BÖLÜM 55

2.4K 84 7
                                    

MERHABA HERKESE. DEĞERLİ DOSTLAR, YENİ BÖLÜM SİZLERLE. ÜSTTEKİ ŞARKININ BÖLÜMLE İLGİLİ OLDUĞUNU BELİRTİYORUM VE İYİ OKUMALAR DİLİYORUM. SEVGİYLE KALIN 💕

FİNALE ÇOK AZ KALDI, BİLGİNİZE.

İstirahatim devam ediyor, ben de tadını çıkarmaya çalışıyordum. 2 gün sonra yeniden kontrole gidecektim. Doktor bunu, askeri sağlık karnesine özellikle yazmayı unutmamıştı.

Askerde sabahın köründe ihtiyaç banyoları olabiliyor. Bizim de böyle bir imkanımız vardı. Orhan sık sık sabah duşa girer ve öyle yatardı. Hazır kıta olduğu zamanlarda oluyordu bu zaten. Ancak öylelikle imkan bulunuyordu.

O gün genel banyo günüydü. Yani hepimiz banyo yapacaktık. Ben günlerdir iyi gibi görünmeye çalışan, bir ölü gibiydim. Depresyona girmiştim sanırım. Hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimden. Ne yemek istiyordum ne ayakta kalmak. Sadece uyumak istiyordum. Ancak bu şekilde devam etmezdi. Edemezdi çünkü asker ocağındaydım. Ana kucağı gibi olmuyordu. Depresyona girdim istediğim gibi uyuyup kalkayım diyemiyorduk. Bu yüzdende ayakta duran bir ölü gibiydim işte.

Akşam yemeği yenmiş ve banyo saati gelmişti. Genelde nöbet saati olmasını isterdik o saatte. Çünkü ilk nöbete çıkacak olanlar girip banyosunu yapardı. Ama o gece nöbet saatimiz değildi. Yemekten sonra serbest bırakıldık. Herkes koğuşa fırladı, önden gitme hevesiyle. Ben de bir sigara içtikten sonra, koğuşa doğru çıktım. Dizimin ağrısı geçmişti ama hala bir acı vardı. O yüzden yavaş yavaş ulaştım dolabıma. Orhan çoktan üstünü değişmiş ve askeri şort tipi çamaşırı ve atletiyle kalmıştı. Dolabından şampuan ve havlusunu alırken, ben de öylesine yaşıyor gibi, yorgun ve hevessiz bir şekilde üzerimi çıkardım 

- Kanka, banyoya gelmiyor musun?
- Hı?
- Banyoya diyorum, acele et. Önden gidip sıcak sıcak yıkanalım.
- Tamam sen in, gelirim ben de az sonra.

Nasılda mutluydu öyle. Neden heves etmeliydim ki? Banyoya neden önden koşmalıydım, sıcak sıcak yıkanayım diye? Tenime değen sıcak su, kalbimde yanan ateşi körüklemekten başka neye yarardı? Tenime değen su, sevdiğimin vücuduna akmıyorsa, tenim tenini sarmıyor, dudaklarım dudaklarında dolaşmıyorsa, ellerim ellerini tutmuyorsa dudaklarından süzülen o sıcak su yere damlarken, ne anlamı vardı? Bu yüzden aheste aheste üzerimi çıkardım ve boxerle kaldım. Havlumu, şampuan ve diğer ihtiyaçlarımı, birde temiz iç çamaşırı aldıktan sonra, ayağıma terliklerimi geçirip çıktım koğuştan. Banyoya indim ve kabinler boşalana dek bekledim. Alt devrelerden biri çıkınca, içeri geçtim. Tam o anda karmaşa başladı. Bizim devreler bir hortum soktu içeri. Nolduğunu anlamamıştım ilk etapta. Kafam öyle dalgındı ki, hemen sordum bizimkilere;

- Noluyo lan?
- Şşş! Selami oğlum.

Selaminin olduğu kabini gösterdikleri zaman aklıma geldi. 100'den düşüyordu bizimkiler artık. Selami de dün düşmüştü ve adettir ilk banyoda ıslatacaklardı. Normalde bu olay banyo dinlemez, her an yapılırdı. Ancak biz komutanlar ile aramızda terslik çıkmaması için, ilk banyoda diye anlaşma yapmıştık. Buz gibi suyla ıslatacaklardı çocuğu. Selami ise sıcacık suyun altında habersiz yıkanıyordu. Bizimkiler suyu açıp, kabinin üzerinden suyu aniden saldı. Böyle bir şey beklemiyordum ve onlarda beklemiyordu eminim. Öyle bir olay oldu ki, soğuk suyu yiyen Selami o şokla kabin perdesini tutmuş, perde ile birlikte yere serilmişti. Herkes kahkaha atıyordu. Çırılçıplak ortada kalan bir adama, ancak o yapılırdı o an. Ben bile gülmüş ve komik bir an olduğu için keyiflenmiştim. Herkes kabinden kafayı uzatmış, beklemede duranlar içeri gelmiş, hala soğuk suya maruz kalmaya devam eden çıplak Selami'yi izliyordu. O an, o kahkaha ve karmaşa üzerine bir de nöbetçi komutan gelmez mi? Selami perdeye sarılarak, Sezar gibi bir duruşla nasıl ayağa kalktı bilmiyorum.

- Bu ne hal lan böyle? Manyak herif.
- Komutanım ıslattı bunlar.
- Hayret birşey. Hadi azmadan yapın banyonuzu.

Hafiften bıyık altı sırıtan Ali Uzman gidince, herkes gülümseyerek işine geri döndü. Ben de duşa daldım hemen. Banyomu yaptım 10 dakikada. Ardından üstümü giyindim ve koğuşa çıktım. Eşyalarımı dolabıma yerleştirip, bir koşu terzihaneye inip mp3 çaları cebime attım. Yeniden koğuşa çıkıp, yatağıma uzandım. Bir sigara yaktım ve bizimkilerle karşıdan karşıya sohbete başladık. Banyo iyi gelmiş, dinlendirmişti beni. Sigaramdan derin derin bir nefes aldım ve cebimden mp3 çaları çıkarıp, müzik dinlemeye başladım. Çok geçmeden Orhan'da gelmişti koğuşa. O da çarşıdan mp3 çalar almıştı geçenlerde. Aynı benim gibi, o da getirmiş ve müzik dinleyerek uzanmıştı yatağına. Bana doğru dönmüş, bakıyordu öyle. Loş ışığa rağmen, gözlerini farkediyordum. Kulaklığın birini çıkarıp seslendim;

- Ne bakıyon lan? Noldu amına koyayım?

Bu sözü kötü bir tutumla söylemedim elbette. Askerler samimiyetten dolayı, arada pis konuşur birbirine. O da duymuş olacak ki, cevap verdi;

- Hiç. Ne dinliyorsun?
- Gülşen dinliyorum. (Anam şarkısı) Sen ne dinliyorsun?
- Hayatta en sevdiğim şarkıyı, Kazım Koyuncu - Hoşçakal dinliyorum.
- Uzat bakayım, nasıl şarkı?

Kazım Koyuncu'yu bilirdim ama dinlemedim desem yeridir o güne kadar. Ben sağlam bir Gülşen hayranı olduğum için, onun şarkıları vardı bende. İlk kez dinliyordum Orhan'ın dediği şarkıyı. İlkti ama son değildi. Ölene dek benim için en önemli, een sevdiğim şarkılardan biri olacaktı o andan itibaren.

Ölümü anlatan o muhteşem şarkıyı, nasıl olurda bilmezdim? Ama belki normal bir anda dinlesem, beğenir fakat ilgi göstermezdim. Ancak o şarkı şimdi bile, hayatımın en önemli şarkılarından biridir. O gece mp3 çalarları değiştik. O benim müzik zevkime şahit oluyordu, ben de onun. Sagopa Kajmer hayranıydı Orhan. Birçok şarkısı vardı o an. Ben de sağlam bir hayranıydım ve uyumayıp bir çok şarkısını dinledim o gece. Ama hiçbiri ''İşte Gidiyorum - Hoşçakal'' ın yerini tutmadı. Gece boyu kaç kez dinledim emin değilim.

Şarkıda dediği gibi;

''İşte ben de gidecektim yakında, bir şey demeden. Sevdiğimi söylemeden. Arkamı dönmeden, şikayet etmeden gidecektim. Mecburdum buna, askerlik bitiyordu sonuçta. Hiçbir şey almadan ve birşey vermeden, sadece ben bilerek gidecektim buradan. Onu uzun süre sevecektim, imkansız olduğunu bile bile. Çok değil, kısa zamanda gidecektim.''

Geç olmuştu ve herkes uyumuştu. Artık ben de uyumalıydım. Gerçi benlik bir durum yoktu 2 gün daha. İstirahatin tadını çıkarmaktan başka, yapacağım bir şey yoktu. 2 gün sonra yeniden kontrole gittiğimde, yüzü gülen yine ben olacaktım ama bundan henüz haberim yoktu. O gece muhteşem şarkılar eşliğinde sonlandırmıştım geceyi. Kafam dağılmıştı azda olsa. Artık uyku vaktiydi ve mp3 çaları kapatıp, yastığın içine koydum. Gözlerimi kapadım, çok geçmeden uyumuşum.

ASKERLİK AŞKIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin