Bölüm3: TAHTA KURULARI

1.3K 98 6
                                    

Merhabaaa cankuşlarım. Hoş geldiniz.

Yeni bir bölümle karşınızdayım, umarım beğenirsiniz.

Bölümü okumaya geçmeden önce sol alt köşedeki yıldız dokunup sayfanıza ışık olmasını sağlarsanız çok sevinirim.

Bol bol yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar diliyorum.

Sizleri seviyorum.💚

~~~

Tahta Kuruları

" Yaralar sarılarak iyileşirdi ve merhem bazen başkasının elindeydi."

Psikanalist yazar Erich Fromm sevgiyi şöyle tanımlıyordu: Size çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının ertesi gün çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürseniz onun çiçekleri sevdiğine de inanmazsınız. İşte sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ilgidir. Okuduğum son cümle aklımın her bir köşesinde usulca dolaştığında kalbimde bir yerlerin sızladığını hissettim. Etken ilgi denen ve sevdiğiniz şeyin büyümesi veya yaşaması için gösterdiğiniz çabayla benim küçüklükten itibaren zihnimde somut ve soyut olarak nitelendirdiğim kavramların ne kadar benzer olduğunu düşündüm. Küçükken sevginin soyut olduğunu söyleyen herkese bunun yanlış olduğunu söylerdim. Böyle söylerdim çünkü bence her ne kadar literatürde sevgiyi soyut olarak kabul etsek de onun getirdikleri somut olmalıydı. Sizi seven biri bunu size hissettirmeliydi. Bir zamanlar babamın bana duyduğu, bedenimin her bir zerresini şefkatiyle titreştiren sevgisi gibi.

"Canan uyandın mı?" diye seslendi küçük kıza babası. Küçük kız yatağında kıpırdanarak toprak rengi kahve gözlerini açtı. Aşık olduğu babasının sesiyle uyanan kız duyduğu ayak seslerinden babasının odasına doğru geldiğini anladı ve hemen gözlerini geri kapattı. Babası odaya girdiğinde güzel kızının çipil çipil oynayan minik gözlerini gördü. Anlaşılan prensesi oyun istiyordu. Nazlıydı kızı, oyunbazdı ve güzeldi. Çok güzeldi yekdanesi. Gıdıklayarak uyandırmaya çalıştı küçük kızı. Canan vücudunu esir alan babasının parmaklarıyla kahkahalar atarak gözlerini açtı. "Hadi yekdanem, bugün annenin doğum günü olduğu için ona sürpriz kahvaltı hazırlayalım." dedi. Mutfağa giden baba kız enfes bir kahvaltı hazırladılar. Babası yumurtaları pişirirken Canan'ın annesi uyanmıştı. Mutfağın kapısından bu manzarayı izledi bir süre "Allah'ım lütfen bu tabloyu bozma, biliyorum yalanlar üzerine kurulu ama bu mutluluğu bana çok görme." diyerek dua etti. Arkadan kocasının beline sarılarak kocaman bir öpücük kondurdu yanağına sonra da kıskanarak gözlerini kısmış onlara bakan minik kızını gördü. Beş yaşında olan küçük kızı babasına tam manasıyla aşıktı.

Her kız çocuğunun olması gerektiği gibi.

Kızını daha fazla kıskandırmak için kocasının diğer yanağına da bir öpücük kondurdu. Canan mırıldanmaya başlamıştı bile. "Ama ben de uyandım anne sen beni görmüyor musun? Beni neden öpmüyorsun sen?" diye sordu. Karı koca büyük bir kahkaha atarak küçük kıza sarılıp kahvaltı yapmak için masaya geçtiler.

Yazmayı bitirdiğim cümle ile parmaklarımın arasında sıkı sıkıya tuttuğum uçlu kalemi kitabın arasına bırakıp kitabı kapadım. Kırk üçüncü sayfanın da notunu çıkarmamın ardından boynumun ince sızısı aşağıya doğru yavaş yavaş inmeye ve değdiği her bir hücremi bıçak gibi kesmeye başladı. Normal olarak hafta sonları okulda derslerimin olmamasına rağmen bugün de tıpkı dün olduğu gibi kütüphaneye gelerek yaklaşan sınavlarım için biraz daha çalışmıştım. Birkaç saat geçmiş, benim not çıkarmaktan ellerim ağrımıştı. Kalemi sıkmaktan parmak boğumlarımın kızardığını fark ettim. Bu yazı yazarken farkında olmadan kalemi epey sıkı tuttuğum için çoğunlukla olurdu. Beyaz tenimde kızarıklık görmek canımı acıtıyor; gelmemesi, hatırlanmaması gereken anılarımı aklıma düşürüyordu. Kafamı iki yana salladım. Siyah uzun saçlarım da bu sallantıya iki yandan kara bir çarşaf gibi eşlik etti. Zihnimin içinde fısıldayan kısık ses sakin olmamı söylediğinde derin bir nefes aldım. Zihnimde hatırlanan anıların zayıfladığı ve kendimi telkin ettiğim birkaç saniye sonunda hem nefes alışverişlerim yavaşlamış hem de tenimdeki kızarıklıklar kaybolmuştu. Telefonum titreştiğinde ise dikkatim tamamen ona kaydı. Telefonuma gelen mesajı gördüğümde toprak rengi gözlerimi devirdim. Artık yüzümde beliren küçük bir gülümseme ile telefonun ekranına bakıyordum.

Kaderin Kırmızı İpiWhere stories live. Discover now