Borrowski, kendini yakmadan görevini başardığı için oldukça keyifliydi, ejdere bakarak bağırdı.               

       "Sakin ol kocaoğlan, yoksa benzinin bitecek!"             

       Ejder bir süre daha yanan çubuğu izledikten sonra herhangibir tehdit oluşturmadığını anladığından olsa gerek, Borrowski ve Sissy'ye yakın bir noktada tekrar kıvrılarak uyuma pozisyonuna geçti. Çubuktan aydınlanan ışıkla artık herkes birbirini rahatça görebiliyordu.

.   .   .

Aşağıda bir yerlerde Jade, Felicity, Kelly ve Melanie aynı anda bağırmıştı.                                                  

       "Gördüm, işte orada!"                                                   

    Aden hemen çemberden ayrılıp yanlarına gitti ve sordu.                                                        

        "Nerede?"                                                          

        Melanie eliyle gösterdi.                                                 

"Şu tarafta, yaklaşık bir kilometre uzakta. Hatta dikkatli bakarsan hala zayıf bir ışık olduğunu fark edebilirsin."                                                          

 Aden'in yüzü bir anda bembeyaz olmuştu, Melanie hemen      sordu.                                                

       "Aden, ne oldu? İyi misin?"                  

     Aden Melanie'nin sorusunu duymadı bile çünkü o sırada Borrowski'yi ekranında tuşlamış ve endişe içinde konferansa katılmasını bekliyor, bir yandan da kendi kendine mırıldanıyordu:                                                    

       "Hadi oğlum, aç artık şunu. Bize bunu yapma..."

       Borrowski'nin ekranda belirmesiyle Aden sevinçle kendi etrafında dönerek derin bir oh çekti, bir yandan da hala saçlarını karıştırıyordu. Hemen Borrowski'yi sorguya aldı:                                                 

    "Neden bu kadar geç açtın ekranını, beni çok korkuttun."                                                      

   "Niye bu kadar panik yaptın ki?" diye sordu Borrowski.                                                        

    "Büyük parlak ışıktan hemen sonra cılız ışık verecek şekilde bir şey yanıyordu orada. Ben de sandım ki..."           

 Borrowski kısa bir an duraksadı, sonra birdenbire kahkahayı patlattı.                                                

''Yok artık, o zayıf ışığın benim yanan bedenim olduğunu mu zannettin?"                                                     

   "Neyse, işimize bakalım... O ışık veren şey ne o zaman?"                                                      

  "Bildiğin aydınlatma çubuğu işte. Ejderhayı şaşırtmak için atmıştım, hala yanıyor."                                                 

"Bu iyi bir haber işte. Aydınlatma çubuğu en az iki saat daha ışık verecek, bu hem benim hem şatoyu bulmamı kolaylaştırır, hem de size ulaştığımda ortalığı daha rahat inceleyebilirim. Peki, ejderha nerede?"                               

       "Dur sana göstereyim."                                                 

      Kyle, hemen ekranındaki görüntüyü bizimle de paylaşabilmesi için gereken ayarları yaptı. Artık onun gördüklerini biz de görebiliyorduk.                                                 

        "Bu hep uyur mu böyle?" diye sordu Aden merakla.   

       "Genellikle." diye cevapladı Borrowski. "Geldiğimizden beri devamlı uyuyor ancak bu seni rahatlatmasın çünkü uykusu oldukça hafif ona göre."       

     "Tamam, Kyle, ben harekete geçiyorum. Size yaklaştığımda tekrar irtibat kurarız." dedi Aden ve bana döndü.           

       "Carol, komuta sende. Komuta sende derken, zaten bir şey yapmayacaksınız -tabii eğer bir sürpriz çıkmazsa-, sadece dönmemizi bekleyeceksiniz. Dikkatli olun."

   Ariel Keira'ya sarılmış bir vaziyette Aden'e cevap verdi:                                                        

   "Bizi merak etme, asıl sen kendine dikkat et."              

"Tamam, sürekli haberleşeceğiz zaten, şimdilik hoşçakalın."                                                   

  "Gelmemizi istemediğinden emin misin?" diye sordu Matt.                                                   

"Belki bir faydamız dokunurdu."                             

"Evet, eminim, tek başına yapacağım bunu." diye cevap verdi Aden ve yavaş yavaş ilerleyerek karanlıkta kayboldu.

SAKLANANLARWhere stories live. Discover now