Bölüm26:Çocuk Gibiyim

597 33 15
                                    

Nietzsche, tüm insanlığa şu öğüdü bıraktı:

En derin yaralarla başlar; en derin gülücükler. En yüksek uçurumdan düşerken öğrenirsin uçmayı. En derin denizlerde boğula boğula öğrenirsin tek seferde yaşamayı.

Peki ya ben o derin yaralarım kabuk tutamadan, o düştüğüm uçurumda kanatlarımı açamadan, o daldığım derin denizde boğulamadan...

Ya ben yaşamayı öğrenemeden ölürsem?

~~~

"Eğer bu evden gitmek istersen ben seni götürmeye hazırım. Deniz'le de konuştum. Benle gelmek ister misin?" dediğinde mutfak kapısında gördüğüm Cihan ile yutkundum.

Geçenki gibi ateş saçan yeşilleri ile Mert'in arkasına doğru yürüdü.

"Sen kimi götürüyorsun lan?" ye bağırdığında ona dönen Mert'in yüzüne attığı yumruk ile ne yapacağımı şaşırdım.

Mert, Cihan'ın yumruğu ile arkasındaki masaya geriye doğru iki adım atıp çarptı. Cihan elini tekrar yumruk atmak için kaldırıp "Sana soruyorum Mert. Kimi götürüyorsun lan?" diye bağırıp tekrardan vuracakken Mert, Cihan'ın havadaki elini hızla tuttu. Kükrer gibi konuşarak "Canan'ı götürüyorum lan. Bir itirazın mı var?" diye bağırdı. Cihan'ı üzerinden itti ve sırtını yasladığı masadan doğruldu.

Gözlerini birbirine kenetleyen bu iki adam birbirini öldürecek gibi bakıyorlardı.

Aralarına girmeye çalışarak "Lütfen sakin olur musunuz?" dediğimde Mert beni diğer eliyle aralarından sertçe iterken bağırarak "Sen karışma Canan." demişti. Bu bağırma seslerini duyup mutfağa gelen Yavuz abimin göğsüne Mert'in beni geriye doğru itmesi ile çarptım.

Abim gördüğü görüntü ve benimde sert bir şekilde ona çarpmam ile kapıldığı öfkeyle beni arkasına alarak onların arasına girip onları birbirinden ayırdı. "Bu hal ne lan? Ne alıp veremediğiniz var birbirinizle mutfağın ortasında birbirinize dalıyorsunuz? Hadi onu geçtim, Canan'ın yanında neden bağırıyorsunuz? Sen ne diye itiyorsun lan Canan'ı?" diyerek bağırdı. O kadar hızlı konuşmuştu ki onun bu sinirle ne dediğini anlamakta zorlandım.

İkisini de ardında bırakıp bana döndü. "Canan, iyi misin sen?" demiş ve beni kendine çekip sarılmıştı. "Ben iyiyim abi. Bir şey olmadı." dedim ve kollarının arasından çıktım.

Cihan benden bir açıklama bekler gibi bana bakarken küçümser bir ses ile Yavuz abime cevap vermek için  "Mert efendi Canan'ı alıp götürecekmiş. Şu özgüvene bak amına koyayım." dedi.

Yavuz abim, inanamayan bir yüz ifadesi ile Mert'e dönerek "Nereye götürüyorsun Mert? Canan'a sordun mu, o seninle gelmek istiyor mu? Canan hakkında ona sormadan nasıl karar alabiliyorsun?" diye Mert'e bağırdı. Ardından hızla Cihan'a döndü ve "Ya sen, sen Canan'a sordun mu Cihan? Canan gitmek istiyor musun? Mert ile gidecek misin dedin mi? Sordunuz mu? Yok sormadınız. Ya bu kızın yaşadıkları ona yetiyor zaten, bir de sizin bu çocuksu kavganızla uğraşacak gücü yok. Siz bu kız hakkında böyle kafanıza göre karar alıp sokak çocuğu gibi birbirinizi yumruklayamazsınız." diyerek bana döndü.

Kapının kenarına yaslanmış bana bakarken bakışları yumuşamış, çatılı kaşları biraz normale dönmüştü "Çiçeğim, hadi sen içeri geç. Biraz yemek ye. Bugün hiçbir şey yemedin. Hadi abicim." dedi. Kafamı sallayarak "Olur abi. Mert dudağın kanıyor. Gel, sana da pansuman yapalım." diyerek Mert'in önüne doğru ilerledim. Masanın üzerindeki peçetelikten peçete alıp dudağından akan kanı silmesi için ona uzattım. Uzattığım peçeteyi almadı. Hızla masanın önünden yürüyerek elinin tersiyle dudağının kenarından akan kanı sildi. "Mert, yaran derin gibi gözüküyor." diyerek arkasından seslensem de mutfaktan çıkarken kafasını sallayıp "Önemli değil, geçer." dedi ve mutfaktan çıktı.

Kaderin Kırmızı İpiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin