Bölüm 37

3.5K 183 39
                                    

İYİ OKUMALAR... :)

NOT:Bir önceki bölümü tekrar okumanızı tavsiye ediyorum çünkü çok zeki olan ben(?) bölümün hepsini paylaşmamışım. O bölümü kesinlikle tekrar okuyun. Ve bunun için kusura bakmayın... 😕😕😕

**********
MALIA

Mutluydum.... Sevdiğim adam bebeğimizi kabullenmişti. Gerçi sahte bir kabulleniş olduğunun farkındaydım ama bu bile beni mutlu etmeye yetmişti.

Hala tedirgin olduğunu biliyordum. Kendi hayatının tekerrür ettiğine ve bebeğimizin beni öldüreceğine inanıyordu fakat buna rağmen yanımdaydı ve elimi tutuyordu. Peki ben niye bu adama yeniden yenilmiştim? Neredeydi yeni ve Derek'i umursamaz Malia? Sanırım öyle bir Malia hiçbir zaman varolmamış ve hiçbir zamanda varolmayacaktı.

"Ne düşünüyorsun güzelim?"

Derek'in sesiyle gözlerimi ona çevirdim. Hastaneden çıktıktan sonra yemek yemem gerektiğini söyledi ve evine davet etti. Evet, yanlış okumadınız. Derek beni kibarca evine davet etti. Zaten şu an onun arabasında evine doğru ilerliyorduk.

"Hiç-hiçbir şey." dedim ellerime bakarak. Tabiki ona onsuz yapamadığımı söyleyip egosunu şişirmeyecektim.

"Kalbin öyle demiyor ama." dedi gözlerini bana dikip. O ve lanet duyuları!

"Şu gözlerini yola çevirsen diyorum." diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım. Derek'te üstelemeyip başını yola çevirdi.

"Jennifer ile arkadaş olmuşsunuz." dedim arkamdan çevirdikleri işi ima ederek. Derek ile konuşurken görmüştüm onları ve bir daha da görmemiştim. Şaşkınlık dolu gözlerle bana bakınca bu haline kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırdım.

"Jennifer?"

"Ve Melissa Mccall." diye eklediğimde "Eveet. Hadi yemek yiyelim." diyerek arabadan indi ve benim tarafıma gelip kapımı açtı. Jennifer ile yaptığı işbirliğinin üzerini kapatmaya çalışıyordu fakat o söylemezse Jennifer'den öğrenirdim.

Arabadan indikten sonra nereye geldiğimize baktım. Burası onun evi değildi...

"Ama burası-"

"Burası ilk kahvaltımıza ev sahipliği yapan kafe." dedi ve elini belime yerleştirdi. Bizim içeri girmemizin ardından bir garson gelip Derek'in önceden rezerve ettiği masaya kadar eşlik etti.

Yine aynı kafede ve yine aynı masadaydık. Cam kenarı masada Derek ile karşılıklı oturmuş siparişlerimizin gelmesini bekliyorduk. Ve bu kafe buradaki ikinci günümde kahvaltı etmek için geldiğim ve Derek'in kaslarıyla kafamı kırdığım kafeydi...

"Unutmamışsın." dedim gülümseyerek. Zaten üzerimde olan gözlerini gözlerime dikip "Ben seninle ilgili hiçbir ayrıntıyı unutmam güzelim." dedi.

"Ama ben seninle ilgili hiçbir şey bilmiyorum." dedim. Evet, onu tanımıyordum. İzin verdiği kadarıyla tanıyordum ki bu da neredeyse hiçbir şey bilmemek demekti.

"Pekala sor." dedi kısaca. Tanıştığımız günden başlayarak onunla ilgili bilmediklerimi düşünmeye başladım.

"Hımm, kardeşin var mı?" diye aklıma ilk geleni sordum. Sorularım biraz can yakıcı olacaktı ki sonucu yeşillerinin derinliklerinden anlaşılıyordu. Dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra başını olumlu anlamda salladı.

"Cora ve Laura adında iki kız kardeşim var." dedi. Derek'i iki kız kardeş ile düşünmek zihnimi biraz zorlamıştı. Sanki hiç kimse ile alakası yoktu. Sanki ne annesi ne kardeşi yokmuş gibiydi. Tek akrabası Peter'mış gibi.

AŞK ISIRIĞI #Wattys2016Where stories live. Discover now