Bölüm2: GEÇMİŞİN AYAK İZLERİ

1.8K 118 12
                                    

Merhabaaa cankuşlarım, hoş geldiniz.

Yeni bir bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz. Yavaş yavaş hikayemize giriş yapıyoruz sabırla okursanız anlayacağınıza ve seveceğine eminim.

Bölümü okumaya geçmeden sol alt köşedeki yıldıza dokunup sayfanıza ışık olmasını sağlarsanız çok sevinirim. 

Oy verdiğiniz ve yorum yaptığınız için de çok teşekkür ederim.

Hepinize iyi okumalar diliyorum.

Sizleri seviyorum.💚

~~~

Geçmişin Ayak İzleri

"Her doğum bir başlangıç, her ölüm bir bitişti. Her karar yeni bir yol ve her yol yeni bir kapı. Ve her açılan kapı bazen cennete ve bazen de cehenneme açılırdı."

Seneler seneler önce...

Bin dokuz yüzlü yılların acımasız zamanları ve olağandışı bir soğukluğa sahip acı bir kış mevsimiydi. Kötü yöneticiler ve adaletsizliğin kol gezdiği bir yönetimle ülke ekonomisi dibe vurmuştu. Ülkede yapılan iç müdahalelerin yanı sıra ülkeye yapılan dış müdahaleler de hat safhaya ulaşmıştı. Ülkede yaşayan birçok insan da doğal olarak bu kötü rejimden etkilenmişti ama etkiyi diğerlerinden daha fazla ve daha derinde hisseden bazı kesimler vardı. Örneğin yer altı dünyasında yaşayan mafyaların, kumarbazların ve akla gelebilecek tüm kötü işleri yapan kişilerin olduğu ve güneşin üzerlerine hiç doğmadığı o kesim. Karanlıkta kalanların ve ruhlarını şeytana satanların. İşte bahsedilen bu kesime ait kişiler hızlı bir şekilde harekete geçmiş, beyin fırtınaları yapmış ve içlerindeki kötülüğü ninnisiz uyuttukları o kalplerinden yine çığlık çığlığa ağlatarak uyandırmışlardı. Acele etmeleri gerekiyordu, kötülük kaybetmeden ve sahip oldukları kanlı saltanat yıkılmadan yeni bir yola başvurmaları gerekiyordu. Kötülüğün kaybetmesi demek onların saltanatlarının yıkılması ve soylarının kesilmesi demekti. Kan akar ve döl kururdu. Soy devam etmez ve kimse kral olamazdı. Taht korunmaz ve saltanatlık devri biterdi. Bunu ise o kesimdeki kimse istemezdi.

Zamanın zenginlerinden birisi Mahir ÖZKAN'dı. Ailesinin soyundan gelen tek varis, kumarhane imparatorluğunun soylu başkanı, poker masalarının yenilmez ismiydi o. Yani tam olarak ÖZKAN soyadına yakışır kabiliyette ve güçte bir adamdı. Dedesinin babasına babasının da ona devrettiği soylu saltanatı aldığı zamanın kat be kat üstüne çıkarmıştı. Tabi ki ülkenin içine girdiği durum onu ve ailesini de kötü etkilemişti. Ancak o ÖZKAN ailesinin adını asla tehlikeye atmaz, atamazdı. ÖZKAN'lar için tüm önlemleri almaya canı pahasına hazırdı.

Bir diğer soylu ailenin varisi, babasından kalan alkol fabrikalarının başına geçen kişi ise Mehmet ÜNAL'dı. ÜNAL ailesi de birkaç yıl önce Amerika'dan getirdikleri teknoloji ile kurulan ilk seri alkol fabrikalarının sahipleriydi. Ülkede kurdukları alkol ticareti ağı mükemmel şekilde işliyordu. Zamanın beyleri, paşaları, ağaları bir yandan poker oynar bir yandan da bu fabrikanın alkollerini tüketirlerdi. Anlaştıkları kumarhaneler, marketler, tekeller ile güçlerine güç katmış, adını duyurmadıkları tek bir sokak bile kalmamıştı. Tüm ülke insanı onların fabrikalarında üretilen alkolleri içiyor, tüm ülke insanının kanında onların zehri dolaşıyordu.

Her şey yolunda ve tıkırındaydı. Bu kanlı ve karlı kış mevsimine kadar.

Ülke yönetimin aldıkları kararlar artık ülkede bir sıkıyönetim havası yaratmıştı. En son alınan alkol, tütün ve benzeri mamullerin yasaklanması ve kumarhanelerin devlet izinli yerler olmaktan çıkartılması ile bu iki aile ne yapacağını düşünmeye başlamışlardı. Yasaklara boyun eğip aile geleneklerini asla bırakmayacaklardı. İki adamın da tek düşüncesi buydu: Ben ölürüm ama şanım kalır. Ben ölürüm ama soyum yürür.

Kaderin Kırmızı İpiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin