Bölüm22:Sancılı Rüyanın Doğan Gerçeği

178 26 4
                                    

Merhabaaa cankuşkarım. Umarım hepiniz iyisinizdir. Yeni bir bölümle karşınızdayım. Beğenmenizi diliyorum. Yorum yapmayı ve beni buradan takip etmeyi unutmayın.

Sizleri seviyorum.💚

İyi okumalar diliyorum.

~~~

Cihan ÖZKAN
23 Aralık 2015-Kanada

Telefonumun rahatsız edici melodisi çalışma odamda yankılandığında elimdeki dosyayı masaya bıraktım. Ekranda yazan 'Simge' yazısıyla gülümseyip masanın ucundaki telefona uzandım. Yüzümdeki gülümse bir tablo gibi hala yerindeyken yeşile basıp ablamın bana anne kokusu huzuru yaşatan sesinin odaya dolmasına izin verdim. "Ablacım nasılsın?" Keyfi yerinde gibiydi. Ona iyi olduğumu söyleyip kendisinin nasıl olduğunu sordum. "Gayet iyiyim aslında ama aldığım on iki kiloyu, sırt ve bel ağrılarımı, durduk yere gelen ağlama krizlerimi ve gece aşermelerimi ha bir de yiyip yiyip hiç doymamamı saymazsak." Cümlesini bitirip kıkırdadığında koca bir kahkaha patlattım. "Miniğin keyfi yerinde mi peki, doktor ne söylüyor?" diye sordum merakla. "İyi dayısı, çok iyi. Sen bizi hiç merak etme. Hem babamız bize çok iyi bakıyor. Aklın bizde kalmasın canım benim." Her ne kadar iyiymiş gibi konuşsa da Simge'nin hem Hakan'la –bu adama asla ısınamıyordum fakat atsan atılmaz satsan satılmaz biriydi artık bizim için. Bu yüzden en yakınımızda tutmak daha iyiydi.- hem de dedemlerle arasının pek de iyi olmadığını biliyordum. Dedemin düğün yapmak istememesi ve kat'iyen karşı çıkması, yaşanan şiddetli tartışmalar ve sonucunda yaptığı düşükle beraber alt üst olan psikolojisi uzun süre gördüğü terapilerle şimdilik daha iyi durumdaydı. Zaten küçüklüğünden beri gördüğü psikolojik tedaviler, depresyona girmeye yatkın bedeni ve kullandığı kırmızı reçeteli ilaçların ardından şu anki haline şükürler ediyordum. Bu bunaltıcı süreçten sonra altı ay önce gelen bu güzel haberle hepimiz çok mutlu olmuştuk. Simge ise karnındaki o küçük erkek çocuğuna sıkıca sarılmıştı.

Bebeğin doğumunu, dayı olma hissini çok büyük bir heyecanla bekliyordum. Hatta o kadar büyük bir heyecanla bekliyordum ki kendi çocuğum olsaydı galiba en çok bu kadar olurdu. Çalışma odamın kapısı tıklanıp açıldığında yüzümü oraya çevirdim. "Yavuz, İstanbul'a dönmüş." dediğimde ablam derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Evet, evet döndüler. Sevgilisi Deniz ve bir kız arkadaşıyla beraber geldiler. Çok iyi kızlar Cihan. Bizimle beraberler şimdilik. İleride ne olur bilemiyorum ama şu an için bir sıkıntı yok." Kaşlarım havalandı. "Yavuz'la konuştum bu konuyu. Kızları araştırmışlar iyice. Kimlerdir, kimlerdendir? Ne olur ne olmaz, sonuçta senin olduğun evde kalacaklar. Lütfen sen de hemen çok iyi kızlar düşüncesine kapılıp oyuna gelme. Biliyorsun olayları." Gelen Ela'ydı. Onu gördüğümde gülümsedim ve kafamı eğip gelmesini işaret ettim. Kapıyı arkasından kapadı ve yavaş adımlarla yanıma geldi. "Peki abla, bir problem olursa aramayı ihmal etme. Dikkat et kendine." diyerek konuşmayı sonlandırdığımda Ela da dönen deri sandalyenin yanında dikilmişti. Telefonu masaya bıraktım. "Simge nasılmış, bebek nasıl?" diye sorduğunda onun gözlerinden geçen şefkate tanık olmuştum. "İyiler, ikisi de çok iyiymiş." dediğimde bana doğru uzattığı ellerini tuttum. "Kim bilir ne kadar heyecanlıdır şimdi Cihan? Düşünsene, üç ay sonra bebeğini kucağına alacak. Çok güzel ve huzurlu bir his olsa gerek." Bunun düşüncesiyle iç çektim. Ela'nın ise anne olmayı ne kadar istediğini şu anda sesinin kadife gibi olan tınısından anlamak hiç zor değildi. "Öyledir." dediğimde önümde dizlerini kırdı ve ellerini bacağıma koydu. Kafasını kaldırıp ışıl ışıl gözleriyle yüzüme baktı. "Sen," diyip gülümsedi. "Eğer baba olacağını öğrenseydin, mesela bir kızın olacağını öğrenseydin..." Kaşlarımı çattığımda parmaklarıyla kaşlarımı indirdi. "Hemen çatma kaşlarını. Varsayım yapıyoruz şurada. Biliyorum bir çocuk düşüncen olmadığını veya üç aydır birlikte olduğumuz için bunu konuşmanın çok ama çok erken olduğunu." Saçlarını omzunun gerisine attı. "Neyse," diyip dudaklarını yaladı. "Sadece merak etmiştim." diyip ayağa kalktı ve bana arkasını döndü. "Bir kızın olsaydı adını ne koymak isterdin diye soracaktım." Masanın karşı tarafındaki ikili koltuğa uzanıp ayaklarını kolçaktan aşağı sarkıttı. Hiç düşünmeden yanıtladım sorusunu.

Kaderin Kırmızı İpiOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz