12

11K 799 85
                                    

"Bundan da ye."

"Yedim zaten."

"Tamam, bir daha ye."

Elindeki ballı ekmeği ağzıma uzattı. Küçük küçük çiğnedim. Yaklaşık dört saattir uyumuyordum, hava iyice kararmıştı.

Kaldı kırk dört saat.

"Bütün oyunları bir saat içinde oynarsak böyle kös kös otururuz tabii." dedi Batu. Tekli koltuğa oturmuş, soğuk kahvesini içiyordu. Çınar abim bana yemek yedirirken Arda abi, Kerem abim ve Kaan abim de mutfaktaydı.

"Siz beni beklemeyeceksiniz herhalde? Uyuyun hadi, söz uyumayacağım."

"Daha neler Cemre, uyumuyoruz hiçbirimiz." dedi Çınar abim. Bir lokma daha uzattı bana. Tam o sırada mutfaktan çıkan üçlüye baktık. Kerem abim yanıma gelerek elindeki ilaçları avucuma bıraktı. İçtiğim an, diğer elindeki suyu içirdi.

Bir bebekmişim gibi bakıyorlardı.

"İyisin değil mi?" diye sorunca başımı salladım. O anlar gözümün önüne geldikçe kendimi berbat hissediyordum ancak hiçbiri yanımda bu konu hakkında konuşmuyordu. Etkili oluyordu, unutuyordum.

Biraz esnememle Kaan abi sesli bir şekilde ellerini birbirine vurdu.

"Müzik dinleyelim. Çınar gitarını getir."

"Bu saatte bizi apartmandan kovarlar." dedim hemen. Düşünür gibi yapıp etrafa bakındı.

"Siz biraz uyuyun, ben de küre yapayım olmaz mı?" dedim. Çınar abim malzemelerin olduğu koliyi buraya getirmişti. En azından raflar için birkaç küre yapabilirdim.

"Yorma kendini, acelesi yoksa bırak." diyen Kerem abime olumsuz anlamda mırıltılar çıkarttım. Ayağa kalktığım an sanki bayılacakmışım gibi hızlı bir şekilde kalkıp, belimden destek oldu.

"Gerçekten iyiyim. Bir şeyim yok." dedim ona doğru. Kerem abim şüphesiz en endişeli kişiydi. Salondaki masaya oturup eşyaları çıkarttım. Kerem abim de karşıma oturmuştu.

"Batu, yarın derste bir şey falan olursa hemen bana haber veriyorsun tamam mı?" dedi Kaan abim.

"Ezberledim artık. Teneffüste yormayacağım, ara sıra hava aldıracağım, öğle arası mutlaka yanına getireceğim... Yeter!"

Gülümseyerek önümdeki malzemelere baktım. Yıldız Hanım yeni figürler almıştı. Elime aldığım büyük dört yapraklı yonca figürüyle gülüşüm büyüdü. İlk olarak onunla başladım işime.

En büyük küreyi alıp temizledikten sonra, içini tamamen karanlık yapmıştım. Işıltı için tozları serptikten sonra en ortaya yerleştirdim yoncayı.

Kürenin içinde sadece o belliydi. Etraftaki karanlığa inat dört yapraklı yonca güneş gibi parlıyordu.

Kürelerime hep düşüncelerimi yansıtırdım, yine öyle olmuştu. Bu yoncanın her bir yaprağı benim için birini temsil ediyordu.

Bu yonca bizi temsil ediyordu.

"Çok güzel oldu." dedi Kerem abim. Hiç bıkmadan beni izlemişti dakikalarca. "Aklından neler geçtiğini çok merak ettim yaparken." diye ekledi.

"Hazır!" diyerek bize seslenen Arda abiye döndüm. Elindeki oyun kollarını kaldırdı. "Kapışalım."

-

04.30

Gözlerim karşımdaki duvar saatinden bir saniye olsun ayrılmıyordu. Batu, karşı koltukta uyuya kalmıştı bile. Arda abi ve Kerem abimin de gözlerinden uyku aksa da, masaya oturmuş konuşmaya devam ediyorlardı.

Küre Where stories live. Discover now