Bölüm 24

3.9K 204 6
                                    

İYİ OKUMALAR

**********

Duvarın dibinde, ayaklarımı kendime çekmiş bir halde oturuyordum. Derek'in annem ve babamı öldürdüğünü düşündükçe gözyaşlarım şiddetleniyordu. Ama onları silemiyordum sanki silersem annemle babama ihanet edecekmişim gibi hissediyordum.

Ne kadar süredir bu halde oturuyordum bilmiyorum ama karnıma giren sancılar oradan kalkmam gerektiğini haykırıyordu. Duvara tutunarak ayağa kalktım ve hemen telefonumu elime aldım. Rehberden ismini bulup aradım.

"Merhaba Bay Clark, ben Malia Space." dedim.

"Merhaba Bayan Space. Bir sorun mu var?"

"Ben bir haftalık bir işimin çıktığını ve okula gelemeyeceğimi bildirmek istemiştim." dedim hızlıca. Sessizliğe gömülmek istemiyordum. Ağzımdan çıkan her kelime canımı acıtıyordu.

"Ama Bayan Space bunu yapamam. Rapor-"

"Pekala ne yapacağınız umrumda değil." dedim ve konuşmasına izin vermeden telefonu kapattım. Arabamın anahtarını ve ok takımımı alıp gidebileceğim tek yere doğru gitmek için yola koyuldum.

Arabadan inip evime baktım. Buradan ayrılırken acılarımı anılarımı buraya kilitlemiştim fakat şimdi gelirken yanımda yeni acılar getirmiştim. Titreyen ellerime aldırmadan kapıyı açmaya çalıştım. Bir kaç kez denedim ama başaramayınca kapının önünde yere oturdum.

İçeri girmenin şimdilik zor olduğunu anlayınca gözyaşlarımı sildim ve kalkıp arka bahçeye gittim. Elimdeki fotoğrafı orada bulunan hedef tahtasına yerleştirdim ve fotoğrafa art arda oklar fırlatmaya başladım. Ama Matt'in yüzünden geçirdiğim kriz ve gözyaşlarım yüzünden sadece bir tanesi fotoğrafa geldi O da fotoğrafın köşesine isabet etmişti. Ok fırlatmaktan kolum yorulmuştu. Ama gerçekleri hatırladıkça sinirleniyordum. Oku yere fırlatıp "Lanet olsun!!" diye bağırdım. Bir yandan da içimde akıl almaz bir çığlık atma isteği vardı. Ben de buna engel olmadım ve pek güçlü olmayan bir çığlık attım.

Eve girdikten sonra ilk durağım annem ile babamın yatak odası olmuştu. Bu evdeki son on günümü bu odada geçirmiştim.  Kendimi yatağa atıp yastığa sarıldım. Gözlerim ağlamanın verdiği yorgunlukla kapanıyordu. Her gece gördüğüm ve birazdan da göreceğim kabusu umursamadan kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Ertesi gün, günün çoğunu yatakta geçirmiştim. Gözümde canlanan anılar birbirine karışırken tekrar ve tekrar ağlıyordum. Nasıl bir oyunun içinde olduğumu bilmiyordum. 'Acaba Beacon Hills'e hiç taşınmasa mıydım?' diye düşünmeden edemedim.

Öğle saatlerine doğru gözlerimi izlenilmişlik hissi ile açtım. Yatakta doğrulup biri var mı diye baktım. Beni izleyen Derek'i görünce duraksadım. Duvara yaslanmış ve kollarını göğsünde birleştirmiş dik dik bana bakıyordu. Onu umursamadan yataktan kalkıp kapıya yöneldim.

"Malia?" diyerek bir açıklama beklediğini belirtti. Derek'e döndüm ama gözlerine bakamıyordum. Bunun bu kadar zor olacağını bilmiyordum. Bir yandan öz olduğundan şüphelendiğim ailem diğer yandan hayatımın ve ailemin katili sevdiğim adam...

"Ne istiyorsun?" dedim soğuk bir sesle. Başımı yere eğmiştim ve Derek'e bakmak istesem de bunu yapmayacaktım.

"Aniden ortadan kaybolmanın bir açıklaması vardır umarım." dediği anda kolundan tutup peşimden sürükleyerek fotoğrafın bulunduğu arka bahçeye götürdüm.

"Bak o fotoğraf herşeyi anlatır sana. Adi herif beni kandırdın. Lanet olsun!!" diye bağırdım gözyaşları eşliğinde.

"Malia gözlerime bak." Sesinde öfkenin yanı sıra kırgınlıkta vardı. Fakat bu şu an umrumda değildi. Zaten dediğini yapmamış, yapamamıştım.

AŞK ISIRIĞI #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin