Bölüm4: ÜSTÜ ÖRTÜLÜ ANILAR

1.1K 80 1
                                    

Merhabaaa cankuşlarım. Hoş geldiniz. Yeni bir bölümle karşınızdayım, umarım beğenirsiniz.

Bölümü okumaya geçmeden önce sol alt köşedeki yıldıza dokunup sayfanıza ışık olmasını sağlarsanız çok sevinirim.

Hepinize iyi okumalar dilerim.

Sizleri çok seviyorum.💚

~~~

Üstü Örtülü Anılar

"Güzel anılar yıllar sonrasında bile küçük bir tebessümle anılırdı, kötüleri hatırlamamak ise bizim tercihimizdi."

Okuldan çıktıktan sonra havanın güneşli olduğunu gördüğümde benim de yüzümde güneş gibi bir gülümseme doğdu ve sabah evden çıkmadan güneş kremi sürmeye üşenmediğim için kendime teşekkür ettim. Sonbaharın bize hediye ettiği bu son güneşli günlerin tadını çıkarmak istiyordum. Yavuz abime yürüyerek eve geleceğimi belirttiğim bir mesaj gönderdim. Mesajımın iletilmesinin ardından bir dakika dahi geçmeden beni aradı. O korumacı sesi ahizeden zihnime eriştiğinde kendimi iyi hissetmiştim. Biraz tatlı konuşma ve biraz da suyuna gitmeyle halledebilirdim. O benim abimdi ve ben onu çok iyi tanıyordum.Biraz mırın kırın etse de o benim itirazlarıma dayanamazdı. Kabul etmişti ve kapının önünde beni bekleyen araç saniyeler içerisinde kaybolmuştu. Derin bir nefes aldım ve kol çantamın içerisinden kulaklıklarımı çıkardım. Kulaklığı telefonuma taktığımda ekranda Mert'in çağrısını gördüm. Onu çok özlemiştim ve içimden –yine, her zamanki gibi- keşke o da bizimle İstanbul'a gelseydi dedim. Bundan yıllar önce İzmir'den buraya gelirken Deniz için de benim için de Mert'i arkamızda bırakmak zor olmuştu. Deniz, bir tek Mert'i bırakmıyor babasını da orada bırakıyordu ve bu durum işleri onun için daha zor bir hale sokuyordu ancak onu çok seven biricik sevgilisi Yavuz ona her an yanında olacağını söyleyerek onu teselli ediyordu. Buraya gelmeden bir gece önce Mert'in yatağında ve onun tam yanında uykuyla uyanıklık arası bir halde olduğumu hatırlıyordum. Mert'e sen de bizimle gel dediğimi ve onsuz kalbimin bir odasının boş kalacağını söylediğimi anımsıyordum. Görüntüler net olmasa da hisler çok tanıdıktı ve bu anı genzimi yakmıştı. "Gelemem birtanem." demişti bana. "Annemi ardımda bırakıp gelemem."

Küçük kız heyecanla açtı gözlerini. Bugün okulun ilk günüydü ve Canan birinci sınıfa başlıyordu. Canan, okula gitmeyi çok istiyordu. Babasının ona okuduğu masalları artık kendisi okumak, yazılar yazmak, resimler çizmek, yeni arkadaşlar edinmek istiyordu. Evleri şehir merkezine biraz uzaktı, yakınlarında da pek fazla ev yoktu. Tenha bir yer olduğu için dışarıya tek başına çıkmasına annesi ve babası izin vermezdi. O yüzdende oturdukları evin yakınlarında hiç arkadaşı yoktu. Yani babası vardı, annesi vardı. Onlarla oyunlar oynardı hep ama yaşıtlarıyla tanışmak onlarla oynamak istiyordu; altı yaşına gelmişti ve okulda arkadaş edineceğine çok emindi. Annesi küçük kızının yanına gelerek onu okulun ilk günü için kızını bir güzel hazırladı. Siyah saçlarını iki yandan ördü hem de uçlarına kurdeleli tokalar taktı. Aynaya baktığında kendini çok beğendi küçük Canan, okula gitmek için hazırdı artık. Babasıyla beraber arabaya binip yola çıktılar. Babası biricik kızının bu kadar büyüdüğüne inanamıyordu ama büyümüştü işte. Zaman nehir gibiydi ve akıp gidiyordu. Arabayı okulun bahçesine park ettikten sonra el ele okulun içine girdiler. Canan çok heyecanlıydı ve tabiri caizse sekerek yürüyordu. Babası yekdanesini sınıfına götürdü ve çıkış saatinde onu sınıftan alacağını, bir yere gitmeden babasını sırasında beklemesini söyledi. Canan'ın kar beyazı teninde al al olmuş yanaklarına öpücükler bırakan adam okuldan işe gitmek üzere ayrıldı.

Yavaş yavaş insanlar gelmeye başlamıştı sınıflarına. Yanına kimin oturacağını çok merak etti Canan. Sonra sağ tarafına oturduğu sıranın sol kısmına kendi çantasının aynısını sırtında taşıyan sarı saçlı, mavi gözlü bir kız oturdu; kendi babasının yaptığı şeyleri o kızın babası da bu kıza yapmıştı. Onun babası da gidince Canan kızla konuşmaya karar verdi. Cıvıl cıvıl bir sesle "Aaa baksana çantalarımız aynı, ben prensesleri çok severim. Hatta babam bana bir prenses olduğumu söyler." dedi. Onunla hemen konuşan kız ile biraz çekingen olan Deniz utanarak "Ben de prensesleri çok severim, babam bana güzel prensesim der." dedi. İki kız gülmeye başladılar. "Benim adım Canan. Peki senin adın ne?" diye sordu küçük kız. "Benim adım da Deniz." dedi. "Gözlerin gibi, çok güzel gözlerin." Deniz annesinden yadigar kalan gözlerine edilen iltifatla tebessüm etti. Utandığı için yanakları kızarırken mırıldanarak teşekkür etti.

Kaderin Kırmızı İpiWhere stories live. Discover now