etrafa baktım öncelikle. İl Jandarma olduğu halde, Kütahya'da bulunan taburumuzdaki iki koğuş kadar bir yerdi burası. Belki biraz daha büyük denebilir. Bina 5 katlıydı ve benim en üst kata çıkmam gerekiyordu. Çünkü koğuş oradaydı. Kapıdan girdim ve bitmek bilmeyen merdivenleri çıkmaya başladım. İlk katta yemekhane, 2. ve 3.katta idari işler olduğunu sandığım odalar, 4. katta bir koğuş, 5.katta ise bizim kalacağımız koğuş bulunuyordu.
Koğuşa giriş yaptım ve kendime bir yatak ile dolap seçtim öncelikle. Kimseyle konuşasım yoktu. Burdaki herkes çok yabancı gelmişti gözüme. Zaten tanıdıkta olmayacaktı tabi ki, ancak o an düşünceler birbirine giriyordu işte. Hemen söylendiği şekilde yerimi ayarlamış, valizimi diğer askerlerin koyduğu gibi bir köşeye koymuş ve beni basan bu binadan bir an bile olsa kurtulmak için hızlı adımlarla aşağı inmiştim. Hemen altta bir koğuş ve yanında askeri gazino bulunuyordu. Gazinoya girdim, kantinin de orada olduğu farkettim. Açık olduğunu görünce, nolur nolmaz diyerek birkaç paket sigara aldım. Kendime de bir soğuk çay aldıktan sonra, yukarı çıkıp sigaraları valize bıraktım ve en alt kata inip binadan kurtardım kendimi. Bir sigara yakıp bu basık yerde ne yapacağımı düşünmeye başladım.

- Nasıl bir yere geldim amına koyayım? Güneş bile görünmüyor napacağım ben burada?

Kendi kendime sorular soruyor, kendimi iyice bunaltıyordum. İşin özü askeri görev olsa da, mecburi olsa da, içine sinmeliydi askerlik yapacağın yer. Burası ise bana göre değildi. Ben sigaramı içip çayımı yudumlarken, yanıma bir asker yaklaştı. Kısa boylu, yakışıklı ve hatta bana göre seksi bir çocuk. Söze girdi:

- Selam, yeni asker misin sen de?
- Evet dostum. Sen de öylesin galiba?
- Aynen, benim adım Kadir.
- Emre, memnun oldum kardeşim.
- Ben de memnun oldum. Tuhaf bir yer, etraftaki dağlar falan.
- Sorma ya, ben de nereye düştüm böyle diyorum kendi kendime.

Aramızda bu diyalog geçmiş, birer sigara daha içmiştik. O günü Kadir ile birlikte geçirmeye başlamıştık. Yemek saatinde yemekhane, sonrasında boş vakit ve gazinoda sohbet, yeni arkadaşlar derken, günün sonunda koğuşta yanyana yapabileceğim bir arkadaşım ve onun dışında birkaç arkadaşım daha olmuştu. Tabi bu durum, buraya alışamama olayını düzeltmemişti. Ancak en azından yalnız hissetmemek bir teselli olmuştu. Gece olup yat saati geldiğinde, yatak düzeni yapıldı. Biz yine yanyana kalmıştık Kadir ile. Ancak kalabalık olduğu için, merkezden ilçelere dağıtılana kadar 2 ranza birleşecek ve 5 kişi yatacaktık. Bunu diğer askerlerden duyduktan sonra, diyecek lafım kalmamıştı.

- Tövbe estağfurullah, 5 kişi yatılır mı yahu ufacık yer!
- Boşver dostum, şurada kalacağımız 1 hafta zaten.
- Öyle ama kardeşim, el insaf.

Söylensek bile sonunda yine denilen olmuştu.
Kadir benim dibimde, ben ranzanın en başında yatıyorduk. Kadir eşofman altı ile üstü çıplak yatıyordu. Ben de atlet ve şort ile yatmıştım yatağa. Vücudu çok güzeldi Kadir'in. Pürüzsüz bir vücudu, sportif hatları vardı. Yani öyle göbekli, tüylü falan değildi. İçimden hoş vücut diye geçirmişliğim oldu, ancak kesinlikle art niyetli bakmamıştım. Günler bu şekilde geçiyor, gün içinde eğitim yapıp, yemek saatinde yemeğimizi yiyor ve boş zamanları ya bahçede ya da gazinoda geçiriyorduk. Çok samimi olmuştuk Kadir ile. Hatta bu yeri sevmeye başlamıştım onun varlığı ile.
Tepeye kömür taşımaya çıkıyor, aşağı inip kaloriferhane temizliyor, bazen de bahçe temizliği yapıyorduk. Her işte de birlikte yer alıyorduk. Ayrılmıyorduk birbirimizden hiç. Konuşacağımız şeyler oluyordu her zaman.
Bir gün Kadir, ben ve 4-5 arkadaş daha yemekhaneye seçilmiştik. Yemekhanede önümüze çuvallarla getirilmiş patlıcan, soğan, taze fasulye, patates gibi sebzeleri soyacaktık.

- Oğlum ben hiç anlamam ki, evde bile elimi sürnüşlüğüm yoktur.
- Burada mecburen yapacaksın kardeşim. Hepimiz yapacağız kaçışı yok ki.

Söylene söylene başlamıştık işe. Patates ve patlıcan işi kolaydı kendi adıma. Ama soğan ve taze fasulye can sıkıcıydı. Ne olursa olsun akşam yemeği için yetiştitmiştik hepsini. İşimiz bittiğinde söze girdim:

- Soyamayız diyorduk millet, bakın bitti işte.
- Aynen ya hadi çıkalım da, çay içelim.
- Tamam o zaman, hadi millet.

Yemekhaneden çıkıp 4.kata çay almaya gittik. Çaylarımızı aldık ve gazinoda bir masaya oturduk. Sigaraları da yakıp sohbete başladık:

- Bu hafta sonu dağıtacaklar askerleri ilçelere.
- Bazıları da burada kalır kesin 
- Kalacaktır kardeşim, ancak ikimiz aynı yere düşeriz inşallah.
- İnşallah Emre kardeşim inşallah!

Rutin günler geçmiş ve o gün gelip çatmıştı. Hepimiz sabah kahvaltıdan sonra, bahçede toplandık. Komutanın gelmesini bekliyorduk. Nihayet komutan geldi ve askerlerin ayrılacağını ve belli gruplar halinde, ilçelerdeki askeri kurumlara gönderilceğini belirtti.
Burada da az çok bir alışmışlık olmuşken, yeniden savrulma vakti gelmişti anlaşılan. Hepimiz içtimada bir sıraya geçtik ve isimler söylendikçe, belirttikleri grubun duracağı yere giderek çökmeye başladık. Gümüşhane'nin Köse ilçesinde bulunan İlçe Jandarma Komutanlığı'na gönderilecek grup sayısı 11 kişiydi. Bu grubun içinde ben de vardım. Arkadaşlık kurduğum ve gerçekten sevdiğim Kadir ise, başka bir ilçeye gönderiliyordu. Bakakalmıştık birbirimize çöktüğümüz yerlerden. Şu andan itibaren kalkacak ve vedalaşacak, sonra yukarıda koğuşta bulunan eşyalarımızı alıp, araçlara binecektik.
Ayırma işlemi bittikten sonra, bize bir süre serbest zaman verildi. Hemen Kadir ile bir araya geldik.

- Kardeşim ya, tam da birbirimize alışmışken.
- Olsun kardeşim, birbirimizi ararız sık sık. Ufak yer zaten fırsat olurda çarşı izinlerinde buluşma şansı buluruz belki.
- İnşallah kardeşim, hadi çıkalım yukarı eşyalarımızı alalım.

Bir süre sohbet edip, sarılmış ve vedalaşmıştık. Diğer arkadaşlar ile vedalaştıktan sonra, bizim grubun bineceği aracın yanına gitmek için aşağıya indim. Hiçbiri ile burada geçirdiğim süre zarfında, tanışma şansım olmamıştı. Yani 1987/2 dönem askerler olarak 1 yıl geçireceğim 10 kişiyi henüz tanımıyordum. Araçlara sıkış tepiş binmiştik. Tek araç gitmiyor, terör tehlikesi ihtimaline karşın, ortada yolcu otobüsü bize eşlik ediyordu. Bizse arkadaki başka bir aracın içinde, sıkışarak oturmuş ve valizlerimizi de yanımıza aldık. Bu süreçte de tanışma ve konuşma fırsatı bulduk.

- Arkadaşlar, orada birbirimize sahip çıkacağız söz mü? Ne olursa olsun sahip çıkacağız.
- Söz kardeşim.
- Söz tabi, sahip çıkalım birbirimize, yoksa devrecilik yapacaklardır.
- Söz abi.

İbrahim, yine bir İbrahim daha, Tamer, Mustafa, Süha, Samet, İdris ve diğerleri. Birbirimize o esnada söz vermeyi unutmamıştık. Çünkü uzun süre birlikte olacak, iyi kötü 1 yıl geçirecektik. Orada üst devrelerimiz olacak ve mutlaka devrecilik denilen, yeni gelen askerlerin üzerine iş güç yıkma olayını yapacaklardı. Bu nedenle birbirimize söz vermiştik, ancak bu sözler nereye kadar tutulacaktı, yaşayıp görecektik. Nihayet yolculuk sona ermiş ve açık alanda, etrafı tamamen çayır, bayır, dağ, tepe olan bir askeri binanın önünde durmuştuk. İlçenin nüfusu mahalle denecek kadar azdı. Kapıdan içeri giren otobüslerden inmiş ve valizlerimizi de yanımıza almıştık. Bizi getiren komutanlarımız az sonra, bizleri bu bölüğün sorumlu komutanlarına teslim edeceklerdi.

12 aylık bir askerlik sürecimizin geçeceği yere ilk adımı atmıştık. Hiçbirimiz bu askeriyenin içinde iyi veya kötü nasıl anılarımız olacağını henüz bilmiyorduk.

ASKERLİK AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin