Bölüm23:Yara

661 45 22
                                    

Merhabaa ben geldim.

Sizi hemen bölümle baş başa bırakmak istiyorum. Tek tavsiyem mendillerinizi hazırlayın. Bugün Canan'a ağlıyoruz çünkü.

İyi okumalar canlarım.

Yorumlarınızı ve oylarınızı bizden esirgemeyin.

Satır aralarında buluşalım.💙

~~~

Yunan mitolojisinde mutluluğa dair bir hikayeye göre tanrılar; insanlar mutluluğu arasın ve böylece kıymetli olsun, onlar için bir önem arz etsin diye saklamaya karar verirler.

Tanrıların biri "Göklerin en uzağına saklayalım böylece bulmaları zor olur." der. Diğeri buna itiraz ederek "Hayır, denizin en derinlerine bırakalım. Bulmak için ölmeyi göze alsınlar." der.

Bunu da beğenmeyen tanrılardan bir diğeri "Ölmek değil ki mesele. Bence ormanın en kuytu köşesine saklayalım. Mutluluğu bulmak için önce korkuyu hissetsinler. O zaman mutluluğun bir önemi olur." der.

Aralarında bulunan en bilge tanrı hepsini dinler ve şuna karar verir. "Kararım şudur: Mutluluğu insanların içine saklayalım. Oraya bakmak hem çok büyük cesaret ister. Hem de oraya bakmak için her şeyden geçip özlerine dönmeleri gerekir. Ve nankör insanoğlunun aklına bu gelmez. Sadece gerçekten mutluluk için yalnızlığı göze alanlar mutluluğun kendinde olduğunu bulabilir." der.

Böylece mutluluk insanların içine saklanır. Umarım mutluluğu bulmayı göze alabilirsiniz.

~~~

Dudaklarını aralayıp "Canan... Kızım!" demişti.

Kızım...

Kızım...

Kızım...

Yıllar önce terk edip gittiğin kızın. Yıllardır unutmaya çalıştığım tüm yaralarım tekrardan açıldı.

Yıllar önce en son gördüğüm haline göre epey yaşlanmıştı. Onu şimdi görmeyi beklemiyordum. Aslında onu bir daha görmeyi hiç beklemiyordum. Derin bir nefes alıp kendimi toparladım. Onlara doğru birkaç adım atıp Cihan'ın masasının önüne geldim. Cihan şaşırmış ve düştüğü duruma anlam veremez gözlerle önünde ayağa kalkmış bana bakan adam ve benim aramda gözleri ile mekik dokuyordu. Nasıl hissettiğimi bilemiyordum. Tek bildiğim şey çok şaşırdığımdı.

İnanamayan gözlerle bana bakan adam bana doğru bir adım atıp tekrardan "Kızım, Canan..." dedi.

"Çok özlemişim Canan. Kızım kelimesini yani. Duymayalı çok uzun bir süre oldu ya."

Duyduğum kelime ruhumu duvardan duvarlara vurdu.

Adama hiçbir tepki vermeden masanın önündeki karşılıklı iki koltuktan birine oturdum. Benim koltuğa oturmam ile Cihan ve bana kızım diyen adam da oturdu. "Canan, iyi misin?" diye soran Cihan, önündeki su dolu bardağı bana doğru uzattı. O da şu anki sessizliğime bir anlam veremiyor olmalıydı.

"Ben de veremiyorum Canan!"

Yutkundum, onun yüzüne bakmadan gözlerimi Cihan'a çevirip kısaca tebessüm ettim. "İyiyim." dedim ve masaya bıraktığı sudan bir yudum içtim.

"Bir şey demeyecek misin? Yüzüme bakmayacak mısın? Beni hiç mi özlemedin?" diyen adamın sesindeki hüzün midemi bulandırdı. Aslında o kadar çok özlemiştim ki eskisi gibi koşup boynuna sarılmak istedim. Nazlı kızın olup beni teselli et istedim. Bana en sevdiğim şekeri cebinden çıkar ve arkana saklayıp öpücük karşılığı ver istedim. Ama artık bunlar için çok geçti. Ben artık çocuk değildim ve artık o şeker en sevdiğim şeker değildi. Ve hatta artık o adam benim babam bile değildi.

Kaderin Kırmızı İpiWhere stories live. Discover now