3.BÖLÜM: "ZİYARET"

Start from the beginning
                                    

''Her şey normal.''

Ve her şey sıradan.

''Baban gelemediği için üzgün olduğunu söyledi.'' dedi, annem.

Böyle bir şey söylemediğini hepimiz biliyorduk. Yine de, bu yalana inanmayı tercih etmiştik. Her zaman yaptığımız gibi.

Ağırca kafamı salladım.

''Evde her şey yolunda mı?''

Hastaneye yatırılmadan önce, babamın evi terk edişi gözlerimin önünde, beyaz perdede oynamıştı birkaç saniye. Annem neyden bahsettiğimi anlamıştı, bakışlarında görebiliyordum.

''Evet, her şey yolunda.''

İntihar teşebbüsü, o gece gerçekleşmişti. Anne ve babamın gürültüsü evin içinde yankılanıyordu. Kapıdan girmiş ve tüm bu olanlar normalmişçesine odama çıkıp, gecenin karanlığının odada hakimiyet sürmesine izin vermiştim. O akşam geç saatte gelmiştim eve, fakat telefonumda cevapsız hiçbir çağrı yoktu. Fark etmemişlerdi belki de.

O gün kararımı vermiştim. Her şey planlanmıştı. Kendi ölümümü planlamıştım. O an ne babamın evden gidişi, ne de annemin hıçkırıkları etkilemişti beni.

Olanlar, kopan bir kolyeden düşen boncuk misali, teker teker dökülüyordu zihnimdeki boş odalara. Düşen her bir boncuğun yankısı kulaklarımda birer gürültüydü.

''Sen bunları düşünme.'' dedi, annem. Sen bunları düşünme.

Babam evi terk edecekti. Sağlıklı olanı da buydu, fakat aradaki en büyük engel annemin babama olan sonsuz sevgisiydi. Yanlış kişi.

''Düşünmüyorum.'' dedim, sessizce.

Ve o gece, babamın gidişini engelleyen benim intihar teşebbüsümdü. Babam gitmedi, ben ölmedim. Her şey aynı kaldı.

Dışarıdan gözüken normal bir aile yaşantısı. İçerisi ise, eski bir mezarlık.

Annem ve Büşra'yla bir saat kadar sohbet etmiştik. Sonradan annemin hastanede randevusu olduğu için vedalaşmıştık. Onlar gittikten sonra ağır adımlarla Kıvancın yanına gittim. Kapısını çalmadan içeriye girmiştim.

''Kıvanç'' dedim, sızlanarak.

''Yine ne oldu?''

''Karnım ağrıyor.'' dedim, sırıtarak.

Kıvanç gözlerini devirip, yattığı yataktan kalkarak yanıma geldi. Belimden iterek yatağa doğru götürdü.

''Bekle. Sıcak su torbası getireceğim.''

Gülerek Kıvancın yatağına kuruldum. Yorganı üzerime çekip, beklemeye başladım. Çok geçmeden, Kıvanç elinde sıcak su torbasıyla gelmişti. Yatağın yanında durduğunda ''Kay biraz.'' dedi. Yatağın sağına doğru kaydığım da o da yanıma yatmıştı. Elinde ki su torbasını alarak karnımın üzerine koydum.

Kıvanç derin bir nefes alarak ''Karnına koyma şunu.'' dedi.

''Ama karnım ağrıyor.''

Kıvanç beni dinlemeden su torbasını ayaklarımın üzerine koydu. Yine de sesimi çıkarmadım. Çünkü annem de genelde karnıma koymamam gerektiğini söylerdi.

''Kıvanç?''

''Efendim?''

''Ne yapıyorsun?''

Kıvanç kaşlarını havaya kaldırarak yüzüme baktı.

''Devrelerin yandı sanırım, Eftelya.''

''Sıkılıyorum.''

''Film gecesi yapıyorlar bugün.'' dediğinde, bakışlarımı yüzüne çıkarttım.

''Hangi film?''

''Bilmiyorum, sorma gereği duymadım.''

Gözlerimi devirip, ''Aman sende.'' dediğimde, Kıvanç tepkime karşılık kahkaha attığında bende gülümsedim.

