6

15.5K 843 169
                                    

Kerem

"Cemre!"

O an, kendime gelmeyi başararak uzanıp belinden tuttum onu. Gözleri kısık bir şekildeydi, bana bakıyordu.

"Abi ne oldu!" diyen Çınar'ı duydum. Hipnoz olmuş gibi kollarımda yatan duru güzelliğe bakıyordum, baygındı.

"Ne old- Cemre!"

İçeriden gelen kız, yanımıza ulaşarak endişeyle ona baktı. Cemre'yi kucağıma aldığımda donmuş bir şekilde olan Kaan'a döndüm.

"Arabaya gidelim, Kaan kendine gel!"

Tekrar başımı Cemre'ye çevirdim. Rengi solmuştu, ne olduğunu anlayamıyordum. İçimde bir yerlerde garip bir his vardı.

Korku vardı.

"Hayır hayır. Hastaneye gitmeniz onu daha çok yorar." diyen kıza öfkeyle baktım.

"Kardeşim kollarımın arasında baygın, neyden bahsediyorsun sen!"

"Hastalığı var, tedavisi yok hastaneye gitseniz de bir şey yapamazlar. Dinlenmesi lazım!"

"Abi yatıralım, ne diyorsa yapalım ne olur!"

Kaan'ın sesiyle tekrar kucağımdaki kardeşime baktım. Eğer beş dakika içinde gözlerini açmazsa beni kimse tutamazdı.

İçeri girerek salondaki koltuğa yatırdım onu. Elimi yüzüne koyarken hafifçe seslendim.

"Cemre, güzelim aç gözünü... Duyuyor musun beni?"

Yanıma gelen kıza değdi gözlerim. Elindeki çantadan ilaç çıkarıp kenara koydu.

"Vitamin ilacı demişti, birkaç gündür içmiyormuş." dedi Kaan. "Bunları içmediği için mi oldu yani?"

"Vitamin ilacı falan değil bunlar, Cemre MS hastası."

"Ne?" diyerek kaşlarımı çattım. Eğer gerçekten böyleyse ve ilaçlarını düzenli almadıysa, bulunduğu konum tehlikeliydi.

Felç kalabilirdi.

Hızlı bir şekilde gözlerini kontrol ettim. Bu hastalığa sahip olan insanlar, atağı ilerlediği zaman göz tedavilerine de gelirlerdi. Göz bebeklerini dikkatle incelerken hasar tespiti yapmak adına kollarına dokundum. O sırada Çınar, titreyen eline döktüğü kolonyayı Cemre'ye koklatıyordu.

"Lütfen tepki ver..." diye geçirdim içimden. Kolunu sıkıp ona baktım. Yüzünü hafifçe buruşturmuştu. Bir ümitle bacaklarına gitti ellerim. Sıkar sıkmaz yüzünü inceledim.

Acıyla inledi.

"Hissediyor." dedim tekrar baş ucuna giderek. Alnına uzun bir öpücük bıraktım.

"Eren, su getir." dedi başımızda dikilen kız. Salonda ilk defa gördüğüm çocuk yanımızdan ayrılırken gözlerim Cemre'nin üzerindeydi.

"İyi mi, MS ne demek açıklar mısınız artık!"

Kaan, merakla yanıma çöktü. Cemre'nin elini tutuyordu.

"Sinirsel bir hastalık. Aşırı sıcaklardan, yorgunluktan kolay etkilenirler. İlaçlarını düzenli almazsa..."

Getiremedim devamını. Cemre bunu bize anlatmamıştı. Belki de bizi kabullenmek istemiyordu, bilmiyordum. Tek başına yaşamak istiyor olabilirdi ve biz onu zorluyor olabilirdik.

Onu normal yaşantısından biz koparmıştık.

Karşısına düşüncesizce çıkıp, hayatını değiştiren biz olmuştuk.

Küre Where stories live. Discover now