Bölüm40:Zemheri

198 25 3
                                    

Merhabaaa canlarım.

Yeni bölümle geldim, umarım beğenirsiniz. 

Bol bol yorum yapın ve satır aralarında buluşalım.

Bölümü okumaya geçmeden önce sol alt köşedeki yıldızı parlatıp sayfanıza ışık olmasını sağlayın.

Hepinize iyi okumalar dilerim.

Sonüç💚

~~~

Bana döndü ve beni kendine doğru çekti. Yüzümü yüzüne sabitledim. "Atıf'ın uğradığı bir yer varmış. Sınır kapısına yakın ormanlık bir alanda. Uçurum kıyısı gibi bir yerde. Aralarına gönderdiğimiz adamımız, Kerim bilgi verdi. Orada bir de anıt tarzı, mezar tarzı bir şey varmış." Duraksadı, geçmişe gitti ve sırtındaki sözlerin ağırlığını hissettim. Çatık kaşlarıyla ben konuşmadan devam etti.

"Annemin mezarı, bedeni orada gömülü olabilir. Benim oraya gitmem gerek Canan."

Sesi hüzün suyunun dalgaları arasında yol alan bir kayık gibiydi. Kıyıya ulaşmaya umudu olan bir kaptan vardı o seste. Annesinin bedenini orada bulmayı uman Cihan'ın gözlerinde umudu gördüm. Ormanın üzerinde doğan güneş, şu anda bulutların ardında olsa da eğer kıyıya varabilirse güneşin önündeki bulutlar çekilir, kış biter ve yaz gelirdi. Şüphesiz her olayda olduğu gibi burada da olumlu sonuçlar ve olumsuz sonuçlar bir ucu paslı makas gibiydi. Ne tarafın üste ne tarafın alta baktığından emin olamıyordum. İyi veya kötü olabilirdi. Tüm içtenliğimle iyiyi, olumluyu, güzeli diledim.

Ama hayattı ya bu, ummadığımız şeyler başımıza gelebilirdi. Makasın paslı ucu yukarıda olabilirdi. Makas kesmezdi. Dalgalarına eşlik ettiğimiz su bir anda sinirlenir ve bizi o dalgaların arasına gömebilirdi. Kayığımız alabora olur ve biz kıyıya vurmadan kaybolur giderdik. Kayığımızın alabora olmamasını, paslı tarafın aşağıya denk gelmesini ve tüm olumsuzlukların bizden uzak olmasını isterken tüm kötü düşüncelerimi ben zihnimde yok ettim.

"İstersen seninle gelebilirim Cihan. Yanında olmamı ister misin sevgilim?" tüm içtenliğimi sesime dökerken yeşil gözlerine kararlılıkla baktım. Tebessüm etti ve dudaklarını alnıma bastırdı. "Çok isterdim ama olmaz sevgilim." Geri gelen ve havlayarak bize geldiğini belli eden Karma'yla geri çekildi ve eğilip tekrar topu avcuna aldı. Uzun, ince parmakları Karma'nın kafasının üzerini okşadı, kaşıdı. "Aferin benim oğluma." Topu tekrar fırlattı ve bana döndü. "Seni yanımda götüremem Canan. Davet gecesinden sonra karşımızda olan, olmayan herkes tetikte. Senin için güvenli olan tek yer şu anda evimiz. Seni buradan ayıramam." karşımızda olan herkesin tetikte olmasını duymamla vücudum gerilirken gider ayak bunu Cihan'a belli etmek istemedim. Kollarımı onun kaslı gövdesine sararken istemeden çıkan cilveli bir sesle konuştum. "Ve senin kollarının arası benim için en güvenli yerlerden biri." Güldü ve eğilip saçlarımı öptü. "Öyle sevgilim." Benim tüm iyi enerjime inat o gergindi ve bana ne kadar yansıtmamaya çalışsa da beni öpüşünden bile bunu anlayabiliyordum. Dudakları çekingen, ruhunun taşıdığı endişeyi bulaştırmaktan korkar gibiydi.

"Araba hazır abi. Sen ne zaman istersen yola çıkabiliriz." arkamdan gelen sesle Cihan'ın kolları arasından çekilip o tarafa döndüm. Gelen Aytaç'tı. Bulut'un sarhoşken mani okuduğu korumaydı. Aklıma gelen Bulut ve onun o sarhoş haliyle gülmek istesemde şu ortamda biraz abes kaçabilirdi, gülmedim.

"Yok bir de gül Canan."

"Tamam Aytaç. Şimdi geliyorum, çıkarız yola. Kehribar'a haber verdiniz mi?" 

"Verdik abi. Senin mekandaymış zaten. Yolu açık olsun, tez gitsin tez gelsin dedi." Aytaç, Cihan'ın baş hareketiyle arkasını döndü ve ön tarafa doğru yürüdü. "Kehribar, seninle gelmiyor mu?" Kafasını iki yana salladı. "Hayır gelmiyor. Aytaç ve ben, sadece ikimiz gidiyoruz." Deli miydi bu adam? Hem karşımdaki herkes tetikte diyordu hem de hiçbir önlem almadan öylece gidiyordu. Kaşlarım çatılırken endişeyle konuştum. "Ne demek ikimiz Cihan? Neden yanına başka kimseyi almıyorsun?" nefes alıp onu konuşturmadan devam ettim. "Sedat neden seninle gelmiyor? Sana bir şey olmasından korkuyorum." Sona doğru düşen ses seviyemle kaşlarım da normal haline dönmüştü. "Bana bir şey olmayacak." Ellerimi tuttu ve dudaklarına yaklaştırıp ellerime sıcak nefesini bahşetti. Onun nefesi benim ateşim olurken ellerimi ısıttı. Avuç içlerimi öptü ve sakin bir sesle konuştu. "Ne kadar kalabalık, o kadar çok dikkat çekmek demek Canan. Sedat'ı burada bırakıyorum çünkü sen buradasın ve ondan başkasına seni emanet edemem." Elimi sıkıca tutarken çoktan ön tarafa geçmiştik. Cihan'ı bekleyen cip tarzı büyük ve heybetli arabayla birkaç adamı aracın etrafındaydı. 

Kaderin Kırmızı İpiWhere stories live. Discover now