Aradan birkaç saat geçtiğinde, Kıvanç'ın düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu anlamıştım. Onu uyandırmamaya özen göstererek yataktan kalkıp, su torbasını masasının üzerine koydum. Kapıyı açıp, çıktığımda karşıma çıkan görevliyle yerimde sıçradım.

''Burada olacağını biliyordum.'' dedi, gülerek.

''Ne oldu?''

''Ceylan Hanım, seni bekliyor.''

Ona anlamayan gözlerle bakıp, ellerimle gözlerimi ovuşturdum.

''Bizim seansımız yarın.''

''Bilmiyorum.'' Dedi ve omuzlarını silkip yanımdan ayrıldı.

Saçlarımı geriye doğru atıp, Ceylan Hanımın odasına yöneldim. Koridorda ilerlerken yemekhane de akşam yemeği verildiğini gördüm. Acıkmıştım.

Ceylan Hanımın kapısının önüne gelince kapıyı çalarak içeri girdim. Masasın da çenesini ellerine yaslamış oturuyordu ve karşısında beklemediğim bir görüntü vardı. Babam da buradaydı. Ona kısa bir bakış atıp duvarın köşesindeki sandalyeye oturdum. Bakışlarımı tekrar Ceylan Hanıma çevirip uzun süredir tuttuğum nefesimi verdim.

''Nasılsın Eftelya?''

Kendimi öldürmek istiyorum. Bu durumda nasıl olunursa.

''İyiyim.''

''Baban da burada sana müjdeli bir haber vermek için geldi. Onu özlemiş olmalısın.''

Özlemedim.

''Özledim.''

Tekrar babama baktığım da oda bana bakıyordu. Uzun bir sessizlikten sonra babam konuştu.

''İyi misin?'' dedi.

''Evet.''

''Uzun bir süre ziyaret edemedim.''

''Önemli değil.''

Ziyaret etmesini beklemiyordum zaten.

Bir süre bakışlarını yerde tutup, tekrar bana yöneltti. Bir şeyler düşündüğü zaman yere bakardı. Hadi bakalım, şimdi ne geliyor?

''Buradan çıkmayı ne kadar çok istediğini biliyorum. Ceylan Hanımla detaylı bir şekilde konuştuk. Bir sorun olmadığını ve sadece düzenli ilaç kullanman gerektiğini söyledi. Onun haricinde evde olmanın sana iyi geleceğini söylediler.-Derin bir nefes alış verişi- ve Murat Beyle görüştüm, eğer sende istersen yarın buradan çıkabilir, evine dönebilirsin.'' dedi.

Ve sessizlik.

Beni bile şaşırtacak tepkisizliğimle babama bakmaya devam ettim. Yüzüm de herhangi bir duygu ifadesi yoktu. Sadece bakıyordum. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Sürekli buradan çıkmak istiyordum ve şimdi gerçekleşiyordu. Bir an olmamasını istedim. Burada kalmayı, Kıvanç'ın yanında olmayı istedim. Şu anda kendimi garip bir şekilde suçlu hissediyordum. Burada kaldığım süre boyunca sürekli gitmek istediğimi söyleyip durmuştum ve Kıvanç'a karşı kendimi suçlu hissediyordum. Onu burada tek başına bırakmak korkunç bir düşünceydi. Benden başka arkadaşı olmaması işleri zorlaştırır mıydı? Kendini öldürür müydü? Bakışlarımı tekrar Ceylan Hanıma döndürdüm.

''Daha yapılacak seanslarımız olmasına rağmen bunu dışarıdan da yürütebiliriz. Sevin artık. İyi durumdasın ki seni buradan çıkarıyoruz.''

İyi durumdayım.

Bir şey demek istemiyordum. Normalde bu olayın hayatımda önemli bir yeri olması gerekiyordu ama sadece birkaç cümleyle olup bitmişti. Altı ay boyunca beklediğim kelimeleri duymuştum ve olan şey sadece sessizlikti.

Ona yapmacık bir şekilde gülümseyip ayağa kalktım.

''Teşekkürler,'' boğazımı temizleyip devam ettim. ''Teşekkürler baba.''

ÖLÜM YILDIZIWhere stories live. Discover now