Bölüm42:Bebekler Ve Melekler

317 22 11
                                    

Merhabaaa canlarımmm.

Yeni bir yıla gireceğimiz bugün size yeni bir bölümle geldim. Umarım beğenirsiniz.

Bölümü okumadan sol köşedeki yıldızı parlatıp hem sayfanıza hem de yeni yıl umutlarınıza bir ışık yakın.

Satır aralarında buluşalım.

İyi okumalar dilerim.

Sonbir💚

~~~

İki insan birbirine aşık oldu, ya da olduğunu sandı. Sevdiler ve seviştiler. Annenin rahmine bir bebek düştü. Zor bir doğumdu, sancılıydı. Anne kıvrandı ve daha çok kıvrandı. Çığlık attı, ıkındı, nabzı düştü ve kalbi durdu. Anne gözlerini kapadı bu dünyaya ama ardında kanlarla kaplı bir sureti bıraktı yedi cihana. Kan yıkandı ak suyla, suyun akına karıştı kan. Akan giden kanın ardından bembeyaz nur içinde bir güzellik...

Bir melek olarak doğdu. Daha ne olduğunu anlayamadan kanatları koparıldı. Koparılan kanatları karanlık ormanın en ücra köşesine götürüldü. Tonlarca odun toplandı ve odunların en incesini tutuşturdular. Yandı, yandı ve artık kanatlarla beraber orman da bu çağ yangınında tutuştu, alev aldı, yandı ve kül... Kül oldu orman ve kanatlar. Sert bir rüzgar esti ve kanatlardan geriye kalan küller de yok oldu.

Bebek büyüdü. Diğerleri gibi değildi, farklıydı ama farkı neydi bilmiyordu. Aynaya bak dediler, bizim beyaz kanatlarımız var sırtımızda. Biz meleğiz çünkü kanatlarımız var; senin kanatların var mı dediler. Çocuk çıkardı kıyafetlerini ve sırtını aynaya döndü. Boylu boyunca iki küflü dikiş izi. Kanat olması gereken yerler alt alta geçmiş kanlı izlerle dolu. Kanat yok, kanatlardan eser var geriye. Gözleri doldu, ağlamasına izin vermediler, ağlamadı. Senin kanatların yok, o zaman sen melek değilsin dediler. Kanatların yoksa melek olamazsın, melek olamazsan da iyilik yapamazsın dediler. Ama diyecekti çocuk, kanatlarım olmasa da iyilik yapabilirim çünkü vicdanım var diyecekti; dinlemediler çocuğu. Sustu çocuk ve bir daha konuşamasın diye kendi dudaklarını kendi dikti çocuk. Aynaya bakarak, sırtındaki izlere benzetmeye çalışarak dikti dudaklarını. Çocuğun beyaz nurlu teni her bir iğne batıp çıkmasının ardından kanla kaplandı. Akan kan kurudu ve kan nuru örttü. 

Kanadı yoktu, melek değildi. Melek değildi ve bu yüzden iyi de olamazdı çünkü öyle demişlerdi çocuğa. İyinin zıttı kötüydü. Kötüydü o zaman çocuk, kötülük yapmalıydı, can yakmalı, ah almalıydı. Çünkü kötüler böyle yaparmış yine böyle söylemişlerdi çocuğa.  Zihnindeki iyiliğe dair tüm düşünceleri sandıklara basıp en karanlık yerlere fırlattı. Kötülük yapmalıyım artık, zamanı geldi dedi. Kötülük yapacağım ama ben neyim o zaman diye düşündü çocuk. Çünkü herkes bir yere, bir aleme ait olmalıymış yine öyle demişlerdi çocuğa. Kötülüğü şeytan yapar ve şeytanın çocukları. Bu yüzden şeytan olduğunu düşündü. Ben şeytanım dedi çocuk, en azılılarından olmalıyım o zaman diye düşündü. Çünkü bir işi yapıyorsak en iyisini yapmalıymışız, yine öyle söylemişlerdi. Zaten onlar hep bir şey söylüyor, hiç susmuyorlardı.

Kötülük yapmaya başladı. Karşısına çıkan herkese bin bir bela götürdü avuçlarında. Tek gözü kör oldu. Dişleri döküldü. Ağzının kenarından kanlar sızdı ve ayak bileklerine ulaştı o kan. Ama durmadı çünkü o kötüydü. Karşısına çıkan meleklerin kanatlarını kopardı dişleriyle, yerlerinden söktü kalplerini tırnaklarıyla. Siz istediniz ben de şeytan oldum, siz dediniz ben de kötülük yaptım dedi ve karşısına çıkan herkesi ateşiyle önce ince ince tutuşturdu. Sonra yavaş yavaş alev almalarını izledi. En zevkli kısma geldi ve hepsini kül etti. Böyle yapması gerektiğini biliyordu, hissediyordu, düşünüyordu. İlahi bir güç ona senin kanatlarının başına bunlar geldi ve sen de herkese aynısını yap dedi. O emri kendisine ant bildi. Antı aldığı ahların altında can verdi.

Kaderin Kırmızı İpiWhere stories live. Discover now