13

10.2K 839 79
                                    

Yaptığım kahveyi Duru'nun önüne bırakıp yanına oturdum. Endişeyle baktı yüzüme.

"Vicdansızlar. Gerçekten inanamıyorum."

"Geçti gitti Duru, ifademi verdim imzayı da attım zaten. Yüklü bir para cezası alırlar sanırım."

"Keşke daha ağır bir şey olsa onlara." dedi kahvesinden bir yudum alarak. Bu bile onlara ağır bir cezaydı aslında. Parayı çok seven insanlardı, sırf para vermemek için hapse girmeyi yeğleyeceklerini düşünüyordum.

"Deden ne olacak peki?" demesiyle titrek bir nefes aldım. Onunla konuşmak istiyordum ama bir yandan da korkuyordum. Beni kırmasına izin vermek istemiyordum.

"Bilmiyorum, Mustafa amca çoktan haber vermiştir ona. Eğer benim için endişelenseydi mutlaka arar sorardı, yanıma gelirdi."

Koltuklarda oturan Kerem abim, ne konuştuğumuzu anlamış gibi hafifçe buraya çevirdi kafasını.

"Neyse..." diyerek konuyu değiştirmeye çalıştım. "Sen anlat, nasıl gidiyor erkek arkadaşınla?"

Gülen yüzü anında soldu. Gözleri kahve bardağındayken iç çektiğinde bu kadar erken bir sorun beklemediğimi düşünüyordum.

"İki gündür bir garip. Buluşalım diyorum, işim var diyor. Telefonla arıyorum meşgule atıyor. Ama bazen de çok ilgili oluyor Cemre."

Kafasını kaldırarak gülümsedi hafifçe. Onu sevdiği çok belliydi. Umuyordum ki erkek arkadaşı da Duru'yu gerçekten seviyor olurdu.

"Bütün günümü soruyor. Sabah ne yaptın, kimle buluştun, ne konuştun, sıkıntın var mı... Öyle dinliyor ki anlattıklarımı, artık konu bitince olmayan şeyler anlatıyorum."

Anlatırken eli telefonuna gitmişti. Bir bildirim göremeyince tekrar yerine bıraktı telefonunu.

"Ben geç olmadan gideyim, babam almaya gelecek şimdi." diyerek kalktı. Başımı sallayıp ben de kalktım onunla. Abilerime veda etti, ben de peşinden ilerleyip yolcu ettim. Arkamı döndüğümde üçünün de bana baktığını gördüm.

Bir şey isteyeceğimi anlamışlardı.

"Eve gidip bir duş almam lazım." dediğimde Çınar abim ayaklandı. Gözleri uyku için bağırırken iç çektim.

"Tamam, ben beklerim seni."

"Kulağın onda olsun Çınar, uykulu halde tökezleyip düşmesin." diyen Kerem abime başını salladı. Beraber evime girdiğimizde onu bekletmemek için hızlıca işimi halletmiştim. Gözlerim isyan bayrağını çekmişti. Kendime gelmek için soğuk suya ayarlamıştım.

Pijamalarımı giydikten sonra saçlarımı havluyla kurulayarak içeri girdim. Çınar abim ayağa kalkıp yanıma geldi. Elimdeki havluyu aldığında derin bir nefes çektiğini duymuştum.

"Mis gibi kokuyorsun," dedi mayışmış sesiyle. Havluyu saçlarımda gezdirdi. Ardından sıkıca sardı saçıma.

Beni kendine çevirdikten sonra tek eliyle sonra belimden tuttu. Yürürken ikimiz de savruluyorduk neredeyse. Çınar abim ara ara uyusa da benim halim pek iyi değildi, her an kendimi bırakabilirdim.

Karşı daireye geçtiğimizde bayık gözlerle salona giren Kerem abimi gördüm. Onlar da uykusuzdu ve bu durum beni üzüyordu.

"Gel," dedi Kerem abim elindeki sağlık çantasını göstererek. "Bandajı takalım."

Duş alırken çıkarttığım için tekrar takmamıştım. Koltuğa, onun yanına giderek oturdum. Bir süre yarayı inceledikten sonra çantadan gerekli malzemeleri çıkarttı. Pamukla yarama dokununca irkilmiştim.

Küre Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz