1

36.3K 1.3K 283
                                    

30.12.2021

-

Bedenimin yorgunluğunu artık taşıyamacak raddeye gelmiştim. Sabahtan beri ayakta durmamın ve az uyumamın sonuçlarını çekiyordum. Kasiyere ücreti verdikten sonra poşetleri alarak çıktım dışarı. Hava kararmış, sokak lambaları etrafı aydınlatmaya başlamıştı.

Servise yetişmek adına elimdeki poşetleri düzelterek hızlandırdım adımlarımı. Beni gören Nihat amca geç kaldığımı anlayarak yarı yolda durmuştu. Nefes nefese bindim servise.

"Bir an gelmeyeceksin sandım." dediğinde gülümsedim. "Dedemin ihtiyaçları bitmek bilmedi, onları alıyordum."

Boş bir yere oturarak telefonumu kontrol ettim. Elbette dedemin aramasını beklemiyordum ancak bu sabah erken çıkmıştım, yine de aramasını isterdim.

Onunla aram kötü değildi, sadece aşırı bir sevgi göstermezdi. Yine de dedemdi, değer veriyordum ona. Tansiyon hastasıydı ve ilerlememesi için elimden geleni yapıyordum.

Söylediğine göre, ben küçük bir bebekken ailem kaza geçirmiş, hayatlarını kaybetmişti. Pek inanasım gelmiyordu ama başka bir çarem de yoktu. Fotoğraflarını istiyordum, her seferinde geçiştiriyordu beni. Onları anlatmıyor, asla bahsetmiyordu.

Öyle ki, isimlerini bile bilmiyordum.

Ailem olarak sadece dedem vardı. Babaannemi az çok hatırlıyordum, daha küçük bir çocuktum. Vefat ettiğinde olayları kavrayabilecek bir yaşta değildim.

Servis köyün girişine gelince Nihat amcaya hoşçakal dedikten sonra indim. Köyün en iyi durumda olan evi şüphesiz dedemin eviydi. Hem o hem ben fazlasıyla uğraşıyorduk.

"Dede, ben geldim." dedim kapıyı açarak. Arkamdan kapatıp poşetlerle içeri girdim.

"Hoş geldin." dedi uykulu bir sesle. Koltuğa uzanmış, elindeki gazetesini inceliyordu. Yanına gidip yanağına minik bir öpücük bıraktım.

"Nasılsın, içtin mi ilaçlarını sabah? Masaya bırakmıştım."

"İçtim içtim." dedi boğazını temizleyerek. Doğrulmaya çalışınca kolundan tutup yardımcı oldum. Gözleri kıyafetlerime kayınca titrek bir nefes verdim.

"Bu kılık ne?" dedi her zamanki gibi. Bugün oradan oraya koşturduğum için gelmeden önce eşofmanlarımı giymeyi unutmuştum. Üzerime giydiğim salaş bir tişört ve siyah pantolonum, oldukça gözüne batmıştı.

"Dede iş yerinde eşofman-"

"Sen benim sözlerimi çiğner mi oldun artık?" dedi hiddetle. Sakince karşısına oturdum, sinirlendirirsem hastanelik olacaktı.

"Ben ayıp bir şey yapmıyorum. Eve para getirmek için her gün didiniyorum ama sen sadece buna takılıyorsun."

"Git değiştir şu üstünü." diyerek bakışlarını kapalı olan televizyona çevirdi. Haksız çıkacağını anladığı konularda hep böyle yapardı.

Onun emekli maaşı sadece erzak için yeterli oluyordu. Benim aldığım parayla da geri kalan ihtiyaçları hallediyorduk.

Odama geçerek rahat bir eşofman takımı giydim. Uzun saçlarımı tepeden bağladıktan sonra mutfağa ilerledim. İlaçlarımı aksatmayıp hemen içerken son günlerde herhangi bir atak yaşamamış olmama seviniyordum. Artık havaların sıcak olması bile tetikliyordu, endişeyle geziniyordum.

Dün akşam suya bıraktığım tarhanaları hazırlamaya başladım hızlıca. Altını kısarak pişmeye bırakınca telefonumu alıp bahçeye çıktım hemen.

Küre Where stories live. Discover now