Bölüm 26

4.1K 258 54
                                    

İYİ OKUMALAR

**********
MALIA

Koluma batırılan her iğnede bilincim daha berrak bir hale geliyordu. Etraftaki sesleri duymak ve nefes almak dışında hiçbir şey yapamıyordum. Çünkü her tarafımı kaplayan ve kendimi yanmaya devam eden kömür yığını gibi hissetmeme neden olan acı  buna izin vermiyordu.

Tüm seslerin dışında korkuyla atan bir kalbin sesi vardı yanıbaşımda. Bu ses Derek'in kalbine aitti ve tüm bu gürültüye rağmen bana ulaşmayı başarmıştı.

Bir iğnenin daha koluma batırılmasıyla içinde bulunduğum karanlık yerini hızlıca kırmızı bir boşluğa bırakıyordu. Nefes alamaz hale gelirken vücudum acıyı daha fazla hissetmeye başlamıştı. Parmak uçlarımdan başlayan acının milyarlarca kat fazlasını kalbimde hissediyordum. Ve bilincimin hala çok berrak olması acıyı katlanılmaz kılıyordu.

Kalbimin giderek yavaşlaması ile her yanımı yakan acı gücünü artırarak damarlarımda dolaşmaya başlamıştı. Ve ben ilk kez ölmek istemiştim. Herşeye ve herkese rağmen...

Kendimi dibi görünmeyen bir uçurumda buldum bir anda. Uçurum ve geriye kalan herşey kırmızıydı. Kırmızı... Acının tek tarifi... Vücudumu yakıp küle çevirmesine rağmen bilincimi yenemeyen acının tek tarifi...

Acı gücünü kırmızıdan almışçasına tekrar arttı ve ben buna artık dayanamıyordum. Nefes alamadığım gibi kalbimde son kez attı ve beni ölüme terk etti. Herşeye rağmen beni terk etmeyen şey acıydı. Tıpkı bilincimin herşeyi algılamaya devam ettiği gibi.

Ortamdaki gürültünün aniden kesilmesiyle kendimi koca bir boşluktaymış gibi hissetmiştim. Kısa bir sessizlikten sonra ağlama sesleri yükseldi. Ve hemen ardından göğsüme yapılan baskı ve ciğerlerime zorla gönderilen nefes. Bunlar her tekrarlandığında acı tekrar ve tekrar artıyordu.

Buna dayanamayacağımı anladığım an birkaç adım geri çekilerek kendimi uçurumdan atlamaya hazırladım. Acıyı ardımda bırakmak istercesine koştum fakat yapamadım. O uçurumdan atlayıp kendimi bu işkenceden kurtaramadım. Çünkü onun sesini duymuştum.

"Malia! Yalvarırım aç gözlerini. Beni sensiz bırakma. Lütfen Malia lütfen. Yapma bunu bana. Lütfen lütfen." diye yalvarıyordu. Hemen ardından kükreme ve bir boğuşma sesi yükseldi. Peki ben onu gerçekten bırakacak mıydım? Onu bensiz bir hayata mahkûm edebilecek miydim? Her şeyden öte "Esarete hoşgeldin" derken bundan mı bahsediyordum? Bensizliğe mahkûm olduğu ve sonu görünmeyen bir esaret miydi?

Bunu yapmamalıydım. Onu yalnız bırakmamalıydım. Sevdiğim adam için...  Derek için...Şu an ağlarken küçük bir çocuktan farkı olmayan sevdiğim adam için kalbimin atmasını sağlamalıydım. Söz verdiğim esaret için onun yanına dönmeliydim.

Bunu yapabilirim. Bunu yapabilirim. Ama ben sadece bir insanım. Fakat ikimiz için... Bunu yapabilirim... Bunu yapmalıydım...

Fakat gücümün azaldığı gibi bilincim de kararıyordu. Derek'in, sevdiğim adamın sesi geçen her saniyede biraz daha uzaklaşıyordu. Her şeyin bittiğini düşündüğüm de kendimi kaybetmeye hazırlamıştım.

Yine kahramanım olmayı başaran sesi duyana kadar...

"Arttır şunun voltajını!" dediği anda vücudum elektrik akımı ile çarpıldı. İşe yaramayan elektriğin voltajı tekrar arttırıldı ve tüm vücudum acıyla sarsıldı. Fakat bu sefer ki kalbimin atmasını sağlamıştı. Elektriğin verdiği acı ile gözlerimi açtığım anda yattığım yerden doğrulup çığlık attım. Acılarımın bir sembolü olan ve daha önce atmadığım kadar yüksek frekanslı bir  çığlık...

AŞK ISIRIĞI #Wattys2016Where stories live. Discover now