51

1.6K 69 12
                                    


Sabah erkenden uyandım. Bugün yarışma günüydü. Yabancı bir yere göre yerimi yadırgamadan rahatça uyuyabilmiştim. Ben kalktıktan sonra Emel Hoca ve Asya da uyandı.

"Günaydın kızlar , hadi hazırlanın yarışmadan önce kahvaltıya gitmeye vaktimiz kalsın."

Emel Hocanın talimatıyla beraber sıraya elimizi yüzümüzü yıkadık. Üzerime sahne kıyafetin giyene kadar idareten giymek için siyah bir kısa tayt ve siyah bir tişört giyip spor ayakkabılarımı giydim.

Küçük bir bez çantaya sahne kıyafetlerimi , saç ve makyaj malzemelerimi yerleştirip geri kalanları toparlayıp eşyalarımı koyduğum spor çantasına yerleştirdim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Küçük bir bez çantaya sahne kıyafetlerimi , saç ve makyaj malzemelerimi yerleştirip geri kalanları toparlayıp eşyalarımı koyduğum spor çantasına yerleştirdim. Nevresimlerimizi çıkartıp bir poşete koyup çantaya koyarken yurdun kendi nevresimlerini geri taktım. Asya ve Emel Hocada hazırlanmıştı. Emel Hoca erkeklere bakmaya gittiğinde Asyayla ben de eşyalarımızı alıp zemin kata indik ve ortak alanda beklemeye başladık. Elinde enstrümanlarla oradan oraya geçen bir çok genç vardı. Heyecan tekrardan tüm bedenimi sarmıştı. 10 dakika gibi bir süre sonra Emel Hoca yanında erkeklerle beraber geldi. Hep beraber elemelerin yapılacağı merkeze gitmek üzere yurttan çıkıp otobüsümüze doğru ilerlemeye başladık. Yüzünden son derece uyku akan Keremin yüzü asıktı.

"Bir daha gelmemek üzere , yattığım yatak kırıktı aq."

Onu gülerek seyrettim. Yarışmadan önce kahvaltı yapabilmek adına erken kalkmıştık. Bir kafeye oturup siparişlerimizi verdik ve beklemeye başladık. Dün tüm gün yurtta kalmış ve akşam da yemek sipariş etmiştik. Mehmet Hoca ve müdür beyin talimatıyla da erkenden yatmıştık. Uykumu almış hissediyordum.

Masada karşımda oturan Bora gözümdeki güneş gözlüğünü alıp kendi yüzüne taktı. Bu model ona kesinlikle süper olmuştu (!)

Güneş gözlerimi rahatsız etmeye başlayınca sırıtmayı bırakıp uzandım ve gözlüğümü geri aldım.

"Kendi gözlüğünü kendin alsaydın."

Bana ters ters baktıktan sonra kafasını kahvaltı gelene kadar masaya koydu. Muğla gerçekten İzmirden bile sıcaktı. Havaların dengesi öyle şaşmıştı ki Martın ortasında bile bu kadar sıcak olabiliyordu.

Kahvaltılarımızı yaptıktan sonra topluca kalktık ve tekrar otobüslere doluştuk. Çok da uzak olmayan merkeze gelince otobüsümüz tekrar merkezin bahçesine girdi ve açık olan otoparka park etti. Herkes ayaklanırken kalbim yine yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Gitarımı ve bez çantamı alıp Bora ve Asyanın arkasından otobüsten indim. Mehmet Hoca ve müdür beyin arkasından hep birlikte merkezden içeri girdik. İçerisi ana baba günüydü. Ellerinde enstrüman ve bazıları değişik giyimleriyle bir sürü insan oradan oraya gidiyordu. Mehmet Hoca sonunda yetkili birini bulup kulisimizi öğrendiğinde rahatlamıştım. 7 dakikaya yakın asansör bekledikten sonra 3. Kata çıkabildik. Üzerinde geldiğimiz şehir ve okulumuzun adının yazılı olduğu kulise geldiğimizde kendimizi içeri atar atmaz rahatlamıştım. Dar koridorlar ve bir sürü insan çok zorlayıcıydı. Bu seferki kulisi incelemeye başladım. Bir öncekinin biraz daha büyüğüydü. Sahneye çıkmamıza kısa bir süre olduğundan vakit kaybetmeden hazırlanmaya başladık.

SOLOWhere stories live. Discover now