19

2.2K 81 8
                                    

Beni görünce dudakları yukarı kıvrıldı ama boş bakışları hala aynıydı. Ne yapacağımı bilemediğimden olduğum yerde kalmıştım.

"Kimse gelmez diye gelmiştim."

"Anlıyorum, şey problem değil. Alt kattaki tuvalet müsait değildi ben de buraya gelmek zorunda kaldım."

Bir şey demeden elinde gördüğüm o cep şişesinden biraz daha içti. Yalnız kalmak mı istiyordu? İşim çok acil değildi sadece fazla meyve suyu içmiştim. Doruk Poyrazı bir kızlar tuvaletinde yerde otururken görmek pek alışık olduğum bir manzara değildi. Hiçbir şey olmamış gibi de gidemezdim. Kızlar tuvaletinin kapısını kapatıp çıktım. Yandaki erkekler tuvaletine girdim. Bomboştu. Elbisemin izin verdiği kadar hızlı bir şekilde işimi hallettikten sonra ellerimi yıkayıp çıktım. Erkekler tuvaletine de girmedim demezdim artık. Aslında aşağı balo salonuna geri de dönebilirdim ama neyi olduğunu merak ediyordum. Kızlar tuvaletinin kapısını tekrar açıp içeri girdim. Yine bakışlarını bana çevirmişti. Elbiseme o an çok acısam da ben de onun gibi yere oturdum.

"Bir şey mi oldu?"

Omuz silkip elindeki şişeyi son bir kez kafasına dikti.

"Çarpılacaksın hem de çarpı 2 şekilde. Hem tuvalete hem içki içiyorsun. Tövbe ya."

Gülümser gibi oldu. Ama bakışları yorgundu.

"Bugün benim için zor bir gün. Annemi daha fazla üzmemek için buraya geldim. Ama zor bir gün. Ayık kafayla da çekilmiyor."

Saçlarımı arkadan toplayıp ona geri baktım.

"Anlatmak ister misin?"

"Senin aşağıda eğleniyor olman gerekmiyor mu?"

Kaşlarımı meydan okurcasına kaldırdım.

"Senin de öyle olman gerekmiyor mu?"

Tekrardan omuz silkti.

"Aşağısı çok kalabalık."

"Ooo Doruk Poyraz avamdan rahatsız oldu demek. Şimdi anlıyorum."

Keyfini yerine getirmek için dalgaya vuruyordum. Güldü de. Sonra kısa bir süre sessizlik oldu. Ben hiçbir şey demeden ona bakıyordum. Bir süre sonra elleriyle yüzünü ovuşturduktan sonra gözlerini bana çevirdi.

"Bugün kız kardeşimin ölüm yıl dönümü."

1 hafta önce doğum günüydü. Kazanın doğum gününde olduğunu hatırlıyordum. Doruk , Gökçeyi bildiğimi bilmiyordu. Ama şaşırmış ve yeni duymuş gibi davranmaya çalışmadım.

"Sen Gökçeyi zaten biliyorsun , annem anlatmıştır. Seni kızı gibi görüyor."

Başımı tereddütle olumlu anlamda salladım. Bir noktaya bakıp uzaklara daldı.

"Eğer yaşasaydı , 1 hafta önce ikimiz de 18 olmuş olacaktık. Bugün ölümünün tam 4. Yılı."

Gözlerini yere doğru ilerideki bir noktaya dikmişti. Gözleri dolu doluydu. Ağlamamaya çalıştığını görebiliyordum. Uzanıp yerdeki soğuk elinin üzerine elimi koydum. Bunu beklemiyordu. Bakışlarını önce elime sonra da gözlerime çevirmişti. Belki onun için daha kolay olur diye ben göz yaşlarımı bastırmamıştım. Kendimi onun yanına biraz daha çekip ben de sırtımı onunki gibi fayansa yasladım. Şu an yaptığım hareketleri düşünmeden yapıyordum. Ne kadar üzgün olduğunu tahmin edebiliyordum ve bunu yaşamasını istemiyordum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken heyecanlandığımı hissediyordum. Şu an onun için çok zor olduğu için buradaydım ama bunları hissetmeme engel olmuyordu. Hafif hafif titremesinden ağladığını hissedebiliyordum.

SOLOWhere stories live. Discover now