BÖLÜM12:Melek Maskeli Şeytan

210 29 15
                                    

Merhabaaa cankuşlarım. Bu hafta size çok güzel bir haberle geldim. Sizinle bu yolculuğa çıkalı yaklaşık sekiz ay oldu ve bu sekiz ayda yavaş da olsa baya yol katettik. Hem kitap anlamında hem de dostluk anlamında. Bu kitabı yazmaya başladığım zaman biliyorsunuz ki benim mezun yılımdı ve hem kitap yazıp hem de hedeflerime kavuşmak için üniversite sınavına çalışıyordum. Ve ben başardım arkadaşlar. Küçüklüğümden beri hayalim olan tıp fakültesini kazandım. Aranızda bu yıl sınava girecek olan arkadaşlar olduğunu biliyorum ve onlara ya da hedeflerinin peşinden koşan benim güçlü kızlarıma şunu söylemek istiyorum: Yürekten isterseniz başaramayacağınız hiçbir şey yok. Düşebilirsiniz, yorulabilirsiniz, batabilirsiniz fakat devam edin. O yolun sonunda aydınlık var.

Bu kadar konuşma yeterli Beyzz dediğini duyar gibiyim, hemen gideceğim merak etmeyin. Beni buradan takip edin lütfen, tebrik hediyesi gibi dxlodxlofldox crcbeyzaa

İnsta:yazarveaglar
Twitter:yazarveaglar
Tiktok:beyzzyy

Bol bol yorum yaparsanız gerçekten çok sevinirim.

Sol alt köşedeki yıldıza dokunarak sayfanıza ışık olmasını sağlayın.

Sizleri seviyorum.💚

İyi okumalar diliyorum.

~~~

"O adamla mı konuşuyordun? Davette seni öpen, burada koluna girip seni çekip götüren adam mıydı?"

Telefonu pantolonumun arka cebine koyarken gözleri delici bir şekilde üzerimdeydi. Vera'yı duymamış olmasıyla rahatlayarak derin bir nefes verdim. Kaşlarım havalanırken ona bu hesabı sorma yetkisini kim vermişti, anlayamadım. "Pardon," dedim yüzümdeki onun bu haline hak vermemiş bir ifadeyle. Bana doğru bir adım attı ve artık eşiklikten mutfağa girmişti. "Sen ne vasıfla bana bu soruyu sorabiliyorsun, merak ettim doğrusu?" dediğimde kaşlarının çatıklığı bir gram yumuşamazken dudakları aralandı. Ne diyeceğini bilemediği için olsa gerek geri kapandı ama gözleri susmadı. Kıskançlık akıyordu oluk oluk içime. Kaybetmişliğin verdiği öfke ve yeniden kazanma hırsı. Ve acı. Saf acı. "O adam mı?" dedi tekrardan düz, duygusuz bir sesle. Gözlerinden akan duygulardan ses tellerine duygu damlası kalmamıştı galiba. "O veya başka biri." dedim ve dediğim şeyin farkındalığıyla yutkundum. Gözlerini yumdu ve kafasını iki yana salladı. Dudaklarını yalayıp birkaç derin nefesle içindeki öfke harbini sakinleştirmeye çalıştığını belli etti. Saçının arasından alyanslı ve dövmeli elini geçirdi. Sağa sola baktı ve tekrar bana döndü. "O adamla aranda bir şey mi var?" diye sordu ama bu soru öyle bir ses tonuyla sorulmuştu ki kalbimin kıyısına sert bir dalga vurdu. Çocukların yaptığı kumdan kaleler yıkıldı. İçim darmaduman oldu. Acı çektiğini bu kadar belli etmesi beni afallatıyordu. Çünkü o önceden böyle bir adam değildi. Ama unutmamak gerekirdi ki ben de önceden böyle bir kadın değildim. O; güçlü, yıkılmaz, sarsılmaz, hatasız bir adamdı. Bense Canan'dım. Nazlı Canan'dım. Onun karşısında heyecandan tir tir titrerdim, soğukta kalmış da onun penceresinin önüne konmuş bir yavru serçe gibi. Serçe ölmüştü. Vefasızlık ateşiyle yanarak ölmüş ve küllerinden alev alarak geri doğmuştu. Artık serçe değildi ve Zümrüdüanka'yla yarışabilirdi. "O adam dediğin adamın bir ismi var, Semih." dedim. Kaşları havalandı. "Aramda bir şey var evet. Arkadaşım, dostum, iş ortağım." diyip kafamı kaldırıp gözlerinin en içine baktım. "Yeterli mi?" diyip hırsla dudaklarımı yaladım ve öfkeyle konuşmaya devam ettim. "Buraya yıllar sonra geri dönmüş olmam bana hesap sorabileceğin anlamına gelmiyor. Senin yüzüne bakıyorum diye, seni adam yerine koyup iki çift laf ediyorum diye kendine bunu hak görme. Haddini bil." diyip hırsla askılığa doğru ilerledim. Deri ceketimi alıp kolumun birini geçirdiğimde onun sesi tekrardan geldi kulağıma.

Kaderin Kırmızı İpiWhere stories live. Discover now