Bölüm11: AV

932 74 13
                                    

Merhabaaa canlarım. Hoş geldiniz.

Yeni bir bölümle karşınızdayım, umarım beğenirsiniz.

Bölümü okumaya geçmeden önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak sayfanıza ışık olmasını sağlarsanız çok sevinirim.

Hepinize iyi okumalar dilerim. 

Sizleri seviyorum.

~~~

AV

"Av, avcı ve aptal kuzu."

Cihan'ın gitmeden önce söylediği şeyle olduğum yerde donakaldım.

Beni beğendiğini söyledi. Beni beğenmişti. Bana söylediği cümleyle gururum okşandı. Sanki ilk defa biri bana iltifat ediyordu aslında öyle değildi ama benim etkilendiğim birinin bana bunu söylemesi, onun da benden etkilendiğini duymak hoşuma gitmişti. Yüzüme yayılan koca bir gülümsemeyle eve girdim. Herkes odasına dağılmıştı galiba çünkü ortalıkta kimse yoktu. Ben de kendi odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Yatacağım sırada kapım ritmik bir şekilde tıklandı. "Gelebilirsin." Simge duştan çıktığı belli olan ıslak saçlarını salık bırakmış, üzerine de saten bir gecelik takımı giymişti. Elinde tuttuğu iki kahve fincanıyla yanıma doğru geldi. Fincanın birini bana uzattı. "Bugün boğazını çok yordun, iyi gelir diye düşündüm." diyerek fincanı ellerine bıraktı. Elime aldığım fincanın sıcaklığı içimi ısıttı. Gülümseyerek "Teşekkür ederim Simge. Otursana." Dedim yatağı işaret ederek. O da yatağın karşı tarafına bağdaş kurup benim karşıma geçti. Kahvesinden minik bir yudum alıp "Uzun süredir hiç konuşamıyorduk Canan. Polisler geldikten sonra da hiç yanına gelemedim. Nasılsın canım, iyi misin? Anlatmak istersen dinlerim seve seve." dedi. Simge onların yanına geldiğimden beri beni kardeşi gibi gördüğünü söylüyordu. Her zaman yanımda olmuştu. Yaşadığım şeyleri anlattığım da beni hiç yargılamadan dinleyip bana hep destek olmuştu. Beni yargılamadan, anlattığım şeylerden sonra hem de. Bu imkansız gibi bir şeydi.

"İyi sayılırım galiba. Bilemiyorum ki Simge. Ben ondan kaçtıkça o bir şekilde hep gelip beni buluyor. Ben onu unutup ayağa kalkmaya çalıştıkça bana çelme takmanın yollarını buluyor tekrardan. Bu sefer ne yapmış biliyor musun? Uyuşturucu ticaretine başlamış. İçeriden birisi de parasını vermeyince kavga çıkarmış. Kadın da onu bıçaklamış. Ya inanabiliyor musun Simge? U-yuş-tu-ru-cu. Duyduğumda şok oldum. Bir insan bunu nasıl yapabilir?"

Simge de üzüldüğünü belli eden kahve gözleriyle beni dinliyordu. Ellerini ellerime uzatıp gözlerime baktı. "İnanabiliyorum Canan, inan anlıyorum da seni. Senin gibi güzel ruhlu birine bunların yanlış gelmesini de çok iyi anlıyorum. Ama annenin yaptığı şey de beni şaşırtmadı çünkü bir insanın ruhu bir kez karardığında her şeyi yapabilecek duruma geliyor. O yüzden öyle insanların yaptığı veya yapabileceği şeyler beni artık şaşırtmıyor, ben böyle olayları duyarak büyüdüm. Dedem beni ne kadar uzak tutmaya çalışsa da Cihan'ın Yavuz'la konuştuklarını dinlerdim. Onların öyle şeyler konuştuklarını ve maalesef yaşadıklarını duydum. O yüzden insanların neler yapabildiklerine şaşırmıyorum ama sen çok güçlü bir kızsın Canan. Kendi ayakları üzerinde durabilen mükemmel bir kızsın. Bunu unutma olur mu?"

Sıkıca tuttuğum ellerini baş parmağımla okşayarak "Unutmayacağım, sağ ol Simge." dedim. Sonra içime düşen merakla "Hım şeyi dedin ya hani, Cihan ile Yavuz'u dinlerdim. Ne konuşurlardı ki? Deden neden seni uzak tutmaya çalışırdı?" diye sordum. Derin bir nefes aldı Simge. Sanki çok uzun bir şey anlatacak gibiydi. "Canan bak, sen belki bilmiyorsun ama benim annem ile babam öldürüldü. Dedem ben kız çocuğu olduğum için ne kadar olaylardan uzak tutarak büyüttüyse Cihan'ı da tam tersi hep oğlunun intikamını almasını isteyerek büyüttü. Bizi büyütürken beni hep el bebek gül bebek yetiştirdi ama Cihan'ı ise tam tersi dövüşle, silahla, kanla büyüttü." Gözleri dolan Simge duraksayıp derin bir nefes aldı. "Daha on iki yaşındaydı Cihan ben de o zamanlar on yedi yaşında falanım. Cihan'ı yanına alıp geceleri kumarhaneye götürürdü. Düşman olduğu, husumetli olduğu adamları döverken ya da işte..." Duraksadı ve içi acımış gibi bir soluk verdi. "İşkence edip adamları konuşturmaya çalışırken dahi Cihan'ı yanında tutardı. Daha o on iki yaşındaydı ya on iki, benim de elimden onu götürmemesi için yapacak hiçbir şey gelmezdi. Cihan gece eve döndüğünde yanıma gelip abla akşam beni dedemin götürmesine izin verme lütfen ben onların yaptıklarından çok korkuyorum, ben onun gibi olmak istemiyorum diyerek ağlardı." Bunları anlatan Simge sanki az önce bana destek olmak için değil de kendisi yardım bekler gibi için için ağlamaya başlamıştı. Duyduğum şeyler beni bir yandan çok şaşırtmış bir yandan da çok üzmüştü. İntikam dedikleri şeyin bu kadar eski bir geçmişe sahip olduğunu bilmiyordum. Yatakta Simge'nin önüne doğru gidip ona sarıldım. "Hişt tamam ağlama, geçti hepsi. Hepsi çok üzücü şeylerdi ama geçmişte kaldı." dedim.

Kaderin Kırmızı İpiWhere stories live. Discover now