EMARE, Maske (alıntı)

Bắt đầu từ đầu
                                    

Bir anlık korkuyla geriye doğru adım attığımı bile sırtım duvara çarpınca fark ettim. Korku muydu? Kollarımı vücuduma sardığımı ise tırnaklarımın derimi kanattığında bana verdiği acıdan anladım. Belki de bir şeyler hissetmek istiyordum.

Acı dışında.

Ruhsal değil, fiziksel acı hissetmek istiyordum.

O halde neyden korkuyordum?

Neden nefesimin sesini duyamadığımı anladım çünkü nefes alamıyordum. Bir elim boynuma doğru gitti, nefes almaya çalıştım ama onun gözlerinin içine bakarken bu imkânsız gibi görünüyordu.

Ve o Korel.
O Korel Erezli. Tam yedi ay sonra, beni ateşlerin içinde bırakmasının ardından benim karşımdaydı.

Tam gözlerimin içine bakıyordu.

Ama sanki bambaşka biriydi ve gözlerinden ayrıldığımda daha fazla duvara sokuldum ama bu sefer korku değildi, bu sefer acı da değildi; bu sefer kendimi yok etmek istiyordum çünkü bambaşka birisine dönüşmüştü.

Kilo vermişti. Normâl bir kilo verme değildi bu, hastalık boyutunda bir kilo kaybıydı. Yirmi kilo, belki yirmi beş. Çelimsiz kolları, incecik boynu, üzerine fazlasıyla bol gelen tişörtü.

Tişörtü. Korel artık kazaklardan vazgeçmişti, tişört giyiyordu.

Benim onu daha rahat incelememi istiyormuş gibi oturduğu yatağımdan kalktı. Bu boynuma tırnaklarımı geçirmeme neden oldu.

Neden bu kadar kilo vermişti? Bir çocukla bile aynı kiloda olabilirdi.

Gözlerimi vücudundan ayırdım ve yavaş yavaş yüzüne tırmandığımda onun hâlâ gözlerimin içine baktığını fark ettim ve başka bir hançer daha saplandı sanki.

Yüzünde başka bir iz daha oluşmuştu. Çenesinden başka. Yeni bir iz. Sol tarafında şakağından, yanağına doğru ilerleyen ve iyileşmeye yeni yeni başlayan bir yanık izi.

Ama bunu gizlemek istiyormuş gibi görünmüyordu, öyle ki saçlarını üç numaraya vurmuştu. Sakalları yoktu. Her zaman kendini gizlemekten hoşlanan Korel artık bundan vazgeçmiş gibiydi. Ne olduğunun, insanların onu nasıl gördüğünün önemi yoktu.

Belki de ben önemli değildim, bilmiyordum ama içeriye doğru gömülmüş yanağına bakarken karşımda gördüğüm adamın neye dönüştüğünü bilmiyordum.
Tek görebildiğim vazgeçişti.

Korel Erezli, her şeyden vazgeçmişti.

Yarım adım attı, ürkerek yana doğru duvara sürtünerek kaydım ve bunu fark ettiği anda durdu. Hatta bıçak gibi kesildi.

Birbirlerini aylardır görmemiş insanlar ne yapardı?
Sarılabilirdi, kavga edebilirdi, hesap sorabilirdi, gülümseyebilirdi, ağlayabilirdi.

Bunların hiçbirisi olmadı.

İlk konuşan o oldu ve ilk cümlesi, en fazla yaralayandı. "Benden korkma."

Sanki bu cümlesi ondan daha fazla kaçmama neden olmalıymış gibi kendimi daha fazla duvara yapıştırdım. Bana bir şey yapacağından mı korkuyordum? Neden böyleydi? Onu saatlerce aramışken şimdi neden böyleydi?

Sesi. Hiç değişmemişti ama eskisi gibi o alaycı tonu yoktu.

Onu tekrardan göreceğim gün için kafamda birçok rol biçmiştim ona. Beni özledin mi, diye bir giriş yapabilirdi mesela. Bu ona yakışırdı. Veya beni arıyormuşsun kapımın önünde günlerce yatmışsın, derdi. Beklemişsin beni orada neden bekledin derdi.

EMARE SERİSİNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