23

9.3K 828 93
                                    

Durduğum yerde rahatsızca kıpırdanıp, Kerem abime biraz daha yaklaştım. Beni anlamış gibi kolunu belime sardı. Bu kadınla yalnız konuşmak istememiştim. Bundan sonra, beni üzmelerine müsaade etmeyecektim.

O geldikten bir iki dakika sonra abimler de gelmişti. Konuşmak istediğini söyleyen Nesrin Hanım'ı onaylamak durumunda kalmıştım. Yalnız kalmamak suretiyle.

Çaprazımdaki tekli koltukta oturuyordu. Elini uzatsa bana dokunabilirdi. Bunun hissiyle yanımda oturan Kerem abime sokuluyordum.

Anıl, annesini görür görmez korku dolu bir ifadeye bürünmüştü. Ancak şu an, Kaan abimin ve Çınar abimin arasında büyük bir özgüvenle oturuyordu.

"Ne kadar güzel bir kız olmuşsun." dedi Nesrin Hanım. Gözleri saçlarıma kaydı. Elini uzatmak istediğinde başımı abime doğru çektim. Yavaşça indirdi elini.

"Sakin ol..." dedi Kerem abim. Boşta olan eliyle kucağımdaki elimi tuttu.

Gözünden akan yaşları bir çırpıda sildi Nesrin Hanım. Oturuşunu düzeltip tamamen bana döndü.

"Beni affetmeyeceksin, biliyorum. İnan bana çok pişman oldum kızım."

"Evet, affetmeyeceğim." dedim. Şaşkınlıkla bana baktı. Geldiğinden beri tek kelime etmemiştim.

"Çok özür dilerim Cemre. Sen doğduğunda durumumuz pek iyi değildi." Başını kaldırıp yüzüme baktı. Dik durmak için çabalıyordum.

Kerem abim varlığını hatırlatır gibi elimin üzerini hafifçe okşuyordu. Ondan aldığım destekle dikleştirdim çenemi.

"Sonuçta... Dedene verdik seni. Yabancıya asla vermezdim."

"Bir farkı yok." dedim hemen. Kızını parayla satmış bir annenin mantıklı açıklaması olamazdı.

"Geri alacaktık seni, Görkem bana öyle söylemişti. Sonra kaybettim izlerini dedi, bulamıyorum dedi. Vicdan azabı çekmediğim bir gün yok kızım."

"Bu vicdan azabının acısını da kardeşimden çıkardın yani." diyerek, Anıl'ı kast ettim. Onu mükemmel bir çocuk olarak yetiştirmeye çalışırken Anıl'ı tüketmişti.

Elimi tutmak için hareketlendiğinde abimin elini daha da sıktım. Kerem abim, şakağıma dudağını bastırdı.

"Yorgunsan odana geçebilirsin güzelim."

"Olur." diye mırıldandım. Beni bıraktığı an beklemeden ayaklanıp odama adımladım. Nesrin Hanım'ın ağlama seslerini duymamak için kapıyı kapattım hemen.

"O benim kızım!" diye bağırdı. Ağlamamak için elimle kendime rüzgar yaptım. Ardından sahte bir gülücük yerleştirdim yüzüme.

"Gelebilir miyim abla?"

Kapının ardından gelen kısık sesle hızlı bir şekilde açtım kapıyı. Anıl, ürkek bir şekilde içeri girip kapıyı kapattı.

"O kadından mı korkuyorsun?" dediğimde sessiz kaldı. Konuyu değiştirdi.

"Bana da küre yapmayı öğretir misin?"

"Öğretirim." diyerek ayak uydurdum ona. Salondaki sesler buraya kadar geliyordu.

Kapı tekrar açıldığında Çınar abim girdi içeri. Gözlerini ikimizin üzerinde gezdirip derin bir nefes aldı.

"Ödeviniz falan yok mu sizin?" dedi sahte bir kızgınlıkla.

"Var, fasulye deneyi yapacağız şimdi." diyerek alayla cevapladı Anıl.

Çınar abim kısık bir sesle güldükten sonra odadaki koltuğa oturdu. Yanına oturmamızı beklermiş gibi yüzümüze bakınca gidip sağ tarafına oturdum. Anıl tereddütte kalır gibi olmuştu ancak o da diğer tarafa oturdu.

Küre Where stories live. Discover now