44

1.6K 74 22
                                    

Doruk Poyraz

Sabah annemler hastaneye geldiğinde güzel haberi verdiler. Sabah taburcu olabilecektim. Halimden oldukça memnundum çünkü hem bugün daha iyi hissediyordum hem de hastaneden oldukça bıkmıştım. Eylül ve Uğur annemler gelince gittiler ve evde ziyarete geleceklerini söylediler. Doktor son bir kez gelip kontrolümü yaptıktan sonra taburcu olabilecek kadar iyi olduğumu söyledi. Ama 15 günlük bir okul raporu verdi. Dalya ne kadar şanslı olduğumu söylerken annem de ikimize bakıp dalıp gitmekle meşguldü. Kazanın tüm aileye Gökçeyi hatırlattığının farkındaydım. Bunun için suçlu hissediyordum. Kabuk bağlamış yaraları yine gün yüzüne çıkarmıştım. Babam taburcu olmak için evrakları imzalamak için annemi de çağırdığında annem Dalyaya giyinmeme yardım etmesini söyledi. Dalya getirdikleri kıyafetleri poşetten çıkartırken bu mavi , saçma hastene kıyafetinden kurtulduğum için mutluydum. Dalya lacivert ekoseli bir pijama altı ve beyaz bir tişörtü giymeme yardımcı oldu. Ayaklarım yürümediğimden çok tutmuyordu. Üzerimi değiştirdikten sonra çantasından gözlüğünü çıkartıp bana uzattı.

"Al daha net görürsün. Lensin de yok."

Lensimi doktorlar tabiki çıkartmışlardı. O yüzden gözlüğüme kavuştuğuma son derece mutluydum. Bir süre sonra annemle babam ve hemşire kadın elinde tekerlekli sandalyeyle beraber içeri geldiler. Sonunda şu hastaneden kurtuluyordum. Dalya kalkmama yardım etti ve tekerlekli sandalyeye oturdum. Odadan çıkıp asansöre bindik ve hastaneden çıktık. Dışarıya çıktığımda gün ışığı yüzüme çarptığında sonunda temiz havaya ulaşıp hastane kokusundan kurtulduğum için oldukça memnundum. Otoparkta arabanın olduğu yere kadar tekerlekli sandalye ile gittim. Sonrasında babamın yardımıyla arabanın arka koltuğuna oturdum. Kaza anında arabam mahvolmuştu ve şu an servisteydi. Telefonumda kırıldığından Dalya içinden sadece hattımı çıkartabilmişti. Çok da önemli değildi zaten. Ev çok da uzakta sayılmazdı. Bizim sokağa girdiğimizde sonunda eve geldiğimizden oldukça mutluydum. Dalya ve annem yardım etmek için hareketlense de kendim inmek istediğimi söyledim. Bacaklarımın açılması için bu gerekliydi. Zorla da olsa aşağı kendim inip birkaç adım attım. Sokağın karşısındaki eve baktığımda görmek istediğim pencerede kızıl saçlı bir silüet dikkatimi çekti. Gözlerimi kısıp biraz daha bakmaya çalışsam da bir süre sonra kayboldu. Ama oradaydı ve bana bakıyordu. Annem beni belimden tutarak eve yönlendirdi. Eve girdiğimizde yardımcımızın geçmiş olsun dileklerini gülümseyerek kabul ettim. Annem merdivenlerin oraya doğru beni yöneltti.

"Dikkatli ol canım , yavaş yavaş."

"Anne iyiyim ben."

"Biliyorum iyisin ama odana gidip yatana kadar içim rahat etmeyecek , hadi."

Merdivenlerden çıktıktan sonra odama girdik. Temizlenmiş , ve toparlanmıştı. Annem yatağıma girmeme yardımcı olduktan sonra arkama gelip yastıklarımı düzeltti.

"Güzel annem , bak iyiyim ben. Hadi sen de git biraz dinlen , lütfen haydi."

Annem alnımdaki saçları eliyle arkaya ittirerek alnımdan öptü.

"Bir şeye ihtiyacın olursa seslenmen yeter kuzum , kalkma lütfen."

"Tamam annecim haydi."

Annem giderken arasını dönüp son bir kez baktıktan sonra odamdan çıkıp kapıyı kapattı. Ben de gözlüğümü çıkartıp komodinime koydum ve oturduğum yatakta yatar pozisyona geçtim. Tüm gece uyumamıştım ve şimdi ilk defa biraz olsun iyi hissediyordum.

***

Sokağa giren her araba sesinde cama koştuğumdan bu sefer de aynısı olmuştu. Enver Amcaların arabasını görünce rahatladım. Önce Nazlı Teyzelerin sonra da Doruğun dışarı çıkmasını izledim. Onu gördüğüm anda içim titredi ve değişik bir duygu bedenimi ele geçirdi. Dengesini biraz zor sağladı. Yüzündeki ve kollarındaki yaralar buradan bile belli oluyordu. Etrafa şöyle bir göz attıktan sonra beklemediğim bir anda bakışlarını tam da olduğum pencereye çevirdi. Bunu hiç beklemediğimden hemen geriye çıksam da beni gördüğünü biliyordum. Bir süre ne yapacağımı bilmeden odada dolaşıp  durdum. Yatağıma geri oturduğumda bu sefer de tırnaklarımı yemeye başladım. Nereye kadar  kaçacaktım? Ondan uzak durmak istiyor muydum? Düşüncelerim birbirini yiyordu. Öte yandan bir de 3 gündür durmadan mesaj atan Anıl vardı. Ama beni ne onla uğraşacak enerjim nede isteğim vardı. Anıl benim sevdiğim adam değildi. Saat öğleden sonra 5 e gelirken aşağı kafamı dağıtmak için annemlerin yanına indim. Annem Nazlı Teyzelere gitmişti. Babam işteydi , Yazsa Denizle buluşmaya parka gitmişti. Yapacak bir şey bulamayınca Aysel Teyzeye mutfakta yardım etmeye başladım. Yemeği hazırladıktan sonra beraber sarma sardık. Aysel Teyze benim çok marifetli olduğumu söyledi. Annemler ve Yaz eve geldikten sonra hep beraber yemek yedik. Ama yemekte de tek konuşulan konu Doruğun kazasıydı. Aklımı oradan uzaklaştırmaya çalışsam da hep bir şekilde karşıma çıkıyordu. En sonunda yemekten doyduğumu söyleyerek erken kalktım. Herkesin ben de bir gariplik olduğunun farkında olduğunu biliyordum. Odama çıktım ve bir dizi açıp öylesine izlemeye başladım. 2 saat boyunca hiçbir şey anlamadığımı fark ettim. En sonunda en mantıklı kafa dağıtma yolu olarak masamın başına geçip ders çalışmaya başladım. Haftalık verilen tüm ödevleri bitirmiş , üzerine artı test bile çözmüştüm. Arada annemin tatlı getirmesi dışında hiç salona geçmedim yada aşağı inmedim. Ders çalışmayı bıraktığımda saat 12.30 a geliyordu. Bir duş alıp yatmaya karar verdim çünkü yapacak birşeyim kalmamıştı. Duş aldıktan sonra üzerime rahat bir şeyler giydim.

 Duş aldıktan sonra üzerime rahat bir şeyler giydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yatağıma girip gözlerimi kapadım. Aklımdaki  düşünceler beni uykumda da rahat bırakmıyordu. Dönüp dursam da bir türlü uykuya dalamadım. Çünkü bir yanım şu an Doruğun yanında olmak istiyordu. Ama şu an nasıl gidebilirim ki? Muhtemelen bizim evdeki ve onların evindeki herkes uyumuştu. Uyumamış olsalar bile bu yaptığım aşırı saçma olurdu. Ayrıca Doruk da uyumuş olabilirdi.

Bir süre durup düşündükten sonra yataktan kalktım. Odamın kapısını açıp aşağı indiğimde her taraf sessiz ve karanlıktı. Uyumuşlardı. Şu an mantığımın tamamen dışında hareket ediyordum. Ayağıma spor ayakkabılarımı giydim ve anahtarı şortumun cebine koyarak evden çıktım. Gecenin serinliği yüzüme vururken bahçe kapısından çıkıp sokağın karşısına geçtim. Dorukların evinin bahçe kapısını açıp dikkatli bir şekilde içeri girdim. Elimden geldiğince ses çıkarmamaya çalışıyordum. O an dönüp Doruğun odasına kimse fark etmeden nasıl gireceğimi hiç düşünmediğimi fark ettim. Aniden aklıma gelen fikirle Doruğun odasının penceresinin önüne geldim. Odası 2. Kattaydı. Cidden ben şu an ne yapıyordum. Aklıma Doruğun bir çok defa benim odamın penceresine tırmandığı geldi. Ben neden yapamayaydım? Boruları bir süre test ettikten sonra sağlam olduklarına karar kıldım ve tüm gücümle kendimi tutunarak yukarı çekmeye çalıştım. Biraz zor olsa da 2. Katın açık penceresine sonunda ulaşmıştım. Odadan yansıyan loş ışıktan uyumadığını düşünüyordum. Kendimi son bir kez yukarı çektiğimde artık odayı tam görebiliyordum. Ayağımı içeri attıktan sonra tüm vücudumu da çektim. İçerideydim! Başarmıştım! Odanın Doruğun odası olduğunu biliyordum. Ama Doruk yatağında değildi. Odasındaki banyodan gelen öksürük seslerinden banyoda olduğunu anladım. O an ne yapacağımı bilemeyerek beklemeye başladım. Bir süre sonra banyonun kapısı yavaşça açıldı ve Doruk Poyraz karşımdaydı. O an yanına gidip ona sıkıca sarılmak istiyordum ama olduğum yerde durmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. Gözleri yorgundu. Üzerinde lacivert ekoseli bir pijama altıyla beyaz bir tişört vardı. Gözlerindeki kemik gözlükleri dağılmış saçlarıyla oldukça şaşkın bir şekilde bana bakıyordu.

"Pencereden girdim."

Ne diyeceğimi bilemediğimden kendimi açıklama gereği duymuştum. Cevap vermeyince gözlerimin dolduğunu hissettim. Ne bekliyordum ki? Koşup boynuma atlayıp nerede kaldın demesini mi?

"Neden buradasın?"

Sorduğu soru çok mantıklıydı. Neden buradaydım? Çünkü yanında olmak istiyordum. Gözlük camının ardındaki gözlerine baktım. Ona verebilecek bir cevabım olmadığından salak gibi öylece kalmıştım. Bir süre dayanamayarak ağlamaya başladım. Sessiz bir şekilde ağlıyordum. Göz yaşlarım yüzümde süzülüyordu. Gözlerindeki ifadeden her şeyi görebiliyordum aslında. Benden nefret eder gibi bakmıyordu. Bakışlarında her zaman için sevgi ve şefkat vardı. O gün basket sahasında o bana açılmış ve içinden geçen tüm duyguları söylemişti. Benimse şu an Doruğun yüzüne bakarken tek bir kelime etmeye ne yüzüm , ne cesaretim vardı.

Artık ne olacağı , kimin ne diyeceği umrumda bile değildi. Büyümek , belki de böyle bir şeydi. Aramızdaki mesafeyi ona doğru yaklaşarak kapattım. Göğüs kafesimi delip geçmekte ısrarcı olan kalbim tanıdıktı. Elimi ensesine götürüp parmak uçlarıma çıktım ve dudaklarımı onunkilere bastırdım.

Hayat , nefesimizin kesildiği anlardan ibaretti..

SOLOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin