27.BÖLÜM: "BOŞLUK"

Start from the beginning
                                    

''İyiyim.''

Değildim. İyi değildim. Bunu söylemekten sıkılmıştım. İnsanlara aynı cevabı vermekten o kadar sıkılmıştım ki, ''İyi misin?'' sorusu bana saçmalıktan ibaretmiş gibi geliyordu.

Ağzımdan çıkan kelimelere inat göz yaşlarım yanaklarıma doğru yol almaya başladı.

Hastanenin önünde durduğumuzda taksiden hızla çıkarak, hastaneye doğru koşmaya başladım. Parasını ödemediğimi biliyordum ama koşmam gerekiyordu. Koşuyordum ama sanki hiç yol kat etmiyordum. Koşuyordum ama sanki yetişemeyecekmiş gibi hissediyordum.

Merdivenlere ikişerli şekilde tırmanırken, nefesimi kontrol etmeye çalışıyordum. Ciğerlerim yanmaya başlamıştı. Kıvancın odasının olduğu kata geldiğimde hızımı daha da arttırarak, kapısının önünde ki kalabalığı geçmeye çalıştım. Odasına girdiğimde, banyodan çığlık sesleri geliyordu.

Bu çığlıklar, dışarıdan bakıldığında delirmiş bir insanın bağırışları gibi geliyor olabilirdi ama duyabiliyordum. Yardım istiyordu.

Ağlamamı bir türlü durduramıyordum ve bacaklarım ayakta duramayacak kadar titriyordu.

Kapının önüne koştum. Sesimin çıktığı kadarıyla bağırmaya başladım.

''Kıvanç! Yalvarırım aç kapıyı. Bak ben geldim.''

Bağırıyor aynı zamanda kapıyı tekmeliyordum. Görevliler geriye çekilmiş, beni izliyorlardı. Onlara dönüp, ''Buranın anahtarı yok mu?'' dedim.

''Yedek anahtarlar kayıp.''

''Kapıyı kırmak bu kadar zor mu?''

Bağırmamla beraber hepsinin kaşları çatıldı ama şu an düşünmekte zorlanıyordum. Kime saldıracağımı bilemiyordum.

Tekrar kapıya dönüp, alnımı kapıya yasladım.

''Kıvanç, lütfen konuş benimle.''

Kapının ardından gelen iniltiden sonra, Kıvancın sesini duymamla gözyaşlarım mümkünmüş gibi daha da artmıştı.

''Eftelya?'' dedi, kısık sesiyle.

''Kıvanç? Kıvanç iyi misin? Yalvarırım aç kapıyı. Yalvarırım.''

''Midem bulanıyor.''

''Ne? İlaç mı içtin? Kıvanç? Ne kadar oldu içeli? Kıvanç, aç kapıyı!''

''Ulaşamıyorum. Çok fazla acıyor.''

Tek elimle ağzımı kapatıp, geriye birkaç adım atıp, görevlilere döndüm.

''Kapıyı açamıyor. Bir şeyler yapın. Hastaneye gitmemiz lazım.''

Görevlilerden biri kapıya tekme atıp, açmaya çalıştı ama başarısız oldu. Geriye dönüp, etrafı inceledikten sonra yatağın yanında ki demir sandalyeyi alıp kapının kulpuna doğru savurdu. Kapının kilidi yerle buluşurken, kapı açılmış, Kıvanç korkmuş gözleriyle bize doğru bakıyordu. Onun yorgun bedenini, korkmuş gözlerini görmemle bacaklarımı zorla hareket ettirip, yanına koştum. Dizlerimin üstüne çökerken, yüzünü ellerimin arasına almış, zoraki gülümseye çalışıyordum.

''Kustun mu? Kıvanç, ne kadar içtin?''

Kıvanç da benimle beraber ağlarken, yanında ki boş ilaç kutusunu gösterdi.

''Neden?'' dedim, titreyen sesimle.

''Olmuyor. Yapamıyorum.''

Elimin tersiyle gözyaşlarımı silip, Kıvancı yaslandığı duvardan ayırıp, duşakabinin yanına götürdüm.

ÖLÜM YILDIZIWhere stories live. Discover now