BÖLÜM 26: KÖSE'DE ARKADAŞLAR VE KOMUTANLAR İLE TANIŞMAK

4K 98 13
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR. YENİ BİR BÖLÜM SİZLERLE. HİKAYENİN ANA KONUSU, "ASKERLİK" VE "AŞK" BUNU DAHA ÖNCE DE BELİRTTİM. BU YÜZDEN BAŞTAN SONA AŞK İÇEREN BİR HİKAYE DEĞİL, YAŞANDIĞI GİDİŞATA GÖRE İLERLEYEN BİR HİKAYE OLDUĞUNU EKLEYEYİM. AŞK OLAYINA GELİRSEK EĞER, BİR SONRAKİ DEVRE, YANİ ALT DEVRENİN GELİŞİ İLE KONUYA AŞK DAHİL OLACAKTIR.

NOT: HİKAYE YAŞANMIŞ BİR HİKAYEDİR. İYİ OKUMALAR DİLİYORUM.

İkinci gün başlıyordu. Böylece, sabah nasıl kalkacağız ve neler yapacağız, bu düzenide öğrenmeye başlayacaktık.
O gece nöbetçi astsubay Ali isimli uzman çavuş olmuştu. Yatma vakti gelene kadar birkaç kez diyalog kurmuş, akşam yemeği sonrasında da yemekhanede toplanıp bir tanışma seramonisi yapmıştık. Ali, genç, bizden 2 yaş büyük, esmer, yeşil gözlü ve yakışıklı bir adamdı. Saf bir görünümü vardı ve iltifat oldumu dayanamayan bir tipti. Onun suyuna gidersen, onunla iyi zaman geçirebilirsin. Ancak tek eksi tarafı, bölükte bulunan üst rütbelilerden resmen korkuyor gibi bir hali vardı. Onlar tarafından çağırılınca, tedirgin ve endişeli bir hal alan bir adamdı. Ama cidden çok tatlı bir adamdı.
Ertesi gün sabahın 6'sında koğuşa girmiş ve palaskasını eline alarak, demir karyolalara hafiften vurarak bizi uyandırmıştı. Hemen kalkmış ve ikinci günümüze başlamak için, öncelikle tuvalete gidip lavabolarda traşımızı olmuş, ardından geri dönüp yatağımızı düzenlemiş ve koğuşun ortasını ikiye bölen dolaplara gidip üzerimizi giyinmiştik. İlk gün olacağı için 6'da kaldırılmıştık. Normalde 6.30'da uyandırıldığını, 7'ye kadar yemekhaneye inilmezse kahvaltı verilmediğini de zaman içinde öğrenmiştik.
Sabahın köründe hazırlanıp aşağı inmiştim. Birçok değişik adet görecektik. Askerlik böyle bir şey işte. Tabiri caizse, her köyün belirlenmiş bir adeti vardı. Kütahya'da alıştığımız düzenin dışına, Gümüşhane İl Jandarma'da çıkmıştık zaten. Ancak, Köse'de alışacağımız düzen en önemli olanıydı. Sonuçta tam olarak 1 yıl burada kalacaktık.
Kahvaltı için aşağı indiğimde, hiç sıra olmadığını gördüm. Fakat gidip sıraya geçmedim bile. Hem alışık olmamanın verdiği mutsuzluk nedeniyle yiyesim yoktu, hem de sıraya girsem sonuç olarak boşa beklemiş olacaktım. Çünkü üst devreler göt keyifleri bittiğinde, gelip ön sıraya geçeceklerdi. Ben de sabah çayı koymak için uyanan kantincinin yanına gittim. Hem hal hatır sordum, hem de bir kutu kola aldım:

- Günaydın
- Günaydın, buyur?
- Bana bir kutu kola versene.
- Al, nerelisin sen?
- Balıkesirliyim, sen nerelisin?
- Doğubeyazıt
- Anladım, Ağrı tarafından. Benim adım Emre memnun oldum.
- Sağol, Kemal benim adımda. 86/3 devreyim.
- Ooo, bitirmişsin abi ya, birşey kalmamış.
- He, bitti sayılır. Ama son aylar geçmek bilmiyor tabi.
- Anladım, hadi görüşürüz o zaman. Kolay gelsin.
- Sağol görüşürüz.

Bu da saf görünümlü, ancak kurnazın önden gideniydi. Zamanla öğreneceğime göre, çok iyi kantin işletiyordu. Hatta 3'e değil 5'e verip, kendide oradan geçiniyordu. Kurnaz herifin tekiydi işte.
Kolamı açtım ve binanın dışına çıktım. Arka kısımda, asker masalarına geçtim ve oturdum. Ortalama 45 asker içinde, kendimi yapayalnız hissediyordum. Kolamı yudumlarken, bir de sigara yaktım. Hava sabah serinini yüze vuran cinstendi. Ben birkaç sigara daha içerken, kahvaltı bitmeye başlamış olacak ki, bizim devrelerden Tamer ve İbrahim arka tarafa doğru gelmişlerdi. İbrahim komik çocuktu ve beni görünce seslendi:

- Ooo, devrem! Sen kahvaltı etmedin mi yoksa?
- Yok ya canım istemedi.

İkisi de gelip, masaya oturmuşlardı. Biraz sohbet ettik, biraz memleketlerden, acemi birliklerinden konuştuk. Çok geçmeden üst devrelerin yavşakça seslenişi ile, ön tarafa doğru yöneldik.
Herkes kendi mıntıkasına geçecek, içtima öncesi temizlikler yapılacaktı. Hem de her sabah. Normal hayatta bu tam bir eziyet olarak görülebilirdi. Ama askerde böyleydi işte. Mıntıkalar bölüştürülmeye başlandı. Bize bir üst devreden 1 asker ve bizim devrelerden ben dahil 5 asker bahçe temizliği düşmüştü. Toplam 6 asker, alt devre askerler gelene kadar, yani 3 ay boyunca dış temizliği yapacaktık. Veysel bir üst devreydi ve temizlik için eşleşince tanımaya başladım. Kesinlikle saf, çalışkan işten kaçmayan biriydi. O askeriyeye 3-4 tane Veysel gibi adam verseler, başka adama gerek kalmazdı. Vanlıydı Veysel ve iyi çocuktu. Her sabah koskoca bahçeyi birlikte süpürüp, nizamiye kapısının dışına kadar temizlerdik. Otluk alanlardan sigara izmaritlerini toplar, bize ait olan kömürlük kısmını da temizledikten sonra işimizi bitirmiş olurduk.
Günler bu rutinde devam etmeye başlamıştı. Komutanları gün gün daha fazla tanımaya başladım. Huylarını iyice öğrendim. Devrelerim ile tanışmayı da baya ilerlettim. Artık alışmaya başlamıştım. Ben değil, herkes alışmaya başlamıştı aslında. Kaçta yatacağız, kaçta kalkıp temizliği yetiştireceğiz, hepsini öğrenmiştik.
Yunus Uzman Çavuş o gün nöbeti devralan bir diğer komutandı. Konuşması, ses tonu ve daha nice özelliği ile, iticilik kelimesinin bir bünyede toplanmış haliydi. Tabi bu düşünce ilk etap için geçerli olacaktı. İlerleyen zamanlarda on numara beş yıldız bir adam olduğunu, her yeni asker anlamaya başlayacaktı. Komutanlara hiç eyvallah etmez, Ali Uzman'ın aksine hiç korkmazdı. Korkmasına bir sebepte yoktu mantıklı olarak. Bir Uzman Çavuş nasıl hareket etmeliyse, o şekilde hareket ediyordu sonuçta.
O sabah için temizlik bitmiş ve içtima saati gelmişti. Komutanlar bir bir nizamiye ve lojman tarafından içtima alanına toplanıyordu. Bugün ilk kez, bölük komutanı ile karşılaşmış olacaktık.
İsimlerini sonradan öğreneceğimiz Arif, Osman, Orhan, Murat, Hasan, Ertuğrul, İlker vs. komutanlar yerlerini almıştı. Hepimiz pür dikkat ve sessiz şekilde sıraya geçmiş beklerken, lojman kısmından bir assolist edasıyla, orta boylu ve göbekli bir komutan bize doğru geliyordu. Tekmil verecek, yani kaç asker ve kaç komutan ile hazırız bunu belirtecek olan komutan İlker başçavuş karşımızda dikilirken, komutanın geldiğini farketti ve yüksek sesle seslendi:

- Dikkat!
Köse İlçe Jandarma Komutanlığı ".................." emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım.
- Sağol
- Günaydın asker!
- Sağol!
- Nasılsın asker?
- Sağol!
- Siz de sağolun! Beni rahatta dinleyin!

Bu emriyle rahata geçmiştik. Bölük komutanı birşeyler konuşacaktı.

- Ben Jandarma Başçavuş Fevzi Korkmaz! Bölük komutanıyım! Eski askerler zaten biliyor! Yeni askerler de öğrenmiş olsun! Naptınız Ali, Yunus? Öğretildi mi düzen yeni askerlere?
- Ö..Öğretildi komutanım.

Ali Uzman nöbeti içtima sonrası devredip, istirahat için gidecekti. O anda kademe olarak Yunus Uzmandan büyük olduğu için, o cevap verdi soruya. Adeta titriyor ve kekeliyordu. Şaşırmamak elde değildi gerçekten. Bir komutan en düşük rütbede dahi olsa, karşısındaki komutanın önünde bu derece ezilmemeliydi. Ancak belli ki, adamın huyu böyleydi. İçtima böylelikle bitmiş ve öğlene kadar yanaşık düzen, şınav, mekik ne varsa yaptırılmak üzere, Yunus ve Osman Uzman'ın ellerine teslim edilmiştik. Osman Uzman ise kademe olarak uzmanların içinde biraz daha yüksekti. Orta yaşlarda, evli, 2 çocuğu olan ve lojmanda kalan, ensesine vur ekmeğini al denebilecek kadar temiz bir komutandı. İlerleyen günlerde bu komutanlar ile daha bir çok anımız olacak ve askeriyeye yeni komutanlar da dahil olacaktı.

ASKERLİK AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin